Translate

maneviyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
maneviyat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Temmuz 2019 Pazartesi

LION OF THE DESERT – ÖMER MUHTAR – ÇÖL ASLANI


Tarih:1981 Tür: Dram/Savaş/Tarih Süre: 173 dk. Yönetmen: Mustafa Akkad Senaryo: H.Craig,P.Thompson, D.Butler

Konusu; İtalyan faşist lideri Mussolini, Hitler gibi Afrika da hammadde kaynaklarını sömürmek için bir işgal politikasını hayata geçirir.Fakat bu Afrika’da özellikle Müslüman topluluklar arasında kabul görmez ve direnişle karşılaşınca Mussolini'de Afrika ‘da 20 yıl sürecek bir şiddet politikasına başlar hedefi de çoğunlukla Müslüman halktır.Bunun için Libya'yı merkez üs olarak seçen Mussolini,Generallerinden Graziani‘yi Libya'ya vali olarak atar.Bununla beraber Afrikadaki ilk işgal ve sömürü saldırısına karşı direniş ve mücadele Libya’da başlar.Müslüman mücahitlerin lideri ise aynı zamanda bir öğretmen olan mücahit Ömer Muhtar’dır.



Baş karakterlerini ve konusunu tamamne gerçek olaylardan alan tarihi bir biyografi filmi olan Çöl Aslanı Gerçek bir mücadele ve kahramanlık öyküsüdür,bu tarzda kesinlikle Kült olmuş bir yapımdır.Filmin baş rölünde Anthony Queen'in canlandırdığı kahraman Ömer Muhtar ,1920-1930 arası İşgalci faşist İtalyanlara karşı kurtuluş mücadelesi ve cihada liderlik etti. O, 70'li yaşlarındaydı ve pek çok kez yara aldı. Sonuçta bir çatışma sonucu kafirler tarafından esir edildi.Haksız bir mahkeme ile yargılanıp idam edilen Ömer Muhtar'ın bu şehadet dolu onurlu savaşı ve efsanevi direnişi ‘Çöl Aslanı’ filmiyle dünya sinemasında unutulmaz bir yer edinmiştir.


Kendi ülkesini insanını ve haklarını savunan Bir savaşçının,haksız yere ülkesini işgal eden ve sırf güçlü olduğu için haklı olduğunu sananlarca terörist müamelesi görüp nasıl haksız ve adi bir yargılamayla katledildiği filmde açıkça anlatılırken,Bu çelişkinin bugünde dünyanın bir çok yerinde yine Müslümanların yaşadığı topraklarda aynı şekilde vuku bulduğunu ve kendi haklarını topraklarını ve halkını savunanların işgalciler tarafından terörsit yerine konulduklarını görmekteyiz.Asıl terörist kim?Emperyalist faşist hristiyan Budist,Yahudi ve atesitler asıl teröristlerdir.


Faşist hristiyan Hakim;İtalyan Devleti'ne karşı savaştınız mı?
Mücahit Ömer Muhtar: Evet
Faşist hristiyan Hakim; İnsanları İtalyan Devleti'ne karşı savaşmaya teşvik ettiniz mi?
Mücahit Ömer Muhtar: Evet.
Faşist hristiyan Hakim;İtalya'ya karşı kaç yıl savaştınız?
Mücahit Ömer Muhtar: Yaklaşık 20 yıl
Faşist hristiyan Hakim;Yaptıklarından dolayı pişman mısınız?
Mücahit Ömer Muhtar:  Hayır
Faşist hristiyan Hakim;  İdam edileceğinizi biliyor musunuz?
Mücahit Ömer Muhtar:  Evet
Faşist hristiyan Hakim şaşırarak:  Sizin gibi birisi için böyle bir son, çok üzücü ,Bunu duyan Mücahit Ömer Muhtar şöyle dedi: ‘’ Tam tersi! Bu, hayatımın sonu için en güzel yol.’’
Faşist hristiyan Hakim daha sonra, mücahidlere cihadı durdurmalarını emreden bir emirname yazması halinde O'nu beraat ettirmek ve ülke dışına sürgüne göndermeyi teklif etti. Bunun üzerine mücahit Ömer Muhtar, o meşhur sözlerini söyler;
 "Her namazda Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed(s.a.s.)'in de O'nun resulü olduğuna şehadet eden parmaklarım, asla yanlış bir şey yazamaz! Bizler teslim olamayız. Ya kazanırız ya da ölürüz!"
Burada,mücahit Ömer Muhtarın duruşu ve mücadelesinin,Bizim kurtuluş savaşındaki direniş ve cihadımız ile aynı olduğunu görmek bize şeref ve onur veriyor.


Oyuncular; Anthony Quinn,Oliver Reed,Rod Steiger, John Gielgud, Irini Papas

KÜNYE
Tür;Sanat,Sinema,Kült Film
İçerik;Film tanıtımı,İzlenimler
Kaynak;İzlediğim Filmler,Fan Clup,Tanıtım
Dönem;Aralık 1991
Güncelleme; Yok

27 Nisan 2019 Cumartesi

ACIMASIZ TÜRK HAKANI, ÇELİKTEN BAŞBUĞ 4. MURAT HAİN BOĞAN



HAİNLERİN KELLELERİNDEN KULE YAPAN MAREŞAL 4. MURAT HAN VE
GENÇ OSMAN


Büyük Türk hakanı çelik başbuğ 4.Murat Han; 1.Ahmed Han ve Mahpeyker Kösem Sultan’ın oğlu olarak 1612’de İstanbul‘da doğdu!
Ebeveynlerinin kendisi ve Osmanlı devletinde etkileri önemlidir.
Babası 1. Ahmed kardeş katli yasasını kaldırmış ve yerine ‘aklı başında en büyük şehzade padişah olur’ yasasını getirmiştir.1 Ahmed zamanında batıda Avusturya savaşı devam ediyordu ve bundan dolayı Osmanlı çok fazla yıpranmıştı.Sonunda Avusturya ile Zitvatoruk antlaşması yapıldı ve şartları Osmanlı lehine olsa da bu antlaşma ile Osmanlı Avusturya ya üstünlük sağlayamamış ve böylece Osmanlı bir duraklama dönemine girmişti.İşte bu noktada patlak veren celali isyanları ile uzun ve yıkıcı bir iç isyan dönemi başlamış oldu.Bu ilk isyan Sadrazam Kuyucu murat Paşa tarafından haydut leşleri kuyulara atılarak bastırılırken 1. Ahmed 1617’de Tifüsten vefat etti.Çocukları küçük yaşta olduğu için kardeşi 1.Mustafa sultan oldu lakin akli yetersizlikten dolayı 3 ay tahtta kalabildi.


Yerine Babalarının koyduğu ‘en büyük şehzade sultan olur’ yasasına uymayıp taht kavgasına girişen kendinden 1 yaş küçük kardeşi Mehmet’i idam eden büyük şehzade Genç 2. Osman  geçti.Lakin Osmanlının duraklama dönemine girmesiyle alınan yenilik ve önlem kararlarına karşı halk ve asker arasında yeniden isyanlar başladı ,Bir türlü asayişi sağlayamayan Genç Osman uzlaşmak yerine sert bastırma yöntemlerine girişti ve Osmanlı Türk tarihinde kendi askerleri tarafından yağlı kementle boğularak öldürülen tek padişah oldu.
İsyancıların lideri vezir Kara Davut, akli dengesi bozuk amca 1. Mustafa’yı tekrar tahta geçirdi.

Lakin halk bu sefer de buna isyan etti bir sultanın bu şekilde katledilmesi infial yarattı ve yayıldı ,zaten ölüm korkusu nedeniyle akli dengesi bozuk olan 1. Mustafa vezir Kara Davud’u azletti ama bu isyancıları durdurmaya yetmedi.Böyle olunca 1. Mustafa iyice tedirgin hale geldi ve paranoyaklaşarak akli dengesi tamamen bozulunca da şeyhülislam daha 11 yaşında olan şehzade 4. Murat’ı padişah ilan etti.


İşte bu noktada karşımıza Kösem sultan gerçeği çıkar.Kocası 1.Ahmed’i genç yaşta kaybetmesi,tahttan düşen derbeder kaynı 1. Mustafa’nın eşi ve çocuğunun olmaması,tahta geçirilen oğlu 4. Murat’ın çok küçük olması ile taht naibi ünvanıyla devlet yönetimi Kösem Hanım Sultan’a dolaylı olarak geçmiş oldu.Kösem Sultan ,o kötü ortamda karışıklık çöküş ve tehdit altında bulunan Osmanlı ‘da yine de bir hanedanın var olduğunu temsil eden tek kişi olarak büyük önem arz eder.Osmanlı devletini bir arada tutmayı başaran bir tutkal görevi görür ama bu onu sert, hırslı ve egoist biri haline dönüştürecektir .Bu ileride oğlu 4.Murat ile sürtüşmesine ve 4.Murat Han’ın annesine karşı bazı önlemler almasına neden olacaktır.



4.MURAT HAN’IN GENÇLİĞİNDE  DEVLETİN İÇ DURUMU VE DÜZELTİLMESİ

Kösem Sultan döneminde asıl etki ise Kaptan-ı derya olan damadı Topal Recep paşa’daydı.Alınan kararlar Topal Recep'in beğenisine sunuluyor ona göre karar veriliyordu. Kösem Sultan ise bunu onaylıyordu.Bu böylece devam ederken 4. Murat ise iyice büyümeye başlamış ve gittikçe gözü açılıyordu.


4.Murat arasının çok iyi olduğu 90 yaşındaki Hadım Mehmet Paşa’yı veziri azam vekilliğine atamak ister ama bu sadarette gözü olan topal recep'in hoşuna gitmez ,Mehmet paşa iftira ve baskın ile öldürülür.Yerine Topal recep sadrazam olur.Kösem Sultan’da buna onay verir.
4.Murat durumu iyice anlar ve beklemeye başlar.

Bu sırada 4.Murat artık genç bir delikanlı olmuştur.İri cüssesi, cesareti ve gücü ile Atalarının kanını taşıdığını her yönüyle göstermektedir.Silah kuşanma ve kullanma ,binicilik ve güreş İdmanlarındaki kuvveti ,kudreti ,yeteneği ,zekası ve cesareti korkutucu, sıra dışı ve büyüleyicidir.


Genç 4.Murat yakın olduğu Tecrübeli devlet adamı Hafız Ahmet Paşa ile gözlemler, istişareler ve planlar yapmaya başlar.Önce sarayın içi ve genel yapılanmasını gözlemler.Sarayda sadrazam Topal Receb’in borusu ötmektedir.Her yere önemli mevkilere kendi adamlarını geçirmiştir.Bu içten pazarlıklı ve bencil herif sadrazam olmasına rağmen Kösem Sultan üzerinde kurduğu etki ile resmen padişah gibi davranmakta ,ülkeyi kendi çıkarı ve statüsü uğruna kullanmaktadır .Bunun dışında diğerleri ;devletin,asker ve halkın durumu nedir dış tehditler ne haldedir bunlar topal recebin umrunda bile değildir.Topal Recep ve avanesi kendi çıkar ve zenginliklerinin derdine düşmüşlerdir.


4.Murat ülkenin ve tebaanın halini yakından incelemek için bazen tek başına ,bazen de  hafız Ahmet paşa ile birlikte kılık değiştirerek halkın arasında gezer ve durumu mukayese eder.Topal receb'in kendini düşünen bencil siyaseti halkı kendi başına bırakmıştır .Halkın çoğunluğu fakirlik içinde sürünmekte ve dilenmektedir.
Topal recep halkın üzerindeki memurları ve yerel yöneticileri de kendi adamlarından seçmiş, bu adamlar kafasına göre halktan haraç almaktadır; zevk ve sefa içinde yancılarıyla para yerken, halk ve esnaf ise onca yoksulluk içinde bunlara hizmet etmektedir.Ses çıkaranlar ise fena şekilde dövülür. Bu zorba memur ve askerler yolda yürürken bile hiç çekinmeden sivil halka omuz atmakta ,önünde yürümekte olan kadın ve yaşlıları itip çarpıp geçmekte olduklarını gözleriyle görür.
                                          

Topal Recep’in adamları içki ve kadın düşkünüdür, bu halk arasında da yayılmaya başlar.
Maddi durumu iyice kötüleşen halk ise bu batağa çekilmektedir.Sosyal ve toplumsal yozlaşma had safhaya varmıştır.Topal recep paşa’nın zabıta memur ve asayiş askerleri içkili meyhanelerde kadın ve müzik eşliğinde eğlenmekte ,Allah’a ,İslam’a ve sahabelere dil uzatmaktadırlar.Bu devirde sağlıkta anestezi amacıyla kullanılan afyon halk arasında kafa bulmak için kullanılarak, sokak aralarına dek yayılmaya başlamıştır.
Öyle ki 4.Murat bir süre sonra gizli şekilde mahallelere ve sokağa çıktığında artık 2 adımda bir her köşe başında sarhoşlar ,sızmış yada uyuşmuş halde yatan yada sürünen insanlar ,zina amacıyla kadın isim ve adres söylentileri,içerisinde kendisinden geçmiş halde müzik eşliğinde şarkı söylenen meyhane ve birahanelerin iyice yayıldığını gözleriyle görür ve kulaklarıyla duyar.
4.Murat gözlemlerini araştırmalarını bilgi ve bağlantılarını son bir kez gözden geçirir.İsimleri görevleri konumları tek tek belirler.


KAPIKULU İSYANI

4. Murat artık 20’li yaşlara gelmiştir, hırsı ve gücü inanılmaz bir haldedir ve bu en açık şekilde idmanlarda görülür. 4.Murat tüm hırsını topuzla zırhları parçalayarak ,mızrakla kalkanları delerek, gürzle duvarları yıkarak ,okla gözlerin göremediği hedefleri vurarak,güreşte ard arda dev pehlivanları devirerek,atıyla ortalığı dağıtarak geçirmektedir ve bu gidişatın birilerinin başına patlayacağı bellidir.
4.Murat,artık önlem almak amacıyla  Hafız Ahmet paşa’yı vezirliğe terfi ettirir.Sadrazam olan Topal recebin de gözü vezirlik makamında olduğundan bundan hiç hoşlanmaz, ayrıca bu karar da kendisine sorulmadan alınmıştır.Topal Recep sarayın ve ordunun başındaki yandaşlarının etkisiyle Hafız Ahmet paşa’ya tuzak kurar ve onun öldürülmesini sağlar.Makamını basan sipahiler, Hafız Ahmet paşanın kellesini 4. Murat’tan ister.O esnada orada bulunan Topal Recep ise 4. Murat’a dönüp, katledilen abisi 2.Osman’ın başına gelenleri ima ederek; ‘’ hünkarım abdest aldınız mı?’’ diye göz dağı verir.O esnada Hafız Ahmet paşa ;’’hünkarım benim ölüm emrimi siz vermeyiniz, bırakın ben bu kansızların üstüne atılayım’’ der ve sipahi-yeniçeri isyancıların üzerine atılır bir süre boğuşan Hafız Ahmet Paşa 17 bıçak yarası ile şehit edilir.Bu olaya 'Kapıkulu isyanı' adı verilir.
                           

Bu olayla birlikte artık iç isyanlar iyice artmış, ekonomi iyice kötüye gitmektedir.Safeviler ve haçlılar Osmanlıyı alenen küçük görüp tehdit etmektedirler.Bu artık bir dönüm noktasıdır; ya devlet bekası için harekete geçilecek yada küllerinden defalarca yeniden dirilmiş ataların kanı ve emeğiyle yürümüş gelmiş bu devletin batışına seyirci kalınacaktır.

Zamanını sık sık idmanlarla ve kendi ‘Muradi’ mahlasıyla şiir yazmakla,’Uzzal peşrev’ gibi bir müzikal bestelemekle ve hat sanatı çalışmalarıyla geçiren ve sarayın ve yönetim kadrosunun ailevi sosyal faaliyetlerinin  içinde pek gözükmeyen Büyük Türk hakanı çelikten başbuğ 4. Murat Han, bir gün hazırlıklarını yaparak tüm hanedanlığı ,haremi ,saray erkanını ve devlet yönetiminde görev sahibi önemli memurları bir yemekte buluşmak üzere davet etti.Verdiği göz dağı ile Kendisine vezirlik verileceğini düşünen Topal Recep ise baş davetliydi.


Bu davete, vezirliğinin önünün açılacağını düşünen Topal recebin de hevesli olmasıyla herkes uydu.Yemekler yendikten sonra 4. Murat Han ayağa kalktı ,salonun ortasına doğru yürüdü ve Annesi Kösem Sultan’ın damadı ,kız kardeşi Gevherhan’ın eşi sadrazam Topal Recep paşa’ya dönerek ; “Gel bakalım topal recep, gel bakalım topal zorba başı!” diyerek onu yanına çağırdı.

Şaşkınlık içinde kalan ama kendinden emin küçümseyen bir yürüyüşle yanına gelen Topal recebin suratına doğru 4. Murat; ‘’ bre kafir abdest al!” diye gürler ve topal recebi gırtlağından kaptığı gibi ayaklarını yerden kesecek şekilde yukarı kaldırır ve onu ileriye doğru zülüflü baltacıların ayaklarının dibine doğru fırlatır.Zülüflü baltacılar da hızla yağlı ilmeği topal recebin gırtlağına geçirerek onu boğarlar.
Yemek masası karışmış, herkes şaşkınlık ve çığlıklar içindeyken içeri 4.Murat’a bağlı baltacılar ve cellatlar dalar. Topal Recep’in saraydaki adamlarının,ordudaki generallerinin ve yerel idaredeki memurlarının gırtlaklarını tek tek keserler.Masa örtüleri, yerler ve duvarlar kan gölüne döner.Zülüflü baltacılar boğularak mosmor olmuş son nefeslerini vermekte olan Topal receb’i bu sefer cellatların önüne atarlar .Cellatlar, Topal receb’i oracıkta parçalara ayırır.Kösem Sultan ve Gevherhan baygınlık geçirir.


4. Murat bu katliamdan saatler sonra bir emir daha verir.Daha önce gezi gözlem ve araştırmalarında bilgi ve istihbarat sahibi olduğu tüm elebaşları ve zorbalar tek tek boğazlanır ve kelleleri saraya 4.Murat'ın huzuruna arka arkaya getirilir.Bu kelleler de Topal recep ve avanesinin parçalara ayrıldığı yemek salonuna atılır .Yemek salonu kesik kellelerden kulelerle, vücut parçaları ve kanla dolar.

Bundan sonra isyan odakları acımasızca ezilir,içki ve afyon -tütün yasağı koyulur, cezası serttir.Tüm meyhaneler kapatılır.İç asayiş kısa sürede sağlanır.Bu işleri yine kendisi kılık değiştirerek bizzat takip etmiştir.Kılıç kınından çıkınca, deyyuslar çil yavrusu gibi dağılmış ve ortadan kaybolmuşlardır.


ASAYİŞİ SAĞLAYAN ÇELİK BAŞBUĞ 4. MURAT'IN YIRTICI BAĞDAT SEFERİ VE GENÇ OSMAN

Ülke içinde asayişi kısa sürede sağlayan ve sert önlemlerle bunu idame eden 4. Murat hızla uzun süredir boş verilen, bir kangren ve düşmana güçlenme şansı tanıyıp dev bir tehdit haline gelmiş olan dış politikaya yöneldi.

4.Murat ilk önce asayiş boşluğundan yararlanarak Bağdat’ı işgal etmiş olan ve oradaki sunni tebaaya işkence eden ,Osmanlıyla alay ve ehlisünnet sahabelere dil uzatan safevilerin üzerine yürüdü.Bu sefer sadece safevi tehlikesini ortadan kaldırmak, işgal edilen yerleri geri almak amacıyla değil ,aynı zamanda Nifak kıran Savaşçı Başbuğ Yavuz Sultan Selim Han’dan beri Anadolu’ya gitmemiş olan Osmanlı ordusunu da Anadolu’dan geçirmek amacını güdüyordu.


Çünkü 4. Murat başkent ve yakın çevresinde asayişi kesinkez sağlamıştı, lakin nifak odaklarının isyan ve ihanet faaliyetleri kulağına gelmekteydi.Böylece 4.Murat Bağdat’a giderken Anadolu’dan geçecek ve oraları da temizleyecekti.
Bunun için yola çıkmadan istihbaratlarını gönderdi  Anadolu’ya vardığında ise isyancı ve zorba nifakçıların kafaları bedenlerinden ayrıldı.İş birliği yapan yerel yöneticiler feci şekilde öldürüldü.Yerlerine yenileri atandı.

Bağdat seferi, safevilerin Bağdat’ı 1623' te işgalinden ,Bağdat’ın alınıp antlaşma yapılmasıyla savaşın sonlandırıldığı 1639'a dek çeşitli aralıklarla ve stratejilerle 16 yıl sürmüştür.Bunun ilk 2 yılı Osmanlının iç asayiş bozukluğundan Osmanlı ordusu açısından tepkisiz geçti, lakin bu tarihten sonra seferler 4. Murat tarafından belli bir stratejide başlatıldı.Bu seferler sadece safevi devletine karşı değil, Anadolu da isyanları bastırıp zorbaları temizleyip asayişi tedarik etme aşamalarını da kapsadığından, uzun ama Osmanlı tarihinde en hayırlı faydalı ve prestijli sefer olmuştur .


Anadolu’yu pisliklerden temizledikten sonra, Revan kalesini kuşatıp alan 4.Murat Han’dan safevi şahı Safi barış dilenmiş ama kuşaklardan beri atalarından bu antlaşma bozan safevi nifakçılara güvenilmeyeceğini çok iyi bilen 4. Murat, bu teklifi reddederek, Üsküdar’da tekrar ordusunu techiz edip ,Bağdat’a doğru büyük bir hırsla yöneldi.

Bu sırada ,Aksaraylı Osman adlı bir gençte orduya yazılmak için ocağa gelir.
İçeriye Murtaza Paşa ile birlikte 15- 16 yaşlarında gözüken, arslan yapılı bir delikanlı girdi. Ağır ve vakarlı adımlarla Hüsrev Paşa’ya yaklaştı, selam verdi. Paşa gür bir sesle sordu:
-Adın nedir?
-Genç Osman
-Bıyığına tarak batmayanların orduya alınmamasını emretmiştim. Hilafına hareket edenlerin cezalandırılacağını bilmez misin?
-Benim bıyığım var!
Halbuki Genç Osman'ın ne sakalı, ne bıyığı vardı. Serdar-ı ekrem ile istihza etmeye gelmezdi. Hüsrev Paşa tarağını çıkarıp uzattı:
-Al öyleyse, bıyığına batır!
Genç Osman tarağı aldı ve herkesin meraklı bakışları arasında birden üst dudağına sapladı;
-İşte bıyık paşam. Mertlik bıyıkta değil, yürektedir.
Beyler ve paşalar başlarını öne eğmişlerdi. Murtaza paşa gözyaşlarını tutamamış ağlıyordu. Hüsrev Paşa da Osman'ın dudağından akan kanlara baktı ve:
-Haydi birliğine git oğul, ben sözümü geri aldım.


Genç Osman’ın da yer aldığı Osmanlı ordusunun başında Önce Halep’e gelen çelikten başbuğ 4.Murat Han,Fırat ve Dicle yolunu kullanarak topları Bağdat önlerine sevk etti ve Bağdat’ı kuşattı.Safevi şahı Safi,Osmanlı padişahı 4. Murat,vezirleri, sadrazamları, devlet adamları ile tam kadro güçlü bir Osmanlı ordusunu karşısında görünce savaşmaya cesaret edemedi.Top ve  ok atışlarına karşılık veremeyen safevi ordusu lideri Bektaş han teslim kararı verince bazı İranlı güçler bu sefer iç kaleye çekildi.4.Murat Bağdat’ı teslim alınca bu sefer içeri çekilmiş olan İranlı safevi direnişçilere, Mısır’ı fetheden dedesi Yavuz dan öğrendiği sokak savaşı taktiklerini çok iyi uygulayarak ,direnişçileri kolayca fazla kayıp vermeden etkili bir biçimde yok etti.Lakin bu esnada genç Osman şehit düşmüştür.Bağdat ve Revan ele geçirilmiş, tüm Anadolu ve orta doğuda Osmanlı gücü ve asayişi perçinlenmişti.Bu zafer,safevilerle Zehab ovasında Kasr-ı Şirin antlaşması imzalanarak bugünkü İran sınırları çizilip tespit edilerek tarihe geçti.



ÇELİKTEN BAŞBUĞ 4. MURAT'IN ŞEREFLİ HİZMETLERİ VE ONURLU ŞAHADETİ

Bağdat seferinden muzaffer dönen 4. Murat, Ülkede asayiş ekonomik düzen ve siyasi istikrarı sağlamak üzere vezirler ve devlet adamlarıyla stratejiler geliştirdi.Ayrıca bu dönemde Venedik ile arasında Avlonya limanı sürtüşmesi yaşanmış ve Venedik’e yaptırım uygulanmıştır.
Bu zamanlarda Avrupa ülkeleri 30 yıl savaşları ile birbirine girmiştir ve hızla iç durumu düzeltip bundan istifade batı seferi gerçekleştirmek isteyen Büyük Türk hakanı çelik başbuğ 4. Murat hainboğan, yakalandığı bilinmeyen bir hastalık sonucu çok genç yaşta daha 28 yaşında iken 1640 ta İstanbul’da vefat etmiştir.

Ölüm nedeni ile ilgili iddialar vardır.Seyyah Çelebi’ye dayandırılan Osmanlı kaynakları Gut nedeniyle öldüğünü söylemişlerdir.Bu mantıklıdır çünkü 4. Murat iri cüsseli ve çok güçlüydü. Bununla paralel olarak iştahı yerindeydi, fazla et tüketmesi ve aşırı protein yüklemesi onu bu illetle karşılaştırmış olabilir.



BÜYÜK TÜRK HAKANI ÇELİKTEN BAŞBUĞ 4. MURAT HAİN BOĞANA ,ADİ KÖPEKLERİN ŞEREFSİZCE ATTIKLARI İFTİRALAR

Bu iftiralar en başta ölüm nedeni etrafında yoğunlaşır.Osmanlı kaynaklarında Gut hastalığından öldüğünü yazdık.
Batılı kaynaklar ise sirozdan öldü diye atmıştır.Resmi yerel yakın kaynakları görmezden gelen, İşine geldiği için bu siroz safsatasını  ciddiye alan, ayyaş, keş, mezhebi geniş, yavşak kesim zamanında 4. Murattan çektikleri kuyruk acısının da getirisiyle
4.Murat’a , halka kendisinin yasakladığı halde, kendisinin gizli gizli aşırı içki içmekten siroz olduğu saçmalığını atarlar.Böylece iradesi ve gücüyle Türk tarihinde örnek olmuş çelikten başbuğ 4.Murat’ı güya karalamaya kalktıklarını zannederler.İftira ile intikam topal recep gibi müptezellere yaraşır, bu ayyaş keşlerin de zaten ondan farkı yoktur, babadan oğla nesildir bu orospu çocukları.Her daim tarihte her türlü nifağa ,hainliğe ,ahlaksızlığa batmış olan bu soysuz kansız piçler ,4. Murat ı da kendileri gibi zannedip, Onu kendilerine benzetip göstererek iftira atarlar.Halbuki bugün bu keşlerin idolü olan ayyaş Rusların ataları , o zamanlar içki satanın ilk uyarı olarak burnunu kesiyor ,tekrar yakalarlarsa idam etmekle uğraşmayıp diğer adi suçlularla birlikte üst üste istifleyip  madenlerde yavaşça donarak gebermeleri için Sibirya'ya sürüyorlardı.    


Benim fikrimse ;onun zehirlendiğidir.Bunu da Batılı ajanlar yapmıştır.Eğer 4. Murat Han genç yaşta ölmeseydi ,ülke içinde asayişi sağlayıp, iç savaş ile birbirlerini boğazlayan Arupa’yı nasıl domaltacağı herkesçe malumdur.
Zaten 4. Murat, öncesinde kaos ve isyan ortamında çocuk yaşta padişah oldu.Hayatı boyunca da bu hainlerle kalleşlerle zorbalarla uğraştı ,O öldükten sonra da yerine geçen derbeder İbrahim zamanında yönetim acizleştiğinde ,bu isyan nifak ve ihanetler yeniden hortladı.
İşte bu gösteriyor ki Çelikten başbuğ 4. Murat Hain boğan ne kadar uğraşmış olsa da, ne kadar silip temizlemişse de pislik yuvası nifak ve ihanet odakları halen daha varlığını sürdürmeyi başarmış ,Ta o zamandan gelip Türkiye de bile halen görmekteyiz bunu.

Bağdat seferi ile doğu sorununu çözen,içeride düzen ve asayişi sağlayan, hırsı zekası ve gücüyle dikkatleri çeken 4.Murat Han’ın çelikten yumruğunun üzerlerine doğru gelmekte olduğunu çok iyi bilen batılılar tarafından ,bu hain ajanlar yine beslenerek 4. Murat zehirletilmiş ve üzerine onun içki yasağına olan kinleri ile 'sirozdan öldü iftirası' atarak hem hedef şaşırtmışlar hem de güya kendilerince kendileri gibi adice bir intikam almışlardır, ama anca kendilerini kandırır bu kancık götoğlanları.


Bir diğer iftira ise; 4. Murat‘ın kardeşlerini haksız yere idam ettiğidir.4.Murat Han'ın bilinen 21 tane kardeşi vardır.Bunlardan 10 tanesi kızdır.Kızlar ya çocuk yaşta yada sonradan eceliyle öldü.

Abisi Mehmet’i büyük şehzade genç 2.Osman hakkı olan tahta göz diktiği için idam etmiştir.Genç Osman’ı da genç yaşta asi yeniçeriler katletmiştir.Diğer bazı tüm kardeşleri çocuk yaşta hastalıktan öldüler.


Lakin 2 kardeşi Beyazıt ve Süleyman, kendisi İran seferindeyken yine anneleri Kösem sultanı etkileri altına almışlar ve seferde olan 4. Murat’a tuzak kurmaya kalkmışlardır.Bunlardan şehzade Süleyman, Onca badire ve kaostan sonra 4. Murat sayesinde ortalık durulunca ,4. Murattan 2 yaş büyük olduğu iddiası ile tahtın kendisinin hakkı olduğunu iddia etmiş şehzade Beyazıt’ta ona destek vermiştir.Revan seferi sırasında bunu duyan 4.Murat ,Revanı alıp Kışın yaklaşmasıyla İstanbul’a döndüğünde bu 2 şehzadeyi de idam etmiştir.Mesela 4. Murat, diğer bir kardeşi şehzade Kasım’a bu işlere bulaşmadığı için hiç dokunmamıştır ve Kasım
1638 de eceliyle ölmüştür.

4. Murat‘ın diğer kardeşi İbrahim ise aynı amcası Mustafa gibi paranoyak ve derbederdir.
4.Murat hasta olup ölüm döşeğindeyken hayatta kalan diğer kardeşi Kasım öleli 2 yıl geçtiğinden,bu akli dengesi yerinde olmayan dengesiz kardeşi İbrahim
‘in devletin bekası adına tahta çıkmasına engel olmak için öldürülmesini emretti.Lakin bu isteğinden kısa bir süre sonra 4. Murat vefat edince ,Şeyh-ül İslam bu isteğine uyamayarak şehzade İbrahim’i tahta geçirdi.


Tahta geçen 1. İbrahim 8 yıl süren dengesiz zayıf karakterli ve etkisiz yönetimi sonucunda
Osmanlı devletinin tekrar iç ve dış  tehditlere karşı açık ve savunmasız hale gelip,kaosa sürüklenmesine neden oldu!
4. Murat ile o kaos ortamından çıkıp yeniden toparlanma sürecine giren Osmanlı, 4. Murat Han'ın zamansız ölümüyle yükselme dönemini devam ettirebilme açısından bu şansını kaybetti.Öldürülmesini istediği 1. İbrahim tahta çıkıp, dengesizlik,beceriksizlik ve yetersizliğiyle 4. Murat ı haklı çıkardı ve Osmanlı artık geleceğine etki edecek bir duraklama sürecine girdi.Bu noktada 1.İbrahim’in eşi Hatice Turhan Sultan ,Kösem Sultan gibi kritik bir dönemde devlet otoritesini eline almış ve Şehzade 4.Mehmet i yetiştirerek Osmanlı Hanedanlığının geleceğini temsil etmişti.

HAİN KELLELERİNDEN KULE YAPAN ÇELİKTEN BAŞBUĞ 4. MURAT HAN'IN OLAĞANÜSTÜ KUVVETİ

4. Murat han ergenlikten beri iri cüssesi,gücü ve savaşçı yetenekleri ile göze batmış ve Osmanlı padişahları arasında bu özelliği ile öne çıkmıştır.Savaşçı Türk atalarının genlerinden gelen bu gücü ve vücut yapısı ile ilgili;


-Sefer esnasında, kılıcıyla üzerine doğru gelen bir isyancıyı atıyla birlikte ikiye ayırdığı,
-Ortalığın karışık olduğu, sarayda komploların tuzakların havada uçuştuğu gençlik zamanlarında, bir gece kendisine suikast düzenlemek için odasına giren 4 tane iri kıyım baltalı cellatla boğuşarak, yatağının altına sakladığı gürzle kafalarını parçalayıp, kan gölü ve beyin parçaları arasında tekrar uykuya daldığı,
-60 kiloluk gürzü tek eliyle salladığı,50 kiloluk yayı ustalıkla kurabildiği,ağırlık çalışmasında alt sınırının 250 kilo olduğu ,sinirlendiği zaman devlet adamlarını kuşaklarından tutup havaya kaldırdığı,
-Tebriz seferinde yola devrilip geçişi engelleyen dev ağacı kucaklayıp kenara attığı,
-Revan seferinde ağır gülleleri bizzat kendisinin kaldırıp toplara sürdüğü,


-Bağdat seferinde, kayarak nehre yuvarlanan yüzlerce kiloluk topu nehirden kendi elleriyle çıkardığı,
-Hindistan’dan gelen bir elçi heyetinin getirdiği ,çok sağlam darbelere karşı dayanıklı kalkanı denemek için attığı okla kalkanı deldiği,
-İran’dan kendisine ültimatom olarak gönderilen ve kimsenin gücü bu yayı kurmaya yetmedi diyerek önüne getirilen yayı alıp rahatça gerip kurduğu, Türkmenler tarafından nesilden nesile anlatılagelmiştir. Bunların halkın arasında zamanla büyütülüp efsaneleştiği söylenebilir ,lakin ateş olmayan yerden de duman çıkmaz. 4.Murat’ın gücü ve kuvveti o zamanlardan beridir herkesçe bilinip kabul edilen bir gerçektir.4. Murat Han’ın kılıçları,gürzü, yayı ,zırhı ve daha bir çok silah ve yadigarı bugün Topkapı Sarayı'nda müzede sergilenmektedir.


Büyük Türk Hakanı çelikten başbuğ 4. Murat han’ın bu inanılmaz insanüstü gücü ve kuvveti,onun otoriter kişiliği ve genç hırslarıyla birleştiğinde, ortaya olağanüstü etkileyici korkutucu ve karizmatik bir padişah çıkarır.İşte bu,onun karşısına kılıcıyla ordusuyla hain niyetleri ile çıkamayanların ,onu bu sefer genç yaşta kalleşçe ve korkakça zehirleyerek öldürmesine yol açmıştır.



  
KÜNYE
Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Ağustos 2018
Güncelleme; Yok

23 Mart 2019 Cumartesi

TALKAN VE CURCAN SAFSATASI



TALKANCI VE CURCANSI HAİNLERİN YALAN VE PROVOKASYON DOLU AMACI

Bu noktada en başta dikkat edilmesi gereken olgu; talkan ve curcan katliamı diye bir olayın vuku bulduğuna dair hiç bir tarihi bilimsel bilgi ve kanıtın olmadığıdır.Buna gerçekleşti demek için sağlam delilleriniz olması gerekir ki aksi halde bu, bilime mantığa etiğe aykırıdır bir kere!

alkan ve curcan katliamı ile ilgili araştırmalarımda sağlam bir kanıt göremediğim gibi , bu iddiayı atanların islam karşıtı olan ama reelde de türkçü görünen fakat özünde türk bile olmayan bazı sahtekarların olduğunu görüyoruz. Mesela ben şahsen de böyle birini tanıdım ;kendisinin ermeni olduğunu iddia ettiği halde Türklük mevzusunda talkan ve curcan katliamı diye bir safsatayı aşırı derecede olması gerekenden daha hırslı bir biçimde savunuyordu.



Buradan çıkarılacak mantıksal psikolojik bağlantı çok açık; Bu amaç,Çağın artık kaçınılmaz getirisi olan ciddi anlamda bir  Medenileşme, yerleşik düzene geçme ,bir Türk milli medeni sınır ,toprak, bayrak, sancak ve yasaya sahip olma gerekliliğinin kaçınılmaz olmaya başlaması neticesinde, aşiret –devlet kültü anlayışıyla yerleşik olmayıp göçebe serseri gibi dünya üzerinde yer ve varlık işgal etmeden gezici ve geçici bir varlığa dair olan Türk ün , ilerleyen zamanlarla birlikte başta ciddi ve profesyonel anlamda devletleşme ve yerleşme sürecinde bunda İslam ın büyük katkısı ile dünya üzerinde yer ve varlık edinmesi akabinde, diğer Türk olmayan unsurlara karşı bir rakip ve tehdit olmaya başlaması gerçeğine karşı güya durmaya çalışan acınası ve zorlama hedefleridir.


Bu noktada İslamın birleştirici ve yerleşik etkisine karşı alınan tutum, zaten İslam'ın bugünde Türk uluslarının ortak paydada buluştuğu en önemli etken olmasından ötürüdür.Bugün Türk birliği /Turan sağlanacak olsa İslam'ın bu noktadaki ortak ve birleştirici etkisi göz ardı edilemediğinden ,bu kolpalar önce Türk maskesi takıp İslam düşmanı gibi davranarak sadece İslam'a değil ,aslında asıl hedef Türklüğe karşı içeriden haince darbeler indirmeye çalışmaktadır.Bu kahpeler ,Tamamı müslüman olan Türk dünyası içerisinde türk görünümlü davranarak nifak yaymak, İslam'ın etkisinin kaybolup Türklerin manevi gücünü hedef alarak Türkün birbirine düşmesi neticesinde zayıf kalması akabinde hemen maskelerini çıkartıp bu defa da Türk ün üzerine hücum edeceklerdir.Kadim Türk tarihini bilenler için bu tip hain ve ikiyüzlü, maskeli yavşakların varlığı yabancı değildir.Bunlar önce türkü maneviyatından kopartmaya çalışırlar ki Türk ruhunu kaybetsin sonra da türkü yok edebilsinler! Tamamı müslüman olan Türk birliği içerisinde islam düşmanı ve karşıtı böyle akımlar yaymaktaki amaç Türkü bölmek ve kutuplaştırmaktır.Bunu Türklük uğruna yaptığını söyleyen,Türk ismi ve tipi takınan ama aslen sabetay,ermeni,rum piçi olan bu köpeklerin Türk dünyasını birleştirmek varken ve Türklerin tamamı müslümanken neden böyle bölücü ve yıkıcı bir politikaya girmeye çalıştıkları da açıkça bunların ne mal olduklarının kanıtıdır.


TÜRKLERİN ZORLA İSLAMLAŞMASI PROVOKASYONUNU ATAN SAHTEKAR SOYTARILARIN İDDİALARINA KARŞI MANTIK, BİLİM VE AHLAK IŞIĞINDA CEVAPLAR

Emeviler, en büyük mücadeleyi kendilerinin mensup olukları araplar arasında mezhepçi sürtüşmelerle yaşadı ve Emeviler’in asıl hedefi; bugün Eyüp Sultan diye bildiğimiz Ensari’nin de içerisinde yer aldığı savaşlar ve mücadelelerle batıya doğru haçlılara karşı olmuştur.Bu kesin yönlenme batıya karşıydı ve kesin tarihi kaynak belge ve bilgilerimiz İstanbul un bir kaç kez kuşatılması ve batılı haçlıların sömürge etkisi altında olan tüm Afrika ve Akdeniz kıyıları yanı sıra İspanya’nın fethi ile Endülüs olgusunun ortaya çıkması şeklinde vuku bulmuştur.Talkan-curcan ile Emevi katliamı diye bir şey tarihte yok ki bir kere!  Talkan ve curcan diye bir hadisenin tarihin hiç bir döneminde vuku bulduğuna dair bir belge yok.Talkan ve curcanı öne sürenlerin bunu; ‘’Türk'ün kayıp 70 yılı ve bilinmeyen tarihi’’ diye anlatıp,zaten bilinmeyen ve kayıp olan bir dönemle ilgili sözde kesin ve fanatik iddialar ortaya atmaya kalkmak paranoyaklığın ve aslında arkasında hain niyetlerin yattığı zihinlerin zavallı ve çaresizce arayışlarını kanıtlamaktan başka bir şeye yaramamaktadır.



Emeviler ile Türkler arasında ilişkiler de olmadı değil tabii.Bunlar arasında sürtüşmeler de olmuş olabilir.Ama bizim gördüğümüz en yoğun ilişki ''ticaret'' idi.Yani bir kavgadan çok çok fazla alış veriş ve ticari antlaşmalar söz konusuydu.Zaten sadece Türkler değil. Türk olmayan bir çok orta asya ve doğu milleti ticari alış verişle Araplar vasıtasıyla İslam ile tanışıp müslüman oldular.(Endonezya,myanmar,Bangladeş,Hindistan..vb.)Uzak doğudaki bu tip bazı ülkeler yine arap tüccarların dürüstlüğü ve yardımseverliğinden etkilenip ticaret yoluyla kitleler halinde müslüman olurken,Biraz beride birbirine yakın bir tarihte bu arapların ,dünyanın en güçlü ve cesur savaşçıları olan Türkleri kıtır kıtır tavuk keser gibi doğrayıp korkutup kafasına vura vura müslüman yaptığına dair komik iddiaların akla mantığa sığar yanı olmadığı gibi bilimsel hiç bir resmi kanıt belge ve Tanık yoktur.Sözde araplar güçlü tecrübeli kadim Türk savaşçıları zorla döve döve müslüman yaparken bir çok tarihi eseri de harap edip yok etmişlermiş.Nedir bu tarihi eserler?Kaynak ne?yok sadece yalan itham ve idda! Peki bu talkan ve curcan iddiasını bu soytarılar kimden öğreniyor biliyor musunuz?O dönemin sunni islam akımına düşman olan ,zıt olan yada politik manada muhalif olan bazı arap ve farsi dedikoducukların söylentilerinden hahaha hiç güleceğim yoktu hahaha!

Lakin ne Emeviler ile arapların orta doğu Afrika ve  Avrupaya doğru hedefi nede Türklerin orta asya hakimiyeti ile uzak doğuya Çine karşı hedefi birbirine bir kere en başta çok zıttır.Yani bir rekabet ortamı dahi söz konusu değil Türkler ve araplar arasında.Hatta bu yönü farklı lakin amacı aynı noktada buluşan hedefler doğrultusunda Talas meydan muharebesindeki iş birliği neticesinde zaten Türkler resmi olarak islam ile önceki dinleri arasındaki bir çok ortak noktayı görüp etkilenip isteyerek kolayca müslüman olurlarken ,bu iş sırf Araplarla kalmadı ,böylece daha sonra Türkler ile de İslam batıya ve dünyanın geniş ve uzak coğrafyalarına doğru büyük adımlar attı ve yayıldı.Bu noktada Arapları dahi geride bırakmış İslam aleminin öncüsü ve yıldızı Türkler olmuştur.Bu bugünde bir çok yönden ve coğrafyadan bakarsak böyledir.


Dediğimiz gibi; Türkler resmi anlamda 751 Talas savaşındaki ortaklık ve Karahanlı Satuk buğra Han ın Müslüman olması akabinde onun 200bin kişilik tebaasının da İslama girmesi yanı sıra bunun mevcut diğer Türk kavimleri ve tarihi boyunca da Türkler arasında hızla yayılması ile oldu.Bu resmi dönem Abbasilere çağdaştır.Bu resmi bilgi ve olaydan çok önce Türkler ile Araplar arasında geniş çaplı Ticaret ağı ve yolları ile de islamın etkisi Türkler üzerinde zaten başlamıştı bile. Bunu Araplarla ticaret yapan ve Türk olmayan diğer kavimlerin de İslamla tanışıp Müslüman olmalarından görmekteyiz. Talkan ve Curcan katliamı çok daha önce gösterilen ve hatta ‘’kayıp-bilinmeyen’’ olarak açıklanarak arkasına kolayca saklanabildikleri bir zaman diliminde oldu diye sallayanlara bakarsak bu saçma hayali yalancı dönem Emevilere denk gelir.




Diyelim ki ,kendi içinde mezhepçi mücadelelerle boğuşan aynı anda batıyla savaşıp İspanya ya dek giren Emeviler işi gücü bırakıp Türklerle uğraşmış olsun ve talkan curcan katliamı olsun bunun tarihte Türk ün bu doğrultuda yönlenmesine hem de talkan curcan katliamı ile Türk ün zorla İslamlaşması gibi bir iddia kadar saçma boş zorlama adi şerefsizce zavallı boktan bir iddia daha olamaz ki, Türk o zamanda güçlü idi ,Türkler saldırgan ve gözüpek savaşçılardı.Öyle zorla Türke hangi dine mensup olursa olsun zorla Türke hiç bir şey kabul ettiremezsiniz ki bu gerçek tarihte her dönemde görülür her zaman.Talkan ve curcan katliamı safsatasını savunanların iddia ve boş muhabbetten başka bir şey oryaya koymadığını görürsünüz. İddia ettikleri bölgelerde Maveraünnehir coğrafyasında Buhara ve Semerkant ta Türk sayısı mevcut topluluğun %10u kadardır.

Bu Türkler de göçebeydi ,yani orada yerleşik değillerdi bile! Amaç ticaret olduğu için çoğu gezgin tüccarlar ve tebaasından ibaretti.O bölgede talgancıların iddia ettiği gibi böyle Yüzbinleri bulan bir devasa sayı ve genişlikte katliam iddiasının ne kadar uçuk ve sahtekarca olduğunu anlamak için bu bile yeter.Hayır dünyanın başka bir yeri olsa hadi diyeceğim bu yalanı atmak için seçtikleri coğrafi nokta çok kötü bir kere hahaha!


Verdikleri rakamlar dahi komedidir. O zaman o bölgedeki coğrafi konum ,yayılma ve geniş etkileri araştırdığımızda hem mesnetsiz olduğu kadar verdiği devasa katliam sayıları ve etkilediği geniş alanı ile böyle göz ardı edilemeyecek kadar büyük ve önemli olduğu iddia edilen bu olayın nedense tarihte doğru dürüst bir tane dahi kanıtının izinin bile olmaması ,hatta ve hatta ‘’ağaçlar,meralar kıpkırmızı oldu ,orman hayvanları dahi bu kana bulaştı,katledilen Türk kanı ile dereler de kırmızıya boyandı ve bu kanla yoğunlaşıp kabaran derelerden değirmenler döndü ,buradan buğday öğütüldü,buğdaya türkün kanı karıştı buğday unu da kırmızıya bulandı,bu undan Türk kanıyla kızıla bulanmış 'kırmızı ekmek' pişirip yediler’’ manipülatif ve dikkat çekip etkili olabilmek için bilerek sansasyonel hale getirilmiş talgan-curcan provokatif propaganda yalanı, işte bu pis adi şerefsizlerin amacının; ‘’Türkler arasında nefret düşmanlık ve bölücülük’’ yaymak olduğu aşikardır.Bugün ünlü tarihçi Prof.Dr.İlber Ortaylı bile bu talkan ve curcan safsatasını alay ederek yalanlamaktadır ve daha bir çok tarihçi bu yalanı reddeder.





Dediğimiz gibi; Türkler resmi olarak Abbasiler dönemi/Talas savaşı/Karahanlılar /Saltuk buğra Han döneminde Müslüman olmuşlar.Ondan önce Emeviler döneminde büyük çoğunlukla ‘’Ticari’’ ilişkiler ile yakınlaşmışlar.Hatta  ve hatta İlber hocanın iddiası ise işi daha ileriye ve daha sonraya götürerek; en büyük ciddi kitlesel İslamlaşmanın resmen Uygur Türkleri ile görüldüğü,bunun öncüsünün de Araplar değil farslar olduğunu söyler ve islamın orta asya Türk yurdunun içine ve özüne dek girmesine etken olarak ta Uygur Türkleri ve farsileri gösterir. Sözde Türkçü geçinen kolpalar ise bu sefer de bir fars karşıtı talgan ve curcan yalanı henüz ortaya atamamıştır.Yine prof.İlber Ortaylı İslamlaşma sürecinin uzun bir tarih ve coğrafyaya zamanla yavaş yavaş yayıldığını söyler ki mantıklı ve gerçek olan da zaten budur. Bizim talgancı curcansılar ise belirsiz bir tarihte bilinmeyen bir olayla belli bir bölgede yerleşik olan Türklerin Araplar tarafından koyun gibi kitleler halinde ormanları dereleri dahi kırmızıya boyayacak kadar bir kasaplıkla kesilmesiyle o dar ve kısa sürede tüm Türklerin zorla Müslüman olduğunu iddia edecek kadar cahil ve hastadırlar. Bu kısa sürede dar bir alanda nasıl bir ‘’bilinmeyen’’ zorlama güç ise, Onca zafer ve başarı dolu şanlı tarihimizin getirisiyle Kurtuluş savaşlarını veren yılmayan boyun eğmeyen şerefli güçlü İslam sancaktarı Türk, hatta bugün tüm Türk dünyasını İslam sevdası ile yüceltmektedir.



Yine talgan ve curcan yalancı sahtekarlarının diğer bir iddiası da;’’Türkler, zayıf
düştükleri zamanında İslamcı Araplar tarafından kesilip katledilerek zorla kafasına vura vura Müslüman yapıldı.Hiç kimse isteyerek din değiştirmez ,bu iş zorla olur, bu nedenle Türkler de arabın zulmüyle zorla Müslüman oldu’’ iddiasıdır.
Daha önce belirttiğim gibi ben Kıpçak kökenli Türküm.Kıpçak tarihi ile ilgili makaleler yazdım burada da yayınladım. Kıpçaklar başta şamandı, sonradan Ortodoks hristiyan oldular. Sonra ise Müslüman oldular ve böyle devam ettiler.Burada Kıpçaklar hiçbir zaman zorla din değiştirmediler ve buna da kimsenin gücü yetmezdi.Kıpçak Türkleri savaşçı ve bileği bükülmez askeri sanatkarlardı. Ortodoks hristiyan olmaları da gürcülerle yakın ilişki,yardımlaşma, yurtluk verme , ticaret ve evlilik -dostluk ile vuku buldu.Kıpçaklarda gürcü ordusunun temeli oldu ve gürcüler de bu sayede geçmiş tarihte başarılı oldular. Hatta rusların öncülleri slav knezliklerin Ortodoks hristiyan olmasında dahi gürcüden çok ,o zaman hristiyan olan Kıpçak Türklerin etkisi vardır.Bu ilişki de pozitifti ve Kıpçak kazakları taa Sovyetler döneminde Nazilere karşı Rusların savaşında dahi ordunun önemli bir kısmını oluşturdular.


Bugün Ortodoks hristiyan rus tanımı dahi Kıpçaklara bakar. Hal böyle iken bizim talgansı curcansı şebekler buna laf ediyorlar mı? Hiç gördünüz mü daha başlangıç noktasında büyük bir güç iken Kıpçakların hristiyanlaşmasına laf atan bir sözde Türkçü gördünüz mü? Türk ün hristiyan, yahudi hata ateist olmasına neden laf etmiyor bunlar?Çünkü bunlar ne Türk ne de Türkçü !Bunlar kripto kalleş ermeni!Hem de Ortodoks ermeni! Hiç hristiyanlaşan kıpçağa laf eder iftira atar mı ?över hatta bunu! Demek ki Kıpçak gibi isteyerek din değiştiriliyormuş aynı Müslüman Türkler gibi! Her daim Tüccarlık yapan Yahudilerle Ticaret yaparak Yahudi olan Hazar Türkleri gibi!
Talgancı curcansılar neden bunlara dair iddialarla gocunmuyorlar dersiniz?Çünkü hristiyan ve Yahudiler bu talkancı curcansıların ağa babalarıdır!


Lakin hristiyanlık Türklüğü bozup yok eder! Bugün hristiyan kalan Kıpçak kazakların Ruslaşıp rusa hizmet etmesi gibi,Türk kökenli Bulgar Macar ve hatta bir kısım Finlilerin Türklüklerini hristiyanlık neticesinde unutması hatta türke düşman olma safhasına bile geldiklerinin görülmesi gibi.Sizin talgan-curcan sahtekarları buna dair bir şeyler söylüyor mu ha? Onlara da yalanlarla saldırma amacı neden gütmüyorlar?Çünkü zaten buna hizmet ediyorlar.

Tarihte ve günümüzde açıkça görülüyor ki,İslam dışında kalan Türk en başta Türklüğünü kaybediyor ,ikinci adımı ise leş kargalarının eline verdiği silahı Türke doğrultmak oluyor.İslam ın Türk ün ruhuna aklına ve yaşamına uygunluğu o kadar açıktır ki,kadim Türk tarihinde olduğu gibi bugün de Türk ün olduğu yerde İslam da ayrılmaz bir bütün olarak var olmaktadır.Tarihte Türk ve İslam kadar birbirine yakışan iki Olgu daha yoktur.Günümüze baktığımızda buna İslamı dünyaya kötü gösteren çoğu arap kralları şeyhleri bile dahildir.Rusun,batılı haçlının, Çinlinin dinsiz ırksız komunizm ve faşizmle saldırıp o Türk ve İslam düşmanı baskısını ve saldırısını ne zaman kırdıysa ve yıktıysa şanlı Türk, ilk önce camileri açmış ,sonra ezanlar okuyup Allah a şükretmiştir.İşte talgancı curcancı kalleşler ,bu maneviyatı bozup yok ederek, Türkü özünden ayırıp 'ister hristiyan olsun ister yahudi ister dinsiz olsun yeter ki müslüman olmasın' diyerek bu amaçla Türklüğü maneviyatından soyutlayıp, Türklüğünü unutturup Türklüğün yok olmasını amaçlamaktadırlar.


Bu cahil talgancı curcansı mallar bunca sıçıp sıvadıktan sonra bir de üstüne ‘’Cengiz han intikamımızı aldı’’ diye tüy dikerler.Hahahaha.Nasıl almış? ‘Bağdat a girip arap Abbasileri kesmiş’! Hahaha! Cahilliğin bu kadarı! Bir kere Bağdat a giren Moğol eşşeği Hülagüydü, Türk mü Moğol mu tartışmalı olan Cengiz han değil! Cengiz han uçmağa fırlayalı çok olmuştu! Hülagü ne Türktü,ne Türkçüydü ne de şamandı! Tek derdi asmak kesmek ve talan etmekti! O zamanla Bağdat ve Araplar da zengindiler.Hazineleri göz kamaştırıyor ve bunu duyanların ağzını sulandırıyordu!Bunların başında da Moğol eşeği Hülagü geliyordu. Hülagü gitti Bağdat'ı yaktı,hazineleri talan etti ,Arapları kesti ve Abbasileri yıktı.Türkle ve Türklükle hiçbir alakası olmayan Moğol eşeği hülagünün (salak gibi hülagüyü Cengiz han sanıp) bu yaptığından mutlu olanların tek sevinci arap ve müslümanın zarar duymasından duyulan ezik mutluluktur.




Fakat Bundan mutlu olan ,üstüne Türkün olmayan talgan curcan katliamının öcü alındı saçmasalak hayali ile kendinden geçen Türkçü geçinip Türk maskesi arkasına gizlenmiş talgancı curcansı şerefsizler ,bu Moğol eşeği Hülagü nün kösedağ savaşında Selçuklu Türkleri ni yıkan,Anadolu yu Türk kanı ile kırmızıya boyayan ,Daha sonra onu domaltacak olan Memlük Türk devleti hakanı Kıpçak Türkü Köle Kral Baybars Han a karşı Ermenilerle ,haçlı Fransızlarla, batılı rum yığınlarla ve onca Türk düşmanı toplulukla iş pişirip karşı koymaya kalktığını nedense göz ardı ederler,yada bunu bilmeyecek kadar adi birer yavşaktırlar.Asıl Bunların o kıvrık kancık kuyruklarını Baybars Han 1260 Ayn Calut ta kökünden kesti diye bunların o kuyruk acısı halen sürmektedir belli ki! Bu türkçü geçinen ermeni artıkları Baybars haz zamanında bunların sikik kralını domaltıp attı diye Baybars a karşı duran ermeni işbirlikçisi yavşak hülagüye adi bir fahişe gibi sempati duyuyorlar.Rezillik bu!Reziller sizi!Kansız piçler!



‘Türk ün dini şamanizmdir’ diyen bu asıl bölücü ve gruplaştırıcı embesillerin de o beyinsiz kafaları nedense ateistlerin götünün dibinde sürünüp konuşur.Kankaları ateistlere dair ,savundukları Şaman öncü Türk liderlerin ‘’tanrısızdan dinsizden bi sikim olmaz.Bunların peşine ,yanına takılandan da bir bok olmaz’’ babında söz ve  fikirlerine hiç değinme ve bunu dile getirme ihtiyacı duymazlar nedense ,bunları bir güzel unutur ve unutturmaya çalışırlar ,eeee dinsiz ve maymun ırkçısı ateistler kankaları ne de olsa!

Bu nedenle de Türklerin kitleler halinde müslüman olması anca kendi istekleri ile olabilirdi ve de öyle de oldu;Türkler kendi istekleriyle severek müslüman oldular, devletler ,sancaklar, medeniyetler kurdular. Şehitlik ve gazilik ünvanına ulaşmanın da verdiği hüşu ile dev zaferler  kazandılar.Bugünde Türki cumhuriyetlerin ortak paydalarından en önemlilerinden biri İslamdır.Türk olmayıp İslam olan ama Türk ün karakterini ve hatta bayrağını hayranlıkla kopyalayıp kendilerine alan müslüman bir çok ülke bile var.Bu işler öyle zorla istemeyerek olmaz,zorla güzellik olduğu nerede görülmüş?Talkan ve curcan gibi münferit mesnetsiz boş karanlık bir saçmalıkla, bunca asırlık çok yönlü ve aydınlık global kadim ve kesin bir gerçeği küçültüp yutmaya ve karalamaya çalışmak komedi! 


Bu Talgancı Curcansı Yavşak sürüsü Türk maskesi arkasına gizlenip ,Bugün bile Bir çok Türk ulusunun müslüman olmasına bakmadan,İslama dil uzatıp İslami değerlere küfür ederken aynı zamanda şehit ve gazi Türk atalarımıza da düşmanlık beslemektedirler.
Bu Talgancı Curcansılar ;Saltuk Buğra Hanlara,Selçuk-Çağrı-Tuğrul Beylere,Sultan Sancarlara,Alparslanlara,Kılıçarslanlara,Keykubatlara,Babürlere, Melikşahlara,Alp Tiginlere,Gazneli Mahmutlara, Baybarslara,Kalavunlara,Timurlara,Uluğ Beylere,Berke Hanlara,Raziye Begüm Sultanlara,Celaleddin Harzemşahlara,Nurettin Zengilere,İstemi Kağanlara,Osman Gazilere, Çaka Beylere,Uzun Hasanlara,Ertuğrul Gazilere,Yavuzlara,Fatihlere ,Kanunilere,4.Muratlara,Abdülhamitlere ,Enver paşalara,Nurettin paşalara, Gazi Osman paşalara,Halil paşalara,Kazım Karabekirlere,Fevzi Çakmaklara,Seyit Onbaşılara,Erzurumlu Kara Fatmalara ,Çanakkale Şehitlerine,Sarıkamış şehitlerine ve Kıbrıs barış harekatında,kore savaşında,Terörle mücadelede, Avrupa da ,Afrika da,Ortadoğu da, Anadolu 'da ve Kudüste kadim tarih boyunca emperyalist haçlının, uzak doğuda ise kızıl çin ve rusun zulmüne karşı baş kaldırmış şanlı müslüman Türk kumandanlarına,askerlerine ,mücahitlerine ve ilim adamı-alimlerine dahi o pis adi çatallı kancık kansız dillerini uzatmaktadırlar.


Bu Talgancı curcansıların sefil varlıklarının nedeni; Türk gibi görünüp Türke ihanet ederek onları birbirine düşürmek,Onu maneviyatından kopararak böylece iç savaş yaşamasını ve gruplara bölünmesini ve yine Türk ün Türkü kesmesini böylece zayıf düşen Türkü de alemden silmeyi amaçlayan batılı ve doğulu haçlıların ve Siyonistlerin kıyamet çağındaki global amaçlarının kahpe kancık birer uşağı olmalarından gelir.
Bunlara asla itimat edilmemeli ,görüldüğü yerde de hadleri bildirilerek asıl bunların tek tek tespit edilerek, Şerefli şehit ve gazi torunu şanlı Türk toplumu içinden ayıklanıp yok edilmeleri gerekmektedir.



  BAYRAK İNMEZ EZAN DİNMEZ,TÜRK-İSLAM RUHU ASLA ÖLMEZ!

KÜNYE
Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Şubat 2019
Güncelleme; Yok

28 Ekim 2018 Pazar

TÜRKÇE EZAN TÜRKÇE Mİ?


TÜRKÇE EZAN GERÇEKTEN TÜRKÇE Mİ?

Türkçe ezan olayı son Balyoz/Ergenekon davalarında söz konusu güruhun bu ülkede ezanı tekrar türkçe okutmayı planladıkları iddiası ile yeniden gündem oldu bir ara!
Yine son dönemlerde ‘Andımız’ ile ilgili mahkeme kararı ve bunun üzerine gargamel Eminağaoğlu’nun ‘’Ezanı da Türkçeleştirmek’’ imasıyla tekrar gündeme gelmiştir!



Öncelikle ezan ın dili olmaz ezan ezandır! Dünyanın neresinde olursanız olun bu çağrıyı duyduğunuzda buna yapılan tek tanım ‘’ezan’’ olur!’’Türkçe ezan’’ ibaresinde olduğu gibi!

Buna karşın ezan bu ülkede bir dönem Türkçe sözlerle çevrilerek yazıldı ve sanırım 18 yıl böylece minarelerden okutuldu!Buna Türkçe ezan dediler! Ezanın bu halini beğeneninde beğenmeyeninde aklına ve diline bu ‘’Türkçe ezan’’ olarak kazındı ve özelleşti!

Bunun amacı sözde anadil ile anlaşılmak adına bunu yapmak olarak söylenegelir yada laiklik ilkesinin ezana bile bir nebze uygulanması olarak gösterilir!

Lakin bu türkçe ezan işi bir o kadar gereksiz saçma ve yarım yamalak başı sonu belli olmayan başsız sonuçsuz bir iştir!


Öncelikle söz konusu olayın tanımı ezan dır bunu destekleyeninde desteklemeyeninde dilinde ezan dır ve ezan kelimesi Arapçadır!Yani olayın başlığı en başından yarım yamalak kalmıştır!
Zaten başlığı tanımı anlamı anlayışı Arapça olan bir şeyi Türkçeleştirmek!
Ezan yerine başka kelimeler kullanılabilirmiydi?mesela; ilan,davet yada çağrı!
Ama bu kelimeler de Arapça kökenli ve davet ilan çağrı falan laik toplum ilkesine göre bu karşılıkların da pek uygun görülemeyeceği de belli bu niyetle bakılınca!
Böylece işin başlığı tanımı yani Türkçe de olmuş olsa Arapça da olmuş olsa İngilizce de olmuş olsa ‘’ezan’’ ile yapılan tanım bir kere en baştan,daha başlıktan Arapça bir kelime!


Şimdi türkçe ezanın metnine bakalım;

"Tanrı uludur / Şüphesiz bilirim, bildiririm / Tanrı'dan başka yoktur tapacak / Şüphesiz bilirim, bildiririm / Tanrı'nın elçisidir Muhammed / Haydin namaza, haydin felaha / Namaz uykudan hayırlıdır(sabah namazında)"

Bu metinde tekdüze tekrarlayan kelimeleri teker teker ele alıp etimolojik olarak incelersek;

Tanrı-Türkçe
Ulu-Türkçe
Bilmek-Türkçe
Şüphe-Arapça
Başka-Türkçe
Yok-Türkçe
Tapmak-Arapça
Elçi-Türkçe
Muhammed-Arapça
Haydi-Türkçe
Namaz-Farsça
Felah-Arapça (Kurtuluş anlamına gelir bu nedenle Halk ‘’Haydi kurtuluşa lafını anlamasın diye bu kelime anlaşılsın diye Türkçeye çevrilen ezanda orijinal halde bırakılmıştır.Aynen ilan davet çağrı anlamına gelen ezanın aynen bırakılması gibi!Felah ın karşılığı olabilecek olan Türkçe 'kutgarmak' fiilinden türeyen 'kurtuluş' kelimesi de bu mantıkla sakıncalı görülerek kullanılmamıştır)
Uyku-Arapça
Hayır-Arapça

Gördüğümüz gibi başlığı ve tanımı Arapça ezan olan bu dandik işin geri kalanının yarısı da çoğu Arapça olan yabancı kökenli kelimelerden ibaret!


Eğer etimolojik anlamda dilinizi orjinalleştirmek istiyorsanız takip edeceğiniz bilimsel yol bellidir;
Önce dilinizde yer alan ‘’uzak dil ailesine’’ ait kelimeleri düzeltirsiniz! Sonra yakın dil ailesine ait kelimeleri düzeltirsiniz.Sonra ait olunan dil ailesine ait kelimeleri düzeltirsiniz ve en sonunda kendi öz orijinal dilinize sahip olmuş olursunuz!


Arapça ve farsça bize bölgesel ve kültürel anlamda ,İngilizce ve Fransızcanın yer aldığı uzak dil ailesine göre daha yakın! Ama siz batılılaşma çağdaşlaşma düşüncesi ile Latin alfabesi aracı yapılarak ve dilinize edebiyatınıza batılı üslubu ve yordamı ,yaşamınıza ve toplumunuza da batı kültürünü empoze ederseniz en başta bundan diliniz etkilenir!
Bu aşamada ,türkçe ezan olayındaki gibi dilden lisandan günlük yaşamdan 2 -3 tane Arapça kelimeyi atacağım diye uğraşmakla ucuz kahramanlıkla kalıp arkasından onlarca İngilizce ve fransızca kelimeyi doldurmaya uygun bir ortamı yaratırsanız etimolojik anlamda siz doğru ve düzgün bir iş değil yarım yamalak ve yanlış bir iş yapmış olursunuz ve türkçe ezan gibi örnekler de anca göz boyama olarak kalır!
Bugün batı dillerinin bozucu ve yıkıcı etkisine iyice maruz kaldığı artık tartışmasız olan Türkçenin en büyük sorunu işte bu etimolojik hatadır!Türkçe kahramanlarını don kişotvari delice ve boş soytarılıklar yerine asıl gerçek ve etkili samimi kahramanca bir savaşa davet ediyorum!


Ezanı Türkçe okumak için zaman harcanacağına taa o zamanlardan dilimizi orjinalleştirmek için çaba harcanmalıydı! Bugünde dilimiz ingiliz batı dillerinin saldırısı altında !Bunda latin harflerinden oluşan alfabemizin de etkisi büyük!Hadi bakalım nerede şu Türkçe ezan şovalyeleri??Tam tersine bu şovalyeler ingilizce asimilasyonunu ilerici görüp bununla hava bile atarlar!Lafa gelince milliyetçi takılırlar!

Bir de alfabe muhabbeti yapıyorlar !Biz arap harflerini attık ingiliz latin harfini aldık değişen ne?Göktük Orhun yazıtlarındaki alfabeyi alsaydık ya?Saçma sapan boş işler ve muhabbetler işte!
Ezan namaza çağrıdır ! Zaten laiklik olgusunun çok dışında bir noktadadır! Dinsel bir olgudur!Buna laiklik formülü uygulamaya kalkmanın açıklanacak bir tarafı da olmaz!
Bu saçmalığı tartışmak bile abes!


''Duayı Türkçe yapıyorsunuz ama'' diyenler Türkçe ezana uyup namaz kılıyorlar mı acaba?kılıyorlarsa acaba namazı nasıl kılıyorlar?bunlar bile Türkçe ezanın ne kadar gereksiz temelsiz sonuçsuz boş bir iş olduğunu kanıtlar!

Bunun yanı sıra,Bu noktada bir de ''Allah'' özel isminin,Türkçe ezanda da değiştirilerek yerine kullanılan ‘’tanrı’’ cins kelimesi ile karşılanamayacağı konusu vardır.Etimolojiyle ilgili bu konuya da başka bir makale içerisinde değineceğiz!



KÜNYE
Tür; Araştırma,deneme,makale
İçerik;Bilimsel,Tarihi,politik
Kaynak; Etimoloji
Dönem; Mayıs 2018

Güncelleme;Yok