Konusu; İtalyan faşist
lideri Mussolini, Hitler gibi Afrika da hammadde kaynaklarını sömürmek için bir
işgal politikasını hayata geçirir.Fakat bu Afrika’da özellikle Müslüman
topluluklar arasında kabul görmez ve direnişle karşılaşınca Mussolini'de Afrika
‘da 20 yıl sürecek bir şiddet politikasına başlar hedefi de çoğunlukla Müslüman
halktır.Bunun için Libya'yı merkez üs olarak seçen Mussolini,Generallerinden
Graziani‘yi Libya'ya vali olarak atar.Bununla beraber Afrikadaki ilk işgal ve sömürü
saldırısına karşı direniş ve mücadele Libya’da başlar.Müslüman mücahitlerin lideri
ise aynı zamanda bir öğretmen olan mücahit Ömer Muhtar’dır.
Baş karakterlerini ve
konusunu tamamne gerçek olaylardan alan tarihi bir biyografi filmi olan Çöl
Aslanı Gerçek bir mücadele ve
kahramanlık öyküsüdür,bu tarzda kesinlikle Kült olmuş bir yapımdır.Filmin baş
rölünde Anthony Queen'in canlandırdığı kahraman Ömer Muhtar ,1920-1930 arası
İşgalci faşist İtalyanlara karşı kurtuluş mücadelesi ve cihada liderlik etti. O,
70'li yaşlarındaydı ve pek çok kez yara aldı. Sonuçta bir çatışma sonucu kafirler
tarafından esir edildi.Haksız bir mahkeme ile yargılanıp idam edilen Ömer Muhtar'ın bu şehadet dolu onurlu savaşı ve efsanevi direnişi ‘Çöl Aslanı’ filmiyle
dünya sinemasında unutulmaz bir yer edinmiştir.
Kendi ülkesini insanını ve
haklarını savunan Bir savaşçının,haksız yere ülkesini işgal eden ve sırf güçlü
olduğu için haklı olduğunu sananlarca terörist müamelesi görüp nasıl haksız ve
adi bir yargılamayla katledildiği filmde açıkça anlatılırken,Bu çelişkinin
bugünde dünyanın bir çok yerinde yine Müslümanların yaşadığı topraklarda aynı
şekilde vuku bulduğunu ve kendi haklarını topraklarını ve halkını savunanların
işgalciler tarafından terörsit yerine konulduklarını görmekteyiz.Asıl terörist
kim?Emperyalist faşist hristiyan Budist,Yahudi ve atesitler asıl teröristlerdir.
Faşist hristiyan
Hakim;İtalyan Devleti'ne karşı savaştınız mı?
Mücahit Ömer Muhtar: Evet
Faşist hristiyan Hakim;
İnsanları İtalyan Devleti'ne karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi?
Mücahit Ömer Muhtar: Evet.
Faşist hristiyan
Hakim;İtalya'ya karşı kaç yıl savaştınız?
Mücahit Ömer Muhtar:
Yaklaşık 20 yıl
Faşist hristiyan
Hakim;Yaptıklarından dolayı pişman mısınız?
Faşist hristiyan Hakim
şaşırarak: Sizin gibi birisi için böyle
bir son, çok üzücü ,Bunu duyan Mücahit Ömer Muhtar şöyle dedi: ‘’ Tam tersi!
Bu, hayatımın sonu için en güzel yol.’’
Faşist hristiyan Hakim daha
sonra, mücahidlere cihadı durdurmalarını emreden bir emirname yazması halinde
O'nu beraat ettirmek ve ülke dışına sürgüne göndermeyi teklif etti. Bunun
üzerine mücahit Ömer Muhtar, o meşhur sözlerini söyler;
"Her namazda Allah'tan başka ilah
olmadığına, Muhammed(s.a.s.)'in de O'nun resulü olduğuna şehadet eden
parmaklarım, asla yanlış bir şey yazamaz! Bizler teslim olamayız. Ya kazanırız
ya da ölürüz!"
Burada,mücahit Ömer Muhtarın
duruşu ve mücadelesinin,Bizim kurtuluş savaşındaki direniş ve cihadımız ile aynı olduğunu görmek bize şeref ve
onur veriyor.
Oyuncular; Anthony
Quinn,Oliver Reed,Rod Steiger, John Gielgud, Irini Papas
HAİNLERİN KELLELERİNDEN KULE
YAPAN MAREŞAL 4. MURAT HAN VE
GENÇ OSMAN
Büyük Türk hakanı çelik
başbuğ 4.Murat Han; 1.Ahmed Han ve Mahpeyker Kösem Sultan’ın oğlu olarak 1612’de
İstanbul‘da doğdu!
Ebeveynlerinin kendisi ve
Osmanlı devletinde etkileri önemlidir.
Babası 1. Ahmed kardeş katli
yasasını kaldırmış ve yerine ‘aklı başında en büyük şehzade padişah olur’
yasasını getirmiştir.1 Ahmed zamanında batıda Avusturya savaşı devam ediyordu
ve bundan dolayı Osmanlı çok fazla yıpranmıştı.Sonunda Avusturya ile Zitvatoruk
antlaşması yapıldı ve şartları Osmanlı lehine olsa da bu antlaşma ile Osmanlı
Avusturya ya üstünlük sağlayamamış ve böylece Osmanlı bir duraklama dönemine
girmişti.İşte bu noktada patlak veren celali isyanları ile uzun ve yıkıcı bir
iç isyan dönemi başlamış oldu.Bu ilk isyan Sadrazam Kuyucu murat Paşa
tarafından haydut leşleri kuyulara atılarak bastırılırken 1. Ahmed 1617’de
Tifüsten vefat etti.Çocukları küçük yaşta olduğu için kardeşi 1.Mustafa sultan
oldu lakin akli yetersizlikten dolayı 3 ay tahtta kalabildi.
Yerine Babalarının koyduğu ‘en
büyük şehzade sultan olur’ yasasına uymayıp taht kavgasına girişen kendinden 1
yaş küçük kardeşi Mehmet’i idam eden büyük şehzade Genç 2. Osman geçti.Lakin Osmanlının duraklama dönemine
girmesiyle alınan yenilik ve önlem kararlarına karşı halk ve asker arasında
yeniden isyanlar başladı ,Bir türlü asayişi sağlayamayan Genç Osman uzlaşmak
yerine sert bastırma yöntemlerine girişti ve Osmanlı Türk tarihinde kendi
askerleri tarafından yağlı kementle boğularak öldürülen tek padişah oldu.
İsyancıların lideri vezir Kara
Davut, akli dengesi bozuk amca 1. Mustafa’yı tekrar tahta geçirdi.
Lakin halk bu sefer de buna isyan
etti bir sultanın bu şekilde katledilmesi infial yarattı ve yayıldı ,zaten ölüm
korkusu nedeniyle akli dengesi bozuk olan 1. Mustafa vezir Kara Davud’u azletti
ama bu isyancıları durdurmaya yetmedi.Böyle olunca 1. Mustafa iyice tedirgin
hale geldi ve paranoyaklaşarak akli dengesi tamamen bozulunca da şeyhülislam daha 11 yaşında olan şehzade 4. Murat’ı padişah ilan etti.
İşte bu noktada karşımıza
Kösem sultan gerçeği çıkar.Kocası 1.Ahmed’i genç yaşta kaybetmesi,tahttan düşen
derbeder kaynı 1. Mustafa’nın eşi ve çocuğunun olmaması,tahta geçirilen oğlu 4.
Murat’ın çok küçük olması ile taht naibi ünvanıyla devlet yönetimi Kösem Hanım Sultan’a
dolaylı olarak geçmiş oldu.Kösem Sultan ,o kötü ortamda karışıklık çöküş ve tehdit
altında bulunan Osmanlı ‘da yine de bir hanedanın var olduğunu temsil eden tek
kişi olarak büyük önem arz eder.Osmanlı devletini bir arada tutmayı başaran bir
tutkal görevi görür ama bu onu sert, hırslı ve egoist biri haline dönüştürecektir
.Bu ileride oğlu 4.Murat ile sürtüşmesine ve 4.Murat Han’ın annesine karşı
bazı önlemler almasına neden olacaktır.
4.MURAT HAN’IN
GENÇLİĞİNDE DEVLETİN İÇ DURUMU VE
DÜZELTİLMESİ
Kösem Sultan döneminde asıl
etki ise Kaptan-ı derya olan damadı Topal Recep paşa’daydı.Alınan kararlar
Topal Recep'in beğenisine sunuluyor ona göre karar veriliyordu. Kösem Sultan ise bunu onaylıyordu.Bu böylece devam ederken 4. Murat ise iyice büyümeye başlamış ve
gittikçe gözü açılıyordu.
4.Murat arasının çok iyi
olduğu 90 yaşındaki Hadım Mehmet Paşa’yı veziri azam vekilliğine atamak ister
ama bu sadarette gözü olan topal recep'in hoşuna gitmez ,Mehmet paşa iftira ve
baskın ile öldürülür.Yerine Topal recep sadrazam olur.Kösem Sultan’da buna onay
verir.
4.Murat durumu iyice anlar
ve beklemeye başlar.
Bu sırada 4.Murat artık genç
bir delikanlı olmuştur.İri cüssesi, cesareti ve gücü ile Atalarının kanını
taşıdığını her yönüyle göstermektedir.Silah kuşanma ve kullanma ,binicilik ve
güreş İdmanlarındaki kuvveti ,kudreti ,yeteneği ,zekası ve cesareti korkutucu,
sıra dışı ve büyüleyicidir.
Genç 4.Murat yakın olduğu Tecrübeli
devlet adamı Hafız Ahmet Paşa ile gözlemler, istişareler ve planlar yapmaya
başlar.Önce sarayın içi ve genel yapılanmasını gözlemler.Sarayda sadrazam Topal
Receb’in borusu ötmektedir.Her yere önemli mevkilere kendi adamlarını
geçirmiştir.Bu içten pazarlıklı ve bencil herif sadrazam olmasına rağmen Kösem
Sultan üzerinde kurduğu etki ile resmen padişah gibi davranmakta ,ülkeyi kendi
çıkarı ve statüsü uğruna kullanmaktadır .Bunun dışında diğerleri ;devletin,asker
ve halkın durumu nedir dış tehditler ne haldedir bunlar topal recebin umrunda
bile değildir.Topal Recep ve avanesi kendi çıkar ve zenginliklerinin derdine
düşmüşlerdir.
4.Murat ülkenin ve tebaanın
halini yakından incelemek için bazen tek başına ,bazen de hafız Ahmet paşa ile birlikte kılık
değiştirerek halkın arasında gezer ve durumu mukayese eder.Topal receb'in
kendini düşünen bencil siyaseti halkı kendi başına bırakmıştır .Halkın
çoğunluğu fakirlik içinde sürünmekte ve dilenmektedir.
Topal recep halkın üzerindeki
memurları ve yerel yöneticileri de kendi adamlarından seçmiş, bu adamlar
kafasına göre halktan haraç almaktadır; zevk ve sefa içinde yancılarıyla para
yerken, halk ve esnaf ise onca yoksulluk içinde bunlara hizmet etmektedir.Ses
çıkaranlar ise fena şekilde dövülür. Bu zorba memur ve askerler yolda yürürken
bile hiç çekinmeden sivil halka omuz atmakta ,önünde yürümekte olan kadın ve
yaşlıları itip çarpıp geçmekte olduklarını gözleriyle görür.
Topal Recep’in adamları içki
ve kadın düşkünüdür, bu halk arasında da yayılmaya başlar.
Maddi durumu iyice kötüleşen
halk ise bu batağa çekilmektedir.Sosyal ve toplumsal yozlaşma had safhaya
varmıştır.Topal recep paşa’nın zabıta memur ve asayiş askerleri içkili
meyhanelerde kadın ve müzik eşliğinde eğlenmekte ,Allah’a ,İslam’a ve
sahabelere dil uzatmaktadırlar.Bu devirde sağlıkta anestezi amacıyla kullanılan
afyon halk arasında kafa bulmak için kullanılarak, sokak aralarına dek yayılmaya
başlamıştır.
Öyle ki 4.Murat bir süre
sonra gizli şekilde mahallelere ve sokağa çıktığında artık 2 adımda bir her
köşe başında sarhoşlar ,sızmış yada uyuşmuş halde yatan yada sürünen insanlar
,zina amacıyla kadın isim ve adres söylentileri,içerisinde kendisinden geçmiş
halde müzik eşliğinde şarkı söylenen meyhane ve birahanelerin iyice yayıldığını
gözleriyle görür ve kulaklarıyla duyar.
4.Murat gözlemlerini
araştırmalarını bilgi ve bağlantılarını son bir kez gözden geçirir.İsimleri
görevleri konumları tek tek belirler.
KAPIKULU İSYANI
4. Murat artık 20’li yaşlara
gelmiştir, hırsı ve gücü inanılmaz bir haldedir ve bu en açık şekilde idmanlarda
görülür. 4.Murat tüm hırsını topuzla zırhları parçalayarak ,mızrakla kalkanları
delerek, gürzle duvarları yıkarak ,okla gözlerin göremediği hedefleri
vurarak,güreşte ard arda dev pehlivanları devirerek,atıyla ortalığı dağıtarak
geçirmektedir ve bu gidişatın birilerinin başına patlayacağı bellidir.
4.Murat,artık önlem almak
amacıyla Hafız Ahmet paşa’yı vezirliğe terfi ettirir.Sadrazam olan Topal recebin de gözü vezirlik makamında olduğundan bundan hiç hoşlanmaz, ayrıca bu karar da kendisine sorulmadan
alınmıştır.Topal Recep sarayın ve ordunun başındaki yandaşlarının etkisiyle Hafız
Ahmet paşa’ya tuzak kurar ve onun öldürülmesini sağlar.Makamını basan sipahiler, Hafız
Ahmet paşanın kellesini 4. Murat’tan ister.O esnada orada bulunan Topal Recep ise 4. Murat’a dönüp, katledilen abisi 2.Osman’ın başına gelenleri ima ederek; ‘’
hünkarım abdest aldınız mı?’’ diye göz dağı verir.O esnada Hafız Ahmet paşa
;’’hünkarım benim ölüm emrimi siz vermeyiniz, bırakın ben bu kansızların üstüne
atılayım’’ der ve sipahi-yeniçeri isyancıların üzerine atılır bir süre boğuşan
Hafız Ahmet Paşa 17 bıçak yarası ile şehit edilir.Bu olaya 'Kapıkulu isyanı' adı
verilir.
Bu olayla birlikte artık iç
isyanlar iyice artmış, ekonomi iyice kötüye gitmektedir.Safeviler ve haçlılar
Osmanlıyı alenen küçük görüp tehdit etmektedirler.Bu artık bir dönüm
noktasıdır; ya devlet bekası için harekete geçilecek yada küllerinden defalarca
yeniden dirilmiş ataların kanı ve emeğiyle yürümüş gelmiş bu devletin batışına
seyirci kalınacaktır.
Zamanını sık sık idmanlarla
ve kendi ‘Muradi’ mahlasıyla şiir yazmakla,’Uzzal peşrev’ gibi bir müzikal
bestelemekle ve hat sanatı çalışmalarıyla geçiren ve sarayın ve yönetim
kadrosunun ailevi sosyal faaliyetlerinin
içinde pek gözükmeyen Büyük Türk hakanı çelikten başbuğ 4. Murat Han, bir
gün hazırlıklarını yaparak tüm hanedanlığı ,haremi ,saray erkanını ve devlet
yönetiminde görev sahibi önemli memurları bir yemekte buluşmak üzere davet etti.Verdiği göz dağı ile Kendisine
vezirlik verileceğini düşünen Topal Recep ise baş davetliydi.
Bu davete, vezirliğinin
önünün açılacağını düşünen Topal recebin de hevesli olmasıyla herkes uydu.Yemekler
yendikten sonra 4. Murat Han ayağa kalktı ,salonun ortasına doğru yürüdü ve
Annesi Kösem Sultan’ın damadı ,kız kardeşi Gevherhan’ın eşi sadrazam Topal
Recep paşa’ya dönerek ; “Gel bakalım topal recep, gel bakalım topal zorba başı!”
diyerek onu yanına çağırdı.
Şaşkınlık içinde kalan ama
kendinden emin küçümseyen bir yürüyüşle yanına gelen Topal recebin suratına
doğru 4. Murat; ‘’ bre kafir abdest al!” diye gürler ve topal recebi
gırtlağından kaptığı gibi ayaklarını yerden kesecek şekilde yukarı kaldırır ve
onu ileriye doğru zülüflü baltacıların ayaklarının dibine doğru
fırlatır.Zülüflü baltacılar da hızla yağlı ilmeği topal recebin gırtlağına
geçirerek onu boğarlar.
Yemek masası karışmış, herkes
şaşkınlık ve çığlıklar içindeyken içeri 4.Murat’a bağlı baltacılar ve cellatlar
dalar. Topal Recep’in saraydaki adamlarının,ordudaki generallerinin ve yerel
idaredeki memurlarının gırtlaklarını tek tek keserler.Masa örtüleri, yerler ve duvarlar kan gölüne döner.Zülüflü baltacılar boğularak mosmor olmuş son
nefeslerini vermekte olan Topal receb’i bu sefer cellatların önüne atarlar .Cellatlar, Topal receb’i oracıkta parçalara ayırır.Kösem Sultan ve Gevherhan baygınlık
geçirir.
4. Murat bu katliamdan
saatler sonra bir emir daha verir.Daha önce gezi gözlem ve araştırmalarında
bilgi ve istihbarat sahibi olduğu tüm elebaşları ve zorbalar tek tek boğazlanır
ve kelleleri saraya 4.Murat'ın huzuruna arka arkaya getirilir.Bu kelleler de Topal
recep ve avanesinin parçalara ayrıldığı yemek salonuna atılır .Yemek salonu kesik kellelerden kulelerle, vücut parçaları ve kanla dolar.
Bundan sonra isyan odakları
acımasızca ezilir,içki ve afyon -tütün yasağı koyulur, cezası serttir.Tüm
meyhaneler kapatılır.İç asayiş kısa sürede sağlanır.Bu işleri yine kendisi
kılık değiştirerek bizzat takip etmiştir.Kılıç kınından çıkınca, deyyuslar çil
yavrusu gibi dağılmış ve ortadan kaybolmuşlardır.
ASAYİŞİ SAĞLAYAN ÇELİK
BAŞBUĞ 4. MURAT'IN YIRTICI BAĞDAT SEFERİ VE GENÇ OSMAN
Ülke içinde asayişi kısa
sürede sağlayan ve sert önlemlerle bunu idame eden 4. Murat hızla uzun süredir
boş verilen, bir kangren ve düşmana güçlenme şansı tanıyıp dev bir tehdit haline
gelmiş olan dış politikaya yöneldi.
4.Murat ilk önce asayiş
boşluğundan yararlanarak Bağdat’ı işgal etmiş olan ve oradaki sunni tebaaya işkence
eden ,Osmanlıyla alay ve ehlisünnet sahabelere dil uzatan safevilerin üzerine
yürüdü.Bu sefer sadece safevi tehlikesini ortadan kaldırmak, işgal edilen
yerleri geri almak amacıyla değil ,aynı zamanda Nifak kıran Savaşçı Başbuğ Yavuz Sultan
Selim Han’dan beri Anadolu’ya gitmemiş olan Osmanlı ordusunu da Anadolu’dan
geçirmek amacını güdüyordu.
Çünkü 4. Murat başkent ve
yakın çevresinde asayişi kesinkez sağlamıştı, lakin nifak odaklarının isyan ve
ihanet faaliyetleri kulağına gelmekteydi.Böylece 4.Murat Bağdat’a giderken
Anadolu’dan geçecek ve oraları da temizleyecekti.
Bunun için yola çıkmadan
istihbaratlarını gönderdi Anadolu’ya
vardığında ise isyancı ve zorba nifakçıların
kafaları bedenlerinden ayrıldı.İş birliği yapan yerel yöneticiler feci şekilde
öldürüldü.Yerlerine yenileri atandı.
Bağdat seferi, safevilerin Bağdat’ı
1623' te işgalinden ,Bağdat’ın alınıp antlaşma yapılmasıyla savaşın
sonlandırıldığı 1639'a dek çeşitli aralıklarla ve stratejilerle 16 yıl
sürmüştür.Bunun ilk 2 yılı Osmanlının iç asayiş bozukluğundan Osmanlı ordusu
açısından tepkisiz geçti, lakin bu tarihten sonra seferler 4. Murat tarafından
belli bir stratejide başlatıldı.Bu seferler sadece safevi devletine karşı değil, Anadolu da isyanları bastırıp zorbaları temizleyip asayişi tedarik etme
aşamalarını da kapsadığından, uzun ama Osmanlı tarihinde en hayırlı faydalı ve
prestijli sefer olmuştur .
Anadolu’yu pisliklerden
temizledikten sonra, Revan kalesini kuşatıp alan 4.Murat Han’dan safevi şahı Safi
barış dilenmiş ama kuşaklardan beri atalarından bu antlaşma bozan safevi
nifakçılara güvenilmeyeceğini çok iyi bilen 4. Murat, bu teklifi reddederek, Üsküdar’da tekrar ordusunu techiz edip ,Bağdat’a doğru büyük bir hırsla yöneldi.
Bu sırada ,Aksaraylı Osman
adlı bir gençte orduya yazılmak için ocağa gelir.
İçeriye Murtaza Paşa ile
birlikte 15- 16 yaşlarında gözüken, arslan yapılı bir delikanlı girdi. Ağır ve
vakarlı adımlarla Hüsrev Paşa’ya yaklaştı, selam verdi. Paşa gür bir sesle
sordu:
Halbuki Genç Osman'ın ne
sakalı, ne bıyığı vardı. Serdar-ı ekrem ile istihza etmeye gelmezdi. Hüsrev
Paşa tarağını çıkarıp uzattı:
-Al öyleyse, bıyığına batır!
Genç Osman tarağı aldı ve
herkesin meraklı bakışları arasında birden üst dudağına sapladı;
-İşte bıyık paşam. Mertlik
bıyıkta değil, yürektedir.
Beyler ve paşalar başlarını
öne eğmişlerdi. Murtaza paşa gözyaşlarını tutamamış ağlıyordu. Hüsrev Paşa da
Osman'ın dudağından akan kanlara baktı ve:
-Haydi birliğine git oğul,
ben sözümü geri aldım.
Genç Osman’ın da yer aldığı
Osmanlı ordusunun başında Önce Halep’e gelen çelikten başbuğ 4.Murat Han,Fırat
ve Dicle yolunu kullanarak topları Bağdat önlerine sevk etti ve Bağdat’ı
kuşattı.Safevi şahı Safi,Osmanlı padişahı 4. Murat,vezirleri, sadrazamları,
devlet adamları ile tam kadro güçlü bir Osmanlı ordusunu karşısında görünce
savaşmaya cesaret edemedi.Top ve ok
atışlarına karşılık veremeyen safevi ordusu lideri Bektaş han teslim kararı
verince bazı İranlı güçler bu sefer iç kaleye çekildi.4.Murat Bağdat’ı teslim
alınca bu sefer içeri çekilmiş olan İranlı safevi direnişçilere, Mısır’ı
fetheden dedesi Yavuz dan öğrendiği sokak savaşı taktiklerini çok iyi
uygulayarak ,direnişçileri kolayca fazla kayıp vermeden etkili bir biçimde yok
etti.Lakin bu esnada genç Osman şehit düşmüştür.Bağdat ve Revan ele geçirilmiş,
tüm Anadolu ve orta doğuda Osmanlı gücü ve asayişi perçinlenmişti.Bu
zafer,safevilerle Zehab ovasında Kasr-ı Şirin antlaşması imzalanarak bugünkü İran
sınırları çizilip tespit edilerek tarihe geçti.
ÇELİKTEN BAŞBUĞ 4. MURAT'IN
ŞEREFLİ HİZMETLERİ VE ONURLU ŞAHADETİ
Bağdat seferinden muzaffer
dönen 4. Murat, Ülkede asayiş ekonomik düzen ve siyasi istikrarı sağlamak üzere
vezirler ve devlet adamlarıyla stratejiler geliştirdi.Ayrıca bu dönemde Venedik
ile arasında Avlonya limanı sürtüşmesi yaşanmış ve Venedik’e yaptırım
uygulanmıştır.
Bu zamanlarda Avrupa ülkeleri
30 yıl savaşları ile birbirine girmiştir ve hızla iç durumu düzeltip bundan
istifade batı seferi gerçekleştirmek isteyen Büyük Türk hakanı çelik başbuğ 4.
Murat hainboğan, yakalandığı bilinmeyen bir hastalık sonucu çok genç yaşta daha
28 yaşında iken 1640 ta İstanbul’da vefat etmiştir.
Ölüm nedeni ile ilgili
iddialar vardır.Seyyah Çelebi’ye dayandırılan Osmanlı kaynakları Gut nedeniyle
öldüğünü söylemişlerdir.Bu mantıklıdır çünkü 4. Murat iri cüsseli ve çok
güçlüydü. Bununla paralel olarak iştahı yerindeydi, fazla et tüketmesi ve aşırı
protein yüklemesi onu bu illetle karşılaştırmış olabilir.
BÜYÜK TÜRK HAKANI ÇELİKTEN BAŞBUĞ
4. MURAT HAİN BOĞANA ,ADİ KÖPEKLERİN ŞEREFSİZCE ATTIKLARI İFTİRALAR
Bu iftiralar en başta ölüm
nedeni etrafında yoğunlaşır.Osmanlı kaynaklarında Gut hastalığından öldüğünü
yazdık.
Batılı kaynaklar ise
sirozdan öldü diye atmıştır.Resmi yerel yakın kaynakları görmezden gelen, İşine
geldiği için bu siroz safsatasını ciddiye alan, ayyaş, keş, mezhebi geniş, yavşak
kesim zamanında 4. Murattan çektikleri kuyruk acısının da getirisiyle
4.Murat’a , halka kendisinin
yasakladığı halde, kendisinin gizli gizli aşırı içki içmekten siroz olduğu
saçmalığını atarlar.Böylece iradesi ve gücüyle Türk tarihinde örnek olmuş
çelikten başbuğ 4.Murat’ı güya karalamaya kalktıklarını zannederler.İftira ile
intikam topal recep gibi müptezellere yaraşır, bu ayyaş keşlerin de zaten ondan
farkı yoktur, babadan oğla nesildir bu orospu çocukları.Her daim tarihte her
türlü nifağa ,hainliğe ,ahlaksızlığa batmış olan bu soysuz kansız piçler ,4. Murat
ı da kendileri gibi zannedip, Onu kendilerine benzetip göstererek iftira
atarlar.Halbuki bugün bu keşlerin idolü olan ayyaş Rusların ataları , o zamanlar içki satanın ilk uyarı olarak
burnunu kesiyor ,tekrar yakalarlarsa idam etmekle uğraşmayıp diğer adi
suçlularla birlikte üst üste istifleyip madenlerde yavaşça donarak gebermeleri
için Sibirya'ya sürüyorlardı.
Benim fikrimse ;onun
zehirlendiğidir.Bunu da Batılı ajanlar yapmıştır.Eğer 4. Murat Han genç yaşta
ölmeseydi ,ülke içinde asayişi sağlayıp, iç savaş ile birbirlerini boğazlayan Arupa’yı
nasıl domaltacağı herkesçe malumdur.
Zaten 4. Murat, öncesinde
kaos ve isyan ortamında çocuk yaşta padişah oldu.Hayatı boyunca da bu hainlerle
kalleşlerle zorbalarla uğraştı ,O öldükten sonra da yerine geçen derbeder
İbrahim zamanında yönetim acizleştiğinde ,bu isyan nifak ve ihanetler yeniden
hortladı.
İşte bu gösteriyor ki
Çelikten başbuğ 4. Murat Hain boğan ne kadar uğraşmış olsa da, ne kadar silip
temizlemişse de pislik yuvası nifak ve ihanet odakları halen daha varlığını
sürdürmeyi başarmış ,Ta o zamandan gelip Türkiye de bile halen görmekteyiz bunu.
Bağdat seferi ile doğu
sorununu çözen,içeride düzen ve asayişi sağlayan, hırsı zekası ve gücüyle dikkatleri
çeken 4.Murat Han’ın çelikten yumruğunun üzerlerine doğru gelmekte olduğunu çok
iyi bilen batılılar tarafından ,bu hain ajanlar yine beslenerek 4. Murat
zehirletilmiş ve üzerine onun içki yasağına olan kinleri ile 'sirozdan öldü
iftirası' atarak hem hedef şaşırtmışlar hem de güya kendilerince kendileri gibi adice
bir intikam almışlardır, ama anca kendilerini kandırır bu kancık götoğlanları.
Bir diğer iftira ise; 4.
Murat‘ın kardeşlerini haksız yere idam ettiğidir.4.Murat Han'ın bilinen 21 tane
kardeşi vardır.Bunlardan 10 tanesi kızdır.Kızlar ya çocuk yaşta yada sonradan
eceliyle öldü.
Abisi Mehmet’i büyük şehzade
genç 2.Osman hakkı olan tahta göz diktiği için idam etmiştir.Genç Osman’ı da
genç yaşta asi yeniçeriler katletmiştir.Diğer bazı tüm kardeşleri çocuk yaşta
hastalıktan öldüler.
Lakin 2 kardeşi Beyazıt ve
Süleyman, kendisi İran seferindeyken yine anneleri Kösem sultanı etkileri
altına almışlar ve seferde olan 4. Murat’a tuzak kurmaya kalkmışlardır.Bunlardan
şehzade Süleyman, Onca badire ve kaostan sonra 4. Murat sayesinde ortalık
durulunca ,4. Murattan 2 yaş büyük olduğu iddiası ile tahtın kendisinin hakkı
olduğunu iddia etmiş şehzade Beyazıt’ta ona destek vermiştir.Revan seferi
sırasında bunu duyan 4.Murat ,Revanı alıp Kışın yaklaşmasıyla İstanbul’a döndüğünde
bu 2 şehzadeyi de idam etmiştir.Mesela 4. Murat, diğer bir kardeşi şehzade Kasım’a
bu işlere bulaşmadığı için hiç dokunmamıştır ve Kasım
1638 de eceliyle ölmüştür.
4. Murat‘ın diğer kardeşi
İbrahim ise aynı amcası Mustafa gibi paranoyak ve derbederdir.
4.Murat hasta olup ölüm
döşeğindeyken hayatta kalan diğer kardeşi Kasım öleli 2 yıl geçtiğinden,bu akli
dengesi yerinde olmayan dengesiz kardeşi İbrahim
‘in devletin bekası adına
tahta çıkmasına engel olmak için öldürülmesini emretti.Lakin bu isteğinden kısa
bir süre sonra 4. Murat vefat edince ,Şeyh-ül İslam bu isteğine uyamayarak
şehzade İbrahim’i tahta geçirdi.
Tahta geçen 1. İbrahim 8 yıl
süren dengesiz zayıf karakterli ve etkisiz yönetimi sonucunda
Osmanlı devletinin tekrar iç
ve dış tehditlere karşı açık ve
savunmasız hale gelip,kaosa sürüklenmesine neden oldu!
4. Murat ile o kaos
ortamından çıkıp yeniden toparlanma sürecine giren Osmanlı, 4. Murat Han'ın zamansız
ölümüyle yükselme dönemini devam ettirebilme açısından bu şansını kaybetti.Öldürülmesini
istediği 1. İbrahim tahta çıkıp, dengesizlik,beceriksizlik ve yetersizliğiyle 4.
Murat ı haklı çıkardı ve Osmanlı artık geleceğine etki edecek bir duraklama sürecine
girdi.Bu noktada 1.İbrahim’in eşi Hatice Turhan Sultan ,Kösem Sultan gibi
kritik bir dönemde devlet otoritesini eline almış ve Şehzade 4.Mehmet i
yetiştirerek Osmanlı Hanedanlığının geleceğini temsil etmişti.
HAİN KELLELERİNDEN KULE
YAPAN ÇELİKTEN BAŞBUĞ 4. MURAT HAN'IN OLAĞANÜSTÜ KUVVETİ
4. Murat han ergenlikten beri iri cüssesi,gücü ve savaşçı yetenekleri ile göze batmış ve Osmanlı padişahları
arasında bu özelliği ile öne çıkmıştır.Savaşçı Türk atalarının genlerinden
gelen bu gücü ve vücut yapısı ile ilgili;
-Sefer esnasında, kılıcıyla üzerine doğru gelen bir isyancıyı atıyla birlikte ikiye ayırdığı,
-Ortalığın karışık olduğu, sarayda
komploların tuzakların havada uçuştuğu gençlik zamanlarında, bir gece kendisine
suikast düzenlemek için odasına giren 4 tane iri kıyım baltalı cellatla boğuşarak, yatağının altına sakladığı gürzle kafalarını parçalayıp, kan gölü ve
beyin parçaları arasında tekrar uykuya daldığı,
-60 kiloluk gürzü tek eliyle
salladığı,50 kiloluk yayı ustalıkla kurabildiği,ağırlık çalışmasında alt
sınırının 250 kilo olduğu ,sinirlendiği zaman devlet adamlarını kuşaklarından
tutup havaya kaldırdığı,
-Tebriz seferinde yola
devrilip geçişi engelleyen dev ağacı kucaklayıp kenara attığı,
-Revan seferinde ağır
gülleleri bizzat kendisinin kaldırıp toplara sürdüğü,
-Bağdat seferinde, kayarak nehre yuvarlanan yüzlerce kiloluk topu nehirden kendi elleriyle çıkardığı,
-Hindistan’dan gelen bir
elçi heyetinin getirdiği ,çok sağlam darbelere karşı dayanıklı kalkanı denemek
için attığı okla kalkanı deldiği,
-İran’dan kendisine
ültimatom olarak gönderilen ve kimsenin gücü bu yayı kurmaya yetmedi diyerek
önüne getirilen yayı alıp rahatça gerip kurduğu, Türkmenler tarafından nesilden
nesile anlatılagelmiştir. Bunların halkın arasında zamanla büyütülüp efsaneleştiği
söylenebilir ,lakin ateş olmayan yerden de duman çıkmaz. 4.Murat’ın gücü ve
kuvveti o zamanlardan beridir herkesçe bilinip kabul edilen bir gerçektir.4.
Murat Han’ın kılıçları,gürzü, yayı ,zırhı ve daha bir çok silah ve yadigarı bugün
Topkapı Sarayı'nda müzede sergilenmektedir.
Büyük Türk Hakanı çelikten
başbuğ 4. Murat han’ın bu inanılmaz insanüstü gücü ve kuvveti,onun otoriter
kişiliği ve genç hırslarıyla birleştiğinde, ortaya olağanüstü etkileyici
korkutucu ve karizmatik bir padişah çıkarır.İşte bu,onun karşısına kılıcıyla
ordusuyla hain niyetleri ile çıkamayanların ,onu bu sefer genç yaşta kalleşçe ve
korkakça zehirleyerek öldürmesine yol açmıştır.
TALKANCI VE CURCANSI
HAİNLERİN YALAN VE PROVOKASYON DOLU AMACI
Bu noktada en başta dikkat
edilmesi gereken olgu; talkan ve curcan katliamı diye bir olayın vuku bulduğuna
dair hiç bir tarihi bilimsel bilgi ve kanıtın olmadığıdır.Buna gerçekleşti
demek için sağlam delilleriniz olması gerekir ki aksi halde bu, bilime mantığa
etiğe aykırıdır bir kere!
alkan ve curcan katliamı
ile ilgili araştırmalarımda sağlam bir kanıt göremediğim gibi , bu iddiayı
atanların islam karşıtı olan ama reelde de türkçü görünen fakat özünde türk
bile olmayan bazı sahtekarların olduğunu görüyoruz. Mesela ben şahsen de böyle
birini tanıdım ;kendisinin ermeni olduğunu iddia ettiği halde Türklük mevzusunda
talkan ve curcan katliamı diye bir safsatayı aşırı derecede olması gerekenden
daha hırslı bir biçimde savunuyordu.
Buradan çıkarılacak mantıksal
psikolojik bağlantı çok açık; Bu amaç,Çağın artık kaçınılmaz getirisi olan ciddi anlamda
bir Medenileşme, yerleşik düzene geçme ,bir
Türk milli medeni sınır ,toprak, bayrak, sancak ve yasaya sahip olma
gerekliliğinin kaçınılmaz olmaya başlaması neticesinde, aşiret –devlet kültü
anlayışıyla yerleşik olmayıp göçebe serseri gibi dünya üzerinde yer ve varlık
işgal etmeden gezici ve geçici bir varlığa dair olan Türk ün , ilerleyen
zamanlarla birlikte başta ciddi ve profesyonel anlamda devletleşme ve yerleşme
sürecinde bunda İslam ın büyük katkısı ile dünya üzerinde yer ve varlık
edinmesi akabinde, diğer Türk olmayan unsurlara karşı bir rakip ve tehdit
olmaya başlaması gerçeğine karşı güya durmaya çalışan acınası ve zorlama hedefleridir.
Bu noktada İslamın birleştirici
ve yerleşik etkisine karşı alınan tutum, zaten İslam'ın bugünde Türk
uluslarının ortak paydada buluştuğu en önemli etken olmasından ötürüdür.Bugün Türk
birliği /Turan sağlanacak olsa İslam'ın bu noktadaki ortak ve birleştirici etkisi
göz ardı edilemediğinden ,bu kolpalar önce Türk maskesi takıp İslam düşmanı
gibi davranarak sadece İslam'a değil ,aslında asıl hedef Türklüğe karşı içeriden
haince darbeler indirmeye çalışmaktadır.Bu kahpeler ,Tamamı müslüman olan Türk dünyası içerisinde türk görünümlü davranarak nifak yaymak, İslam'ın etkisinin
kaybolup Türklerin manevi gücünü hedef alarak Türkün birbirine düşmesi neticesinde zayıf kalması akabinde hemen
maskelerini çıkartıp bu defa da Türk ün üzerine hücum edeceklerdir.Kadim Türk
tarihini bilenler için bu tip hain ve ikiyüzlü, maskeli yavşakların varlığı
yabancı değildir.Bunlar önce türkü maneviyatından kopartmaya çalışırlar ki Türk
ruhunu kaybetsin sonra da türkü yok edebilsinler! Tamamı müslüman olan Türk birliği içerisinde islam düşmanı ve karşıtı böyle akımlar yaymaktaki amaç Türkü bölmek ve kutuplaştırmaktır.Bunu Türklük uğruna yaptığını söyleyen,Türk ismi ve tipi takınan ama aslen sabetay,ermeni,rum piçi olan bu köpeklerin Türk dünyasını birleştirmek varken ve Türklerin tamamı müslümanken neden böyle bölücü ve yıkıcı bir politikaya girmeye çalıştıkları da açıkça bunların ne mal olduklarının kanıtıdır.
TÜRKLERİN ZORLA İSLAMLAŞMASI PROVOKASYONUNU ATAN SAHTEKAR SOYTARILARIN İDDİALARINA KARŞI MANTIK, BİLİM VE AHLAK IŞIĞINDA CEVAPLAR
Emeviler, en büyük mücadeleyi
kendilerinin mensup olukları araplar arasında mezhepçi sürtüşmelerle yaşadı ve Emeviler’in
asıl hedefi; bugün Eyüp Sultan diye bildiğimiz Ensari’nin de içerisinde yer
aldığı savaşlar ve mücadelelerle batıya doğru haçlılara karşı olmuştur.Bu kesin
yönlenme batıya karşıydı ve kesin tarihi kaynak belge ve bilgilerimiz İstanbul
un bir kaç kez kuşatılması ve batılı haçlıların sömürge etkisi altında olan tüm
Afrika ve Akdeniz kıyıları yanı sıra İspanya’nın fethi ile Endülüs olgusunun
ortaya çıkması şeklinde vuku bulmuştur.Talkan-curcan ile Emevi katliamı diye
bir şey tarihte yok ki bir kere! Talkan
ve curcan diye bir hadisenin tarihin hiç bir döneminde vuku bulduğuna dair bir
belge yok.Talkan ve curcanı öne sürenlerin bunu; ‘’Türk'ün kayıp 70 yılı ve
bilinmeyen tarihi’’ diye anlatıp,zaten bilinmeyen ve kayıp olan bir dönemle
ilgili sözde kesin ve fanatik iddialar ortaya atmaya kalkmak paranoyaklığın ve
aslında arkasında hain niyetlerin yattığı zihinlerin zavallı ve çaresizce
arayışlarını kanıtlamaktan başka bir şeye yaramamaktadır.
Emeviler ile Türkler
arasında ilişkiler de olmadı değil tabii.Bunlar arasında sürtüşmeler de olmuş
olabilir.Ama bizim gördüğümüz en yoğun ilişki ''ticaret'' idi.Yani bir kavgadan
çok çok fazla alış veriş ve ticari antlaşmalar söz konusuydu.Zaten sadece Türkler
değil. Türk olmayan bir çok orta asya ve doğu milleti ticari alış verişle Araplar
vasıtasıyla İslam ile tanışıp müslüman oldular.(Endonezya,myanmar,Bangladeş,Hindistan..vb.)Uzak doğudaki bu tip bazı ülkeler yine arap tüccarların dürüstlüğü ve yardımseverliğinden etkilenip ticaret yoluyla kitleler halinde müslüman olurken,Biraz beride birbirine yakın bir tarihte bu arapların ,dünyanın en güçlü ve cesur savaşçıları olan Türkleri kıtır kıtır tavuk keser gibi doğrayıp korkutup kafasına vura vura müslüman yaptığına dair komik iddiaların akla mantığa sığar yanı olmadığı gibi bilimsel hiç bir resmi kanıt belge ve Tanık yoktur.Sözde araplar güçlü tecrübeli kadim Türk savaşçıları zorla döve döve müslüman yaparken bir çok tarihi eseri de harap edip yok etmişlermiş.Nedir bu tarihi eserler?Kaynak ne?yok sadece yalan itham ve idda! Peki bu talkan ve curcan iddiasını bu soytarılar kimden öğreniyor biliyor musunuz?O dönemin sunni islam akımına düşman olan ,zıt olan yada politik manada muhalif olan bazı arap ve farsi dedikoducukların söylentilerinden hahaha hiç güleceğim yoktu hahaha!
Lakin ne Emeviler ile
arapların orta doğu Afrika ve Avrupaya
doğru hedefi nede Türklerin orta asya hakimiyeti ile uzak doğuya Çine karşı
hedefi birbirine bir kere en başta çok zıttır.Yani bir rekabet ortamı dahi söz konusu değil Türkler ve araplar arasında.Hatta bu yönü farklı lakin amacı aynı
noktada buluşan hedefler doğrultusunda Talas meydan muharebesindeki iş birliği
neticesinde zaten Türkler resmi olarak islam ile önceki dinleri arasındaki bir
çok ortak noktayı görüp etkilenip isteyerek kolayca müslüman olurlarken ,bu iş
sırf Araplarla kalmadı ,böylece daha sonra Türkler ile de İslam batıya ve dünyanın geniş ve uzak coğrafyalarına doğru büyük adımlar attı ve yayıldı.Bu noktada
Arapları dahi geride bırakmış İslam aleminin öncüsü ve yıldızı Türkler
olmuştur.Bu bugünde bir çok yönden ve coğrafyadan bakarsak böyledir.
Dediğimiz gibi; Türkler
resmi anlamda 751 Talas savaşındaki ortaklık ve Karahanlı Satuk buğra Han ın Müslüman
olması akabinde onun 200bin kişilik tebaasının da İslama girmesi yanı sıra
bunun mevcut diğer Türk kavimleri ve tarihi boyunca da Türkler arasında hızla
yayılması ile oldu.Bu resmi dönem Abbasilere çağdaştır.Bu resmi bilgi ve
olaydan çok önce Türkler ile Araplar arasında geniş çaplı Ticaret ağı ve
yolları ile de islamın etkisi Türkler üzerinde zaten başlamıştı bile. Bunu
Araplarla ticaret yapan ve Türk olmayan diğer kavimlerin de İslamla tanışıp
Müslüman olmalarından görmekteyiz. Talkan ve Curcan katliamı çok daha önce
gösterilen ve hatta ‘’kayıp-bilinmeyen’’ olarak açıklanarak arkasına kolayca
saklanabildikleri bir zaman diliminde oldu diye sallayanlara bakarsak bu saçma hayali yalancı dönem
Emevilere denk gelir.
Diyelim ki ,kendi içinde
mezhepçi mücadelelerle boğuşan aynı anda batıyla savaşıp İspanya ya dek giren Emeviler
işi gücü bırakıp Türklerle uğraşmış olsun ve talkan curcan katliamı olsun bunun
tarihte Türk ün bu doğrultuda yönlenmesine hem de talkan curcan katliamı ile Türk
ün zorla İslamlaşması gibi bir iddia kadar saçma boş zorlama adi şerefsizce
zavallı boktan bir iddia daha olamaz ki, Türk o zamanda güçlü idi ,Türkler saldırgan ve
gözüpek savaşçılardı.Öyle zorla Türke hangi dine mensup olursa olsun zorla Türke hiç bir şey kabul ettiremezsiniz ki bu gerçek tarihte her dönemde görülür her zaman.Talkan ve curcan
katliamı safsatasını savunanların iddia ve boş muhabbetten başka bir şey oryaya
koymadığını görürsünüz. İddia ettikleri bölgelerde Maveraünnehir coğrafyasında
Buhara ve Semerkant ta Türk sayısı mevcut topluluğun %10u kadardır.
Bu Türkler de göçebeydi ,yani
orada yerleşik değillerdi bile! Amaç ticaret olduğu için çoğu gezgin tüccarlar
ve tebaasından ibaretti.O bölgede talgancıların iddia ettiği gibi böyle Yüzbinleri bulan bir devasa sayı ve genişlikte katliam
iddiasının ne kadar uçuk ve sahtekarca olduğunu anlamak için bu bile yeter.Hayır
dünyanın başka bir yeri olsa hadi diyeceğim bu yalanı atmak için seçtikleri
coğrafi nokta çok kötü bir kere hahaha!
Verdikleri rakamlar dahi komedidir.
O zaman o bölgedeki coğrafi konum ,yayılma ve geniş etkileri araştırdığımızda
hem mesnetsiz olduğu kadar verdiği devasa katliam sayıları ve etkilediği geniş
alanı ile böyle göz ardı edilemeyecek kadar büyük ve önemli olduğu iddia edilen
bu olayın nedense tarihte doğru dürüst bir tane dahi kanıtının izinin bile olmaması ,hatta
ve hatta ‘’ağaçlar,meralar kıpkırmızı oldu ,orman hayvanları dahi bu kana
bulaştı,katledilen Türk kanı ile dereler de kırmızıya boyandı ve bu kanla
yoğunlaşıp kabaran derelerden değirmenler döndü ,buradan buğday
öğütüldü,buğdaya türkün kanı karıştı buğday unu da kırmızıya bulandı,bu undan
Türk kanıyla kızıla bulanmış 'kırmızı ekmek' pişirip yediler’’ manipülatif ve dikkat
çekip etkili olabilmek için bilerek sansasyonel hale getirilmiş talgan-curcan
provokatif propaganda yalanı, işte bu pis adi şerefsizlerin amacının; ‘’Türkler
arasında nefret düşmanlık ve bölücülük’’ yaymak olduğu aşikardır.Bugün ünlü
tarihçi Prof.Dr.İlber Ortaylı bile bu talkan ve curcan safsatasını alay ederek
yalanlamaktadır ve daha bir çok tarihçi bu yalanı reddeder.
Dediğimiz gibi; Türkler
resmi olarak Abbasiler dönemi/Talas savaşı/Karahanlılar /Saltuk buğra Han döneminde
Müslüman olmuşlar.Ondan önce Emeviler döneminde büyük çoğunlukla ‘’Ticari’’
ilişkiler ile yakınlaşmışlar.Hatta ve
hatta İlber hocanın iddiası ise işi daha ileriye ve daha sonraya götürerek; en
büyük ciddi kitlesel İslamlaşmanın resmen Uygur Türkleri ile görüldüğü,bunun
öncüsünün de Araplar değil farslar olduğunu söyler ve islamın orta asya Türk
yurdunun içine ve özüne dek girmesine etken olarak ta Uygur Türkleri ve
farsileri gösterir. Sözde Türkçü geçinen kolpalar ise bu sefer de bir fars karşıtı
talgan ve curcan yalanı henüz ortaya atamamıştır.Yine prof.İlber Ortaylı
İslamlaşma sürecinin uzun bir tarih ve coğrafyaya zamanla yavaş yavaş
yayıldığını söyler ki mantıklı ve gerçek olan da zaten budur. Bizim talgancı
curcansılar ise belirsiz bir tarihte bilinmeyen bir olayla belli bir bölgede
yerleşik olan Türklerin Araplar tarafından koyun gibi kitleler halinde ormanları dereleri dahi kırmızıya boyayacak kadar bir kasaplıkla kesilmesiyle o dar ve kısa sürede
tüm Türklerin zorla Müslüman olduğunu iddia edecek kadar cahil ve hastadırlar.
Bu kısa sürede dar bir alanda nasıl bir ‘’bilinmeyen’’ zorlama güç ise, Onca
zafer ve başarı dolu şanlı tarihimizin getirisiyle Kurtuluş savaşlarını veren
yılmayan boyun eğmeyen şerefli güçlü İslam sancaktarı Türk, hatta bugün tüm Türk
dünyasını İslam sevdası ile yüceltmektedir.
Yine talgan ve curcan
yalancı sahtekarlarının diğer bir iddiası da;’’Türkler, zayıf
düştükleri zamanında İslamcı
Araplar tarafından kesilip katledilerek zorla kafasına vura vura Müslüman
yapıldı.Hiç kimse isteyerek din değiştirmez ,bu iş zorla olur, bu nedenle
Türkler de arabın zulmüyle zorla Müslüman oldu’’ iddiasıdır.
Daha önce belirttiğim gibi
ben Kıpçak kökenli Türküm.Kıpçak tarihi ile ilgili makaleler yazdım burada da
yayınladım. Kıpçaklar başta şamandı, sonradan Ortodoks hristiyan oldular. Sonra
ise Müslüman oldular ve böyle devam ettiler.Burada Kıpçaklar hiçbir zaman zorla
din değiştirmediler ve buna da kimsenin gücü yetmezdi.Kıpçak Türkleri savaşçı
ve bileği bükülmez askeri sanatkarlardı. Ortodoks hristiyan olmaları da
gürcülerle yakın ilişki,yardımlaşma, yurtluk verme , ticaret ve evlilik
-dostluk ile vuku buldu.Kıpçaklarda gürcü ordusunun temeli oldu ve gürcüler de
bu sayede geçmiş tarihte başarılı oldular. Hatta rusların öncülleri slav
knezliklerin Ortodoks hristiyan olmasında dahi gürcüden çok ,o zaman hristiyan
olan Kıpçak Türklerin etkisi vardır.Bu ilişki de pozitifti ve Kıpçak kazakları
taa Sovyetler döneminde Nazilere karşı Rusların savaşında dahi ordunun önemli
bir kısmını oluşturdular.
Bugün Ortodoks hristiyan rus
tanımı dahi Kıpçaklara bakar. Hal böyle iken bizim talgansı curcansı şebekler
buna laf ediyorlar mı? Hiç gördünüz mü daha başlangıç noktasında büyük bir güç
iken Kıpçakların hristiyanlaşmasına laf atan bir sözde Türkçü gördünüz mü? Türk ün hristiyan, yahudi hata ateist olmasına neden laf etmiyor bunlar?Çünkü bunlar ne Türk ne de Türkçü !Bunlar kripto kalleş ermeni!Hem de Ortodoks
ermeni! Hiç hristiyanlaşan kıpçağa laf eder iftira atar mı ?över hatta bunu!
Demek ki Kıpçak gibi isteyerek din değiştiriliyormuş aynı Müslüman Türkler
gibi! Her daim Tüccarlık yapan Yahudilerle Ticaret yaparak Yahudi olan Hazar
Türkleri gibi!
Talgancı curcansılar neden
bunlara dair iddialarla gocunmuyorlar dersiniz?Çünkü hristiyan ve Yahudiler bu
talkancı curcansıların ağa babalarıdır!
Lakin hristiyanlık Türklüğü
bozup yok eder! Bugün hristiyan kalan Kıpçak kazakların Ruslaşıp rusa hizmet
etmesi gibi,Türk kökenli Bulgar Macar ve hatta bir kısım Finlilerin
Türklüklerini hristiyanlık neticesinde unutması hatta türke düşman olma
safhasına bile geldiklerinin görülmesi gibi.Sizin talgan-curcan sahtekarları
buna dair bir şeyler söylüyor mu ha? Onlara da yalanlarla saldırma amacı neden
gütmüyorlar?Çünkü zaten buna hizmet ediyorlar.
Tarihte ve günümüzde açıkça
görülüyor ki,İslam dışında kalan Türk en başta Türklüğünü kaybediyor ,ikinci
adımı ise leş kargalarının eline verdiği silahı Türke doğrultmak oluyor.İslam
ın Türk ün ruhuna aklına ve yaşamına uygunluğu o kadar açıktır ki,kadim Türk
tarihinde olduğu gibi bugün de Türk ün olduğu yerde İslam da ayrılmaz bir bütün
olarak var olmaktadır.Tarihte Türk ve İslam kadar birbirine yakışan iki Olgu
daha yoktur.Günümüze baktığımızda buna İslamı dünyaya kötü gösteren çoğu arap
kralları şeyhleri bile dahildir.Rusun,batılı haçlının, Çinlinin dinsiz ırksız
komunizm ve faşizmle saldırıp o Türk ve İslam düşmanı baskısını ve saldırısını
ne zaman kırdıysa ve yıktıysa şanlı Türk, ilk önce camileri açmış ,sonra
ezanlar okuyup Allah a şükretmiştir.İşte talgancı curcancı kalleşler ,bu maneviyatı bozup yok ederek, Türkü özünden ayırıp 'ister hristiyan olsun ister yahudi ister dinsiz olsun yeter ki müslüman olmasın' diyerek bu amaçla Türklüğü maneviyatından soyutlayıp, Türklüğünü unutturup Türklüğün yok olmasını amaçlamaktadırlar.
Bu cahil talgancı curcansı
mallar bunca sıçıp sıvadıktan sonra bir de üstüne ‘’Cengiz han intikamımızı
aldı’’ diye tüy dikerler.Hahahaha.Nasıl almış? ‘Bağdat a girip arap Abbasileri kesmiş’!
Hahaha! Cahilliğin bu kadarı! Bir kere Bağdat a giren Moğol eşşeği Hülagüydü,
Türk mü Moğol mu tartışmalı olan Cengiz han değil! Cengiz han uçmağa fırlayalı
çok olmuştu! Hülagü ne Türktü,ne Türkçüydü ne de şamandı! Tek derdi asmak
kesmek ve talan etmekti! O zamanla Bağdat ve Araplar da zengindiler.Hazineleri
göz kamaştırıyor ve bunu duyanların ağzını sulandırıyordu!Bunların başında da
Moğol eşeği Hülagü geliyordu. Hülagü gitti Bağdat'ı yaktı,hazineleri talan etti
,Arapları kesti ve Abbasileri yıktı.Türkle ve Türklükle hiçbir alakası olmayan
Moğol eşeği hülagünün (salak gibi hülagüyü Cengiz han sanıp) bu yaptığından
mutlu olanların tek sevinci arap ve müslümanın zarar duymasından duyulan ezik
mutluluktur.
Fakat Bundan mutlu olan ,üstüne Türkün olmayan talgan curcan katliamının öcü alındı saçmasalak hayali ile kendinden geçen Türkçü geçinip Türk
maskesi arkasına gizlenmiş talgancı curcansı şerefsizler ,bu Moğol eşeği Hülagü
nün kösedağ savaşında Selçuklu Türkleri ni yıkan,Anadolu yu Türk kanı ile
kırmızıya boyayan ,Daha sonra onu domaltacak olan Memlük Türk devleti hakanı Kıpçak
Türkü Köle Kral Baybars Han a karşı Ermenilerle ,haçlı Fransızlarla, batılı rum
yığınlarla ve onca Türk düşmanı toplulukla iş pişirip karşı koymaya kalktığını
nedense göz ardı ederler,yada bunu bilmeyecek kadar adi birer yavşaktırlar.Asıl
Bunların o kıvrık kancık kuyruklarını Baybars Han 1260 Ayn Calut ta kökünden
kesti diye bunların o kuyruk acısı halen sürmektedir belli ki! Bu türkçü geçinen ermeni artıkları Baybars haz zamanında bunların sikik kralını domaltıp attı diye Baybars a karşı duran ermeni işbirlikçisi yavşak hülagüye adi bir fahişe gibi sempati duyuyorlar.Rezillik bu!Reziller sizi!Kansız piçler!
‘Türk ün dini şamanizmdir’
diyen bu asıl bölücü ve gruplaştırıcı embesillerin de o beyinsiz kafaları
nedense ateistlerin götünün dibinde sürünüp konuşur.Kankaları ateistlere dair
,savundukları Şaman öncü Türk liderlerin ‘’tanrısızdan dinsizden bi sikim olmaz.Bunların
peşine ,yanına takılandan da bir bok olmaz’’ babında söz ve fikirlerine hiç değinme ve bunu dile getirme
ihtiyacı duymazlar nedense ,bunları bir güzel unutur ve unutturmaya çalışırlar
,eeee dinsiz ve maymun ırkçısı ateistler kankaları ne de olsa!
Bu nedenle de Türklerin
kitleler halinde müslüman olması anca kendi istekleri ile olabilirdi ve de öyle
de oldu;Türkler kendi istekleriyle severek müslüman oldular, devletler ,sancaklar,
medeniyetler kurdular. Şehitlik ve gazilik ünvanına ulaşmanın da verdiği hüşu
ile dev zaferler kazandılar.Bugünde Türki
cumhuriyetlerin ortak paydalarından en önemlilerinden biri İslamdır.Türk
olmayıp İslam olan ama Türk ün karakterini ve hatta bayrağını hayranlıkla
kopyalayıp kendilerine alan müslüman bir çok ülke bile var.Bu işler öyle zorla
istemeyerek olmaz,zorla güzellik olduğu nerede görülmüş?Talkan ve curcan gibi
münferit mesnetsiz boş karanlık bir saçmalıkla, bunca asırlık çok yönlü ve
aydınlık global kadim ve kesin bir gerçeği küçültüp yutmaya ve karalamaya
çalışmak komedi!
Bu Talgancı Curcansı Yavşak
sürüsü Türk maskesi arkasına gizlenip ,Bugün bile Bir çok Türk ulusunun
müslüman olmasına bakmadan,İslama dil uzatıp İslami değerlere küfür ederken
aynı zamanda şehit ve gazi Türk atalarımıza da düşmanlık beslemektedirler.
Bu Talgancı Curcansılar ;Saltuk
Buğra Hanlara,Selçuk-Çağrı-Tuğrul Beylere,Sultan Sancarlara,Alparslanlara,Kılıçarslanlara,Keykubatlara,Babürlere, Melikşahlara,Alp
Tiginlere,Gazneli Mahmutlara, Baybarslara,Kalavunlara,Timurlara,Uluğ Beylere,Berke
Hanlara,Raziye Begüm Sultanlara,Celaleddin Harzemşahlara,Nurettin Zengilere,İstemi Kağanlara,Osman Gazilere, Çaka Beylere,Uzun
Hasanlara,Ertuğrul Gazilere,Yavuzlara,Fatihlere ,Kanunilere,4.Muratlara,Abdülhamitlere
,Enver paşalara,Nurettin paşalara, Gazi Osman paşalara,Halil paşalara,Kazım
Karabekirlere,Fevzi Çakmaklara,Seyit Onbaşılara,Erzurumlu Kara Fatmalara ,Çanakkale
Şehitlerine,Sarıkamış şehitlerine ve Kıbrıs barış harekatında,kore
savaşında,Terörle mücadelede, Avrupa da ,Afrika da,Ortadoğu da, Anadolu 'da ve Kudüste kadim
tarih boyunca emperyalist haçlının, uzak doğuda ise kızıl çin ve rusun zulmüne
karşı baş kaldırmış şanlı müslüman Türk kumandanlarına,askerlerine ,mücahitlerine ve
ilim adamı-alimlerine dahi o pis adi çatallı kancık kansız dillerini
uzatmaktadırlar.
Bu Talgancı curcansıların sefil
varlıklarının nedeni; Türk gibi görünüp Türke ihanet ederek onları birbirine
düşürmek,Onu maneviyatından kopararak böylece iç savaş yaşamasını ve gruplara
bölünmesini ve yine Türk ün Türkü kesmesini böylece zayıf düşen Türkü de
alemden silmeyi amaçlayan batılı ve doğulu haçlıların ve Siyonistlerin kıyamet
çağındaki global amaçlarının kahpe kancık birer uşağı olmalarından gelir.
Bunlara asla itimat
edilmemeli ,görüldüğü yerde de hadleri bildirilerek asıl bunların tek tek
tespit edilerek, Şerefli şehit ve gazi torunu şanlı Türk toplumu içinden
ayıklanıp yok edilmeleri gerekmektedir.
BAYRAK İNMEZ EZAN DİNMEZ,TÜRK-İSLAM RUHU ASLA ÖLMEZ!
Türkçe ezan olayı son
Balyoz/Ergenekon davalarında söz konusu güruhun bu ülkede ezanı tekrar türkçe
okutmayı planladıkları iddiası ile yeniden gündem oldu bir ara!
Yine son dönemlerde ‘Andımız’
ile ilgili mahkeme kararı ve bunun üzerine gargamel Eminağaoğlu’nun ‘’Ezanı da
Türkçeleştirmek’’ imasıyla tekrar gündeme gelmiştir!
Öncelikle ezan ın dili olmaz
ezan ezandır! Dünyanın neresinde olursanız olun bu çağrıyı duyduğunuzda buna
yapılan tek tanım ‘’ezan’’ olur!’’Türkçe ezan’’ ibaresinde olduğu gibi!
Buna karşın ezan bu ülkede
bir dönem Türkçe sözlerle çevrilerek yazıldı ve sanırım 18 yıl böylece
minarelerden okutuldu!Buna Türkçe ezan dediler! Ezanın bu halini beğeneninde
beğenmeyeninde aklına ve diline bu ‘’Türkçe ezan’’ olarak kazındı ve özelleşti!
Bunun amacı sözde anadil ile
anlaşılmak adına bunu yapmak olarak söylenegelir yada laiklik ilkesinin ezana
bile bir nebze uygulanması olarak gösterilir!
Lakin bu türkçe ezan işi bir
o kadar gereksiz saçma ve yarım yamalak başı sonu belli olmayan başsız sonuçsuz
bir iştir!
Öncelikle söz konusu olayın
tanımı ezan dır bunu destekleyeninde desteklemeyeninde dilinde ezan dır ve ezan
kelimesi Arapçadır!Yani olayın başlığı en başından yarım yamalak kalmıştır!
Zaten başlığı tanımı anlamı
anlayışı Arapça olan bir şeyi Türkçeleştirmek!
Ezan yerine başka kelimeler
kullanılabilirmiydi?mesela; ilan,davet yada çağrı!
Ama bu kelimeler de Arapça
kökenli ve davet ilan çağrı falan laik toplum ilkesine göre bu karşılıkların da
pek uygun görülemeyeceği de belli bu niyetle bakılınca!
Böylece işin başlığı tanımı
yani Türkçe de olmuş olsa Arapça da olmuş olsa İngilizce de olmuş olsa ‘’ezan’’
ile yapılan tanım bir kere en baştan,daha başlıktan Arapça bir kelime!
Şimdi türkçe ezanın metnine
bakalım;
"Tanrı uludur /
Şüphesiz bilirim, bildiririm / Tanrı'dan başka yoktur tapacak / Şüphesiz
bilirim, bildiririm / Tanrı'nın elçisidir Muhammed / Haydin namaza, haydin
felaha / Namaz uykudan hayırlıdır(sabah namazında)"
Bu metinde tekdüze
tekrarlayan kelimeleri teker teker ele alıp etimolojik olarak incelersek;
Tanrı-Türkçe
Ulu-Türkçe
Bilmek-Türkçe
Şüphe-Arapça
Başka-Türkçe
Yok-Türkçe
Tapmak-Arapça
Elçi-Türkçe
Muhammed-Arapça
Haydi-Türkçe
Namaz-Farsça
Felah-Arapça (Kurtuluş
anlamına gelir bu nedenle Halk ‘’Haydi kurtuluşa lafını anlamasın diye bu
kelime anlaşılsın diye Türkçeye çevrilen ezanda orijinal halde bırakılmıştır.Aynen
ilan davet çağrı anlamına gelen ezanın aynen bırakılması gibi!Felah ın
karşılığı olabilecek olan Türkçe 'kutgarmak' fiilinden türeyen 'kurtuluş' kelimesi
de bu mantıkla sakıncalı görülerek kullanılmamıştır)
Uyku-Arapça
Hayır-Arapça
Gördüğümüz gibi başlığı ve tanımı
Arapça ezan olan bu dandik işin geri kalanının yarısı da çoğu Arapça olan
yabancı kökenli kelimelerden ibaret!
Eğer etimolojik anlamda
dilinizi orjinalleştirmek istiyorsanız takip edeceğiniz bilimsel yol bellidir;
Önce dilinizde yer alan
‘’uzak dil ailesine’’ ait kelimeleri düzeltirsiniz! Sonra yakın dil ailesine
ait kelimeleri düzeltirsiniz.Sonra ait olunan dil ailesine ait kelimeleri
düzeltirsiniz ve en sonunda kendi öz orijinal dilinize sahip olmuş olursunuz!
Arapça ve farsça bize
bölgesel ve kültürel anlamda ,İngilizce ve Fransızcanın yer aldığı uzak dil
ailesine göre daha yakın! Ama siz batılılaşma çağdaşlaşma düşüncesi ile Latin
alfabesi aracı yapılarak ve dilinize edebiyatınıza batılı üslubu ve yordamı ,yaşamınıza
ve toplumunuza da batı kültürünü empoze ederseniz en başta bundan diliniz
etkilenir!
Bu aşamada ,türkçe ezan
olayındaki gibi dilden lisandan günlük yaşamdan 2 -3 tane Arapça kelimeyi atacağım
diye uğraşmakla ucuz kahramanlıkla kalıp arkasından onlarca İngilizce ve fransızca
kelimeyi doldurmaya uygun bir ortamı yaratırsanız etimolojik anlamda siz doğru ve
düzgün bir iş değil yarım yamalak ve yanlış bir iş yapmış olursunuz ve türkçe
ezan gibi örnekler de anca göz boyama olarak kalır!
Bugün batı dillerinin bozucu
ve yıkıcı etkisine iyice maruz kaldığı artık tartışmasız olan Türkçenin en
büyük sorunu işte bu etimolojik hatadır!Türkçe kahramanlarını don kişotvari
delice ve boş soytarılıklar yerine asıl gerçek ve etkili samimi kahramanca bir
savaşa davet ediyorum!
Ezanı Türkçe okumak için
zaman harcanacağına taa o zamanlardan dilimizi orjinalleştirmek için çaba
harcanmalıydı! Bugünde dilimiz ingiliz batı dillerinin saldırısı altında !Bunda
latin harflerinden oluşan alfabemizin de etkisi büyük!Hadi bakalım nerede şu
Türkçe ezan şovalyeleri??Tam tersine bu şovalyeler ingilizce asimilasyonunu
ilerici görüp bununla hava bile atarlar!Lafa gelince milliyetçi takılırlar!
Bir de alfabe muhabbeti
yapıyorlar !Biz arap harflerini attık ingiliz latin harfini aldık değişen ne?Göktük
Orhun yazıtlarındaki alfabeyi alsaydık ya?Saçma sapan boş işler ve muhabbetler
işte!
Ezan namaza çağrıdır ! Zaten
laiklik olgusunun çok dışında bir noktadadır! Dinsel bir olgudur!Buna laiklik
formülü uygulamaya kalkmanın açıklanacak bir tarafı da olmaz!
Bu saçmalığı tartışmak bile
abes!
''Duayı Türkçe yapıyorsunuz
ama'' diyenler Türkçe ezana uyup namaz kılıyorlar mı acaba?kılıyorlarsa acaba
namazı nasıl kılıyorlar?bunlar bile Türkçe ezanın ne kadar gereksiz temelsiz
sonuçsuz boş bir iş olduğunu kanıtlar!
Bunun yanı sıra,Bu noktada
bir de ''Allah'' özel isminin,Türkçe ezanda da değiştirilerek yerine kullanılan
‘’tanrı’’ cins kelimesi ile karşılanamayacağı konusu vardır.Etimolojiyle ilgili bu konuya da başka bir makale içerisinde değineceğiz!