Translate

20 Ağustos 2018 Pazartesi

KADAVRA - ISTANBUL

Liseye başladım.Meslek lisesine.ilk gün.kimseyi tanımıyorum.hiç çalışamadığım liselere giriş sınavı sonunda iyi bir okulun düşük puanlı bir bölümüne girdim.Hiç çalışamamam normaldi.neyse artık yeni bir ortam ve yeni bir yaşama başlıyordum.geçmiş geçmişte kaldı.

1-2 gün öyle mal mal derslere girdim.herkes benim durumumda olduğundan tedirgindi.Bir arkadaş bulma ümidiyle cana yakın birini gözüme kestirmek amacıyla etrafı keserken oturduğum sıraya S… geldi.Tanıştık.adın ne nerede oturuyorsun ailen kim hangi takımlısın müzik ..vb. derken birbirimizi tanıdıkça ortak noktamızın bayağı çok olduğunu görmek beni mutlu etmişti.iyi resim çizerdim.3 gündür defterime karaladığım resimleri gösterdim kuru kafalar,mezarlık,morg,ölü,vampir,uzaylı,robot,savaş işkence resimleri gösterdim.Hayran olmuştu.onda da ufak bir metal müzik arşivi vardı.Ben ona resim çizer verirdim. Hoşuna giderdi o da bana metal gruplarının müzik kasetlerini ,boş kasetlere çekip verirdi.sağlam arkadaştık artık.

Yine bir gün ders arasında sırada S… a hediye etmek üzere birlikte istediği resmi çizerken H… adlı çocuk yaptığım çizimi gördü ve çok beğendi.Arda Arda övgüler düzdü ve çizdiğim resmi  S… da ona hediye etti.Böylece onunla tanıştık.O da metal müzik dinlemekten hoşlanıyordu.ayrıca gümüş küpe zincir tişört bileklik ..vb. aksesuarlara düşkündü.aramızda bileklik, zincir,müzik kaseti ve karakalem çizimlerden mütevellit arkadaşlık üçgeni oluştu.

Kısa süre sonra bu üçgenin varlığı dikkat çekti.daha önce birbirleriyle tanışmış olan ve çok sağlam bir arkadaşlık kurmuş olan A… ve C… ile tanıştık.Biraz ukala tiplerdi ama resimlerimi onlar da beğenmişti.Tanıştıktan sonra onların da ilgi alanlarının bizimle aynı olduğunu görünce içimdeki benliğime uyarı gönderen o ses yine konuştu.Dinlemedim.Artık geçmişi geride bırakmıştım.A… ve C… ile arkadaşlığımızı iyice pekiştiren şey ise sosyal anlamda etkin olmalarıydı.Onlar kaset,çizim,aksesuar ..vb. olgularını aşmış barlara konserlere takılan böyle ortamlara sıkça girip çıkan tiplerdi.




ilk başlarda okulun alışma döneminde derslerin gevşek olmasından dolayı erken biten bir günün sonrasında, A… ve C… yakın bir barda küçük bir undergrand yerel metal grubunun mini bir konseri olduğunu ve gitmeyi teklif ettiler.İçeri nasıl gireceğimizi sorduğumda ‘ben hallederim’ dedi A…Böylece ilk konserimize gitmiştik.çok eğlenceliydi.Sonra ayda bir ,haftada bir, bazen 2 günde bir böyle takılmaya başladık.

C… tüm bunların yanı sıra gizemli olaylarla ,büyülerle,parapsikolojiyle,fallarla,paranormal varlıklarla ilgili bir hayli ilginç konulardan bahsediyordu.Bunlar benimde ilgimi çekiyordu ama aynı zamanda rahatsız da ediyordu.Sonunda okula yakın noktalarda bir kilise ve yanında hristiyan mezarlığının,bir tıp fakültesi ve kadavrasının ve bir hastane ve morgunun yerlerini söyledi.Benim ilgimi zaten çekmişti de diğerlerinin ilgisini de bu kadar hızlı çekeceğini tahmin etmemiştim.Karanlığı geride bırakmıştım.Öyle değimli?geçmiş geçmişte kalmıştı değil mi?şimdi bu yeni arkadaşlara ve etrafımda oluşmaya başlayan yeni ortamı ve yaşamı görüp sorguladıkça bunun böyle olduğu konusunda şüphelenmeye başlamıştım.İçimdeki o uyarıcı seste yine fısıltılara başlamıştı işte.

O gün öğle paydosundan sonraki ders boştu.C… okulun yanındaki kadavraya gitmeyi teklif etti,İçeri nasıl gireceğimizi sordum.Arkadan dolaşıp gözden uzak bir duvardan atlayıp girebileceğimizi söyledi.Gittik duvardan atladık bahçeye girdik.3-5 tane merdivenden sonra kahverengi sağlam bir kapı 2 yanında da beyaz parmaklıklı büyük pencerelerle karşılaştık.C… kapıyı zorladı .açamadı.O uğraşırken uzanıp parmaklıkların arasından pencereye baktım.İçerisi loştu ve kimse görünmüyordu.Biraz ilerde aralarında az mesafe olan yan yana 2 beyaz kapıyı seçebiliyordum.C… kapıyı zorlamaya devam ediyordu.H… ‘bir şey görüyor musun diye’ sordu.Ağzımdan ‘Hayır’ sözü çıktıktan hemen sonra görüş açımdaki 2 kapıdan biri açıldı.İçeriden bir sedye uzandı ve kapıda sıkıştığı için manevra yapmak için durdu.Sedyenin üzerindeki kafası olmayan ,gövdesinin bir bölümü ve tüm bacakları beyaz bir örtü ile örtülü kireç gibi bembeyaz üzerinde kırmızı lekeler bulunan cesedi görünce irkildim.Hemen kendime geldim.Kafası olmayan ceset beni şok etmişti.



Sedye kapıdan geçmek için bir 2 defa manevra yaptı kapının pervazlarına çarptı.Manevranın sert etkisiyle cesedin kolu beyaz örtünün altından dönerek ani ardışık hareketlerle sedyenin kenarından aşağı kayıp sarktı.Kireç beyazı ölü soluk kuru Kolun ritmik sallanışını izlerken yakalanacağımızı söyleyen o iç ses beni uyardı.Görüntüye son kez bakarken diğerlerine ‘biri geliyor’’ diye fısıldadım.C… kapıyı bıraktı.Oradan hızla uzaklaştık.

Sonraki günler boş ders yoktu.Hafta sonu herkes bir yere dağılmıştı.Yeni gelen haftanın boş derslerini bar ve küçük konserlerde küçük kaçamaklarla geçirdik.Ş…  kadavranın sürekli lafını edip gitmeyi teklif etti.Hiçbirimiz istememiştik gitmeyi.Zaten içeri de girememiştik.Bu nedenle kimse yanaşmıyordu.C… nin kadavraya gitme ısrarı tuhaf gelmeye başlamıştı.

Sonunda, sonraki yeni haftanın boş dersinde C… daha kesin bir tavırla kadavraya gitmeyi teklif etti.Hatta gelmezsek kendisinin tek başına gideceğini söyledi.S… ‘’İçeri giremiyoruz işte.Neden gideceğiz.ziline basıp kaçmak için mi ‘’ dedi. H… kahkaha attı. C… daha önce gittiğini kapısının açık olduğunu geçen sefer çok geç gittiklerini şimdi gidersek açılacağını söyledi.Bunun üzerine hepimiz yakın arkadaşı A… nın ona ilk desteği vereceğini düşündük ama A… nın aklı hala tüm hafta dilinden düşürmediği kız lisesinden okulu kırıp takılan ,eteği belinde 3 kez kıvrılıp kalçalarına dek çekilmiş olan bardaki liseli sarışındaydı galiba ve pek etkisinden çıkamamıştı.Bu yüzden çekimser kalıyordu.Benim ise aklım, sedyedeki kafası kopuk ,bedeni dikişlerle dolu cesetteydi ve içimdeki o merak yine kırpıştı,baskın geldi ve ben de kadavraya gitmeyi kabul ettim.S… de benimle beraber kabul etti.H… ise A… ile pek yakın değildi ve o da gelmeyi kabul etti.A… hala düşünceliyken ben de ‘aptal bir oğlan gibi aşık olduğunu söyleme bize sakın yoksa zavallı bir ezik gibi aşka inanmaya mı başladın’
’Gerçekçi ol hormonlarından kurtul.o kız 30 yaşındaki heriflerle takılıyor.o bardaki herkese veriyor.Hani birlikte okulu kırıp geldiği kızlardan o iri göğüsleri üzerine sahte mi gerçek mi diye iddialaştığımız esmer kankasıyla barda tanıştım.Çok istiyorsan ona söylerim bir ara sana da verir.’

kızdığını gözlerinden okuyordum.aklından geçen küfürleri bile resmen duyuyordum.’bunu sende biliyorsun ,o ortamlarda neler olduğunu benden iyi biliyorsun ve bunu çok kez sende yaşadın.o barda 2 hafta daha takıl o kız seninde altına yatacak zaten’ hatta ilk kızlara takıldığımızda bana ne demiştin ‘aşk diye bir şey yok.Aşk aptallar ve kişiliksizler içindir.Bir başkası olmadan tam olamayan, var olamayan kişiliksizler ve karaktersizler aşka inanan tiplerdir.’’ve cümlemin devamını A… tamamladı;
 ‘aşk, sokak aralarında,apartman boşluğunda,otel odalarında,bir arkadaşın boş evinde,barın tuvaletinde,annesi evde olmayan komşu kızın odasında,konser salonunun merdivenlerinde yaşanır.’ Hehehe ‘ aşk her daim belden aşağısında kalmalı hak ettiği yer orası.Hiç bir zaman belden yukarısına çıkmasına izin verme.Çünkü hayatta başarılı olmak istiyorsan kalbinde aşka ve mutluluğa değil cesarete ve inanca yer vermelisin.’ Hehehe …gülüşmeler eşliğinde tartışma bitmişti.5 dk. sonra kadavraya doğru 5 genç yönelmişti ve en öndekinin ismi A… idi.




Tıp fakültesinin bahçesine malum yoldan malum biçimde girdik yine ve kadavraya doğru yöneldik.C… kapıya yöneldi ve zorladı.açılmıyordu.S… ‘hani açıktı medyum bey’ diye C.. e takıldı.C… de ‘açık demedim açılacak dedim’ diye cevap verdi.Aramızda gidelim gitmeyelim tartışması başladı ve tam bu esnada kapı açıldı.İçeriden üzerinde taze kan damlaları olan beyaz bir önlükle kırmızı hırka bulunan ,ince yapılı orta boylu beyaz tenli saçları kumral ve arkadan bağlanmış kocaman yeşil gözleri olan bir ‘abla’ çıktı ve koyu cırtlak kırmızı ruja bulanmış ağzıyla‘kimsiniz siz burada ne yapıyorsunuz’ dedi.

Kısa bir şaşkınlık ve şoktan sonra C… ‘yakındaki meslek lisesinde öğrenciyiz’ dedi ve devam etti; ’Liseden sonra doktor olmayı düşünüyorum da’
Bu arada A.. araya girdi ve ‘ben cerrah olmayı düşünüyorum ama kütüphanelere gitmekle olmuyor bu nedenle buraya geldik’ dedi.’abla’ hepimize bir göz gezdirdi ve sonra gözlüğünü çıkarıp  ‘hepiniz mi cerrah olmak istiyorsunuz’ diye sorarken hafif dişlek olduğunu ve gözlerinin de o kadar büyük olmadığını gördük ve hep bir ağızdan ‘evet’ dedik. ‘ buraya girmek yasak’ dedi.Biz de ısrarlara başladık.’sadece ortamı merak ettiğimizi,hemen bakıp çıkacağımızı boş derste geldiğimizi ve yeni derse çok az bir zaman kaldığını söyleyerek onu yalvar yakar ikna ettik ve içeri girdik.

İçeri girer girmez yoğun bir formaldehit kokusu eşliğinde önünüzde ince bir koridorun tam karşısına sırayla dizilmiş 4 beyaz kapı görüyordunuz. Üzerlerinde  numaralar yazıyordu.Soldaki 2 kapı parmaklıklı pencereden bakınca görünen kapılardı ve gözüm kafası kopuk cesedin çıkarıldığı 2. kapıdaydı.Koridorun uçlarında ise birer kapı vardı.Bunlar geçiş kapıları olmalıydı yan taraflarında saksı içinde ne olduğunu bilmediğim büyük yeşil yapraklı bodur ağacımsı bitkiler vardı.

Abla bizi en sondaki 4. kapıya doğru götürdü.Kapısını itip bizi içeri aldı.İçeride bir sürü tıbbi cerrahi alet edevat vardı.Kimisi açıkta kimisi de dolaplardaydı.Abla aletlerin ismini ve ne işe yaradığını nasıl kullanıldığını anlatmaya başladı.Özellikle S… ilgiliydi.H… da hemen ablanın diğer tarafındaydı.A… ise sorular soruyordu.Benim pek ilgimi çekmemişti bu.S… ve H… nın ilgisini çekmesi doğaldı böyle kesici delici parlak metalik şeyler hoşlarına giderdi ama benim aklım otopsi yapılmış cesetlerdeydi ve gruba bakınca C… in ortalıkta görünmediğini anladım .Gruba bir göz attım bayağı meşgul görünüyorlardı.hemen odadan çıktım.C… i koridorda aradı gözlerim önce… yoktu …sonra hemen yandaki 3. kapıdan bir ses geldi kapı aralıktı aradan baktım C… i gördüm bazı dolapları açıyor gözleriyle bir şeyleri arıyordu.Bir an yanına gitmeyi düşündüm ama aklıma 2. oda geldi. Merakım ağır bastı ve C… i rahatsız etmeden direk 2. kapıya doğru hızlı adımlarla yönelip kapısını ittirerek açtım.



Kapıyı açar açmaz bir şaşkınlık ve şokun etkisiyle bir süre eşikte kalakaldım.Bu şok ve şaşkınlık hissi tam karşımda duran  bir kancaya asılmış belden aşağısı ve sol eli olmayan bedenin görüntüsüyle hayranlığa dönüştü.Bir süre hayranlıkla izledikten sonra içeri girmeden kapıdan odanın içinde bir göz gezdirdim.Dolaplar ve raflar vardı.Bunların içerisinde üzerlerinde numaralar yazan içi sıvıyla dolu çeşitli ebatlardaki kavanozların içinde kulaklar ,eller ,parmaklar,organlar,ne olduklarını çözemediğim vücut parçaları..vb. doluydu.

Gözüm yine belden aşağısı olmayan cesede ilişti ve ona doğru ilerlemeye başladım.Bir yandan da bu ilginç odada sağımdaki solumdaki kavanozlarda şişelerde olanlara bakıyordum.En çok dikkatimi çeken omuz hizasında bir dolabın üzerindeki kavanozun içindeki sıvıda yüzen mavi renkli bir göz oldu.Ona doğru ilerledim ve sarımsı bir sıvıyla dolu kavanozun hiçbir köşesine ve tabana değmeden kavanozun ortasında duran, alt tarafından sinirler sarkan gözün mavi göz bebeğine gözümü dikip baktım.Gözle göz göze geldik ve gözün irisinde kendi yansımama bakarken tam arkamda bir gölgenin dikildiğini gördüm.



Hemen arkamı döndüm.Hiçbir şey yoktu.Tekrar göze dönüp mavi bebeğine baktım bu sefer bir şey yoktu biraz geri çekilip göze farklı açılardan baktım.Bu arada etrafı da kolaçan ediyordum bir yandan.Göz kavanozdaki sıvının içinde asılı halde sabit bir noktaya bakıyordu.Nereye baktığını merak ettim.kafamı çevirdim bir dolabın açık kapısından görünen ortalama bir kavanozun içindeki sıvıda baş aşağı dikilmiş halde duran küçük bir fetüs gördüm.Bir fetüse bir göze baktım sonra fetüsün olduğu kavanoza yaklaşıp ona doğru yüzümü yaklaştırdım.Fasülye şeklinde ,pembemsi ,elleri ve ayakları belirginleşmiş, siyah nokta gibi gözleri ve mavi damarları belli olan bir et parçası.Dikkatle fetüsü incelerken kavanozun camındaki yansımamda bu kez sanki birden arkamdan karanlık bir silüetin geçtiğini gördüm gibi oldum.Yine arkamı hızla döndüm ve bir şey göremedim.Böyle şeylere alışıktım ve bununla zaman kaybedemezdim. İkisini de bırakıp yarım bedene doğru ilerledim.


Bedenin kararmış göz kapakları yarımdı ve içinde beyazlıktan başka bir şey görünmüyordu.Kafası kazıtılmıştı ve tepesi kesilmiş çepeçevre amatörce atılmış dikişlerle tekrar geri dikilmişti.Aynı simsiyah amatör dikişler ,gövdenin tam ortasından yukarı doğru ilerleyip köprücük kemiğine yakın bir yerde 2 ye ayrılıp boynun iki tarafına doğru Y biçimini alacak şekilde aynen atılmıştı.Beden olabildiğince soluktu ve kaburga kemikleri sayılıyordu.köprücük kemikleri ve elmacık kemikleri çok belirgindi.Mavileşmiş damarlar seçilebiliyordu.vücut kılları halen duruyordu.Kararmış çatlamış hafif aralık dudaklarının arasından birbirine sıkı sıkıya kenetlenmiş gri-yeşil bir renk almış dişlerinin bir kısmı görünüyordu.Kopuk bel ve sol bilek bölgesi tamamen kararmış ve içinden birkaç sinir ve damar sarkıyordu.Bir tek kan damlası yoktu.Otopsi yapılmış yarım bedeni incelerken aniden arkamda bir enerji hissettim.

Önce olduğum yerde hafifçe başımı çevirip arkama baktım bir şey yoktu.Sonra bir anda kavanozdaki gözle yine göz göze geldik.O an şok oldum.Kavanozdaki göz bana doğru dönmüş bana bakıyordu.Şaşkındım.Kafamda bir çok soru işareti dolanmaya başladı.Tam o esnada omzumda bir şey hissettim.

Hemen irkilip kendime geldim kafamı kaldırdım ve C… i karşımda gördüm.Eli omzumda ,bakışlarıyla kavanozda yüzen gözü işret ederek ;‘ne o kesişiyormusunuz’ dedi.

O esnada da yakasında kocaman bir Atatürk rozeti parlayan, Üzerinde yök arması ve adının yazdığı bir yama bulunan düğmeleri açık beyaz bir önlük giymiş ellerini pantolonunun cebine sokmuş kısa boylu tıknaz göbekli beyaz dağınık dökük  saçlı ve melül gözlü meymenetsiz götü yere yakın bir herif kapıda belirdi ve üzerine leş siyahımsı bıyık kondurulmuş pis salyalı ağzıyla bağırarak ‘ne işiniz var burada .buraya nasıl girdiniz’ diye hönkürmeye başladı.Ağzından fare leşi gibi pis bir koku yayıldı!



Ben ve C… ağzımızı açamadık.Bunun üzerine meymenetsiz herif ‘çabuk çıkın lan bu odadan ‘ dedi.Yavaşça kapıya doğru ilerlerken göze baktım ilk pozisyonuna dönmüş direk karşı noktaya bakıyordu.Acaba yanlış mı gördüm diye aklımdan geçirirken meymenetsizin ‘çıkın buradan çıkın’ şeklinde böğürmesi eşliğinde bu kez dolaba doğru baktım ve fetüsün olduğu kavanozun yerinde olmadığını gördüm.

Şaşkın halde odadan çıkarken koridorda abla ve diğerleriyle karşılaştık.Götü yere yakın kel fodul melül pis herif ablaya da aynı kabalıkla bağırıp çağırıp fırça attı ve bizi ‘bir daha burada görmeyeyim lan sizi’ diye uyarıp dışarı çıkardı ve bekçiyi çağırdı ona da aynı kabalıkla fırçayı yapıştırdı ve onu iş başında uyumamasını yoksa işten attırmakla tehdit Etti.Bekçi ‘akşam akşam başıma bela mısınız siz’ deyip kapıya doğru götürdü ve bahçe kapısını açıp bizi dışarı attı.

Kafam allak bullaktı.Tek başıma yürüyordum.A… ve H… nin arkamda  meymenetsiz fodulu çekiştirdiğini duyuyordum.A… yanıma yaklaşıp ‘’ne o çıtın çıkmıyor korktun mu götü yere yakın foduldan’ dedi.Güldüm.Bir süre yürüdük.Okula iyice yaklaşmıştık.A… ‘bardaki koca göğüslü esmer kızla ne zaman tanıştın lan benim haberim yok’. Dedi.Ben de ‘onu boşver de hani S… ile göğüsleri sahte diye iddiaya girmiştin ya?’ dedim.’ Eeee’ dedi. ‘İddiayı kaybettin’ dedim .’sütyen giymiyor göğüsleri gerçek çaktırma’ dedim.

‘Seni pislik ‘ dedi ve saçlarımı bozup karman çorman etmeye başladı.bu hareketini savuşturmaya çalışırken sağımda tek başına yürüyen ve çantasının içindeki bir şeyi  alelacele düzelten C.. i gördüm,çantanın içinde tuttuğu bir şeyin köşesini farkettim. O sırada göz göze geldik.Gözlerini kaçırdı hemen o şeyi tekrar geri bıraktı ve çantasının fermuarını hızla kapattı.

Okulun arka duvarından kimseye fark ettirmeden atlayıp sınıfa geldik C.. midesinin bozulduğunu söylemeye başladı.İzin alacağını söyleyip müdür yardımcısının odasına gitti.Son dersin zili çaldı sınıflara girdik.C… derse gelmemişti.Arka sıraya A… nın yanına C…in yerine H… oturdu.Benim ise bedenim sırada oturuyordu ama aklım başka yerlerdeydi ve içimdeki o uyarıcı ses bu kez pek sakin değildi.


KÜNYE

Tür;Yaşam,düşünce
İçerik;olaylar,hisler
Kaynak; Yaşam Hikayesi
Dönem; Ekim 1996
Güncelleme; Yok



ÖLÜ RUHLAR ORMANI - JEAN CHRISTOPHE GRANGE



‘’Jeanne Korowa tek bir hata yaptı.
Katili ormanda arıyordu.
Oysa orman katilin içindeydi.
İnsanın içindeki vahşi çocuk gibi.’’

ilk okuduğum kitap ‘Siyah Kan’ dan sonra, Türkiye de satışa sunulmasıyla Ölü ruhlar Ormanı nı tercih ettim. Daha önce yazdığı kitapları sonra okuyacağım.

Grange nin bu kitabı da Siyah kan kitabıyla aynı şablonda, olayın gözünden anlatıldığı şahsın yine psikolojik sorunları var ve yine 3 ülkeyi kapsayan bir gezintiye çıkıyor.

Ama bu şablon bende bir sıkıntı oluşturmadı çünkü kişiler mekanlar ve olayların tasvirleri yine mükemmeldi.Ayrıca bu sefer peşine düşülen katil olayın kahramanı yargıcın psikolojik sorunlarının da ön plana alınmasıyla gizemli çok kişilikli hatta yer yer doğaüstü özellikler gösteriyordu.Bu da fantastik/psikolojik bir yön kazanan kitabı merakla takip etmenizi sağlıyor.İlk okuduğum kitabı Siyah kan da uzak asya ya giden yazar bu kez güney Amerika kıtasına gidiyor ve o bölgenin antik ve arkaik özelliklerinin yanı sıra az biraz politik özelliklerinden de serpiştirerek tasvirlerinde bunları çok iyi bir biçimde kullanıyor.Bu da kitabın havasına epik/fantastik bir tat katıyor.

Kitapta ,feminist düşüncelere sahip jeanne korowa isimli sorgu yargıcı yalnızlık ve stresle dolu bir hayat yaşamaktadır.Bunun neticesinde gittiği psikoloji seanslarının birinde sansasyonelliğiyle gündemde olan ve vahşi failinin halen bulunamadığı seri cinayetler zinciriyle ilgili bir adli dosyaya dair ip uçları yakalar.Bu ip uçlarını takip eden Jeanne,kendini latin Amerika da, Nikaragua,guetemala ve Arjantin de sürekli şekil ve kimlik değiştiren amansız ve vahşi bir katilin peşinde bulacaktır.

Bol kan, şiddet ve vahşet tasvirlerinin yanı sıra korkutucu bir katil tasviriyle psikolojik,fantastik,epik,politik içeriğiyle çok yönlü bir yapıtla karşı karşıya kalıyoruz bu eserle.Bu türü sevenlere tavsiye ederim.


KÜNYE
Tür;Sanat,Edebiyat,Roman
İçerik;Polisiye,gerilim,macera
Kaynak;Okuduğum Romanlar
Dönem;Temmuz 2010
Güncelleme; Yok

ACACIA - AKASYA


Tarih:2005 Tür: Gerilim/Dram Süre: 103 dk. Yönetmen: Park Ki-Hyung Senaryo:Park Ki-Hyung

Konusu;Kim mutlu bir evliliğe sahip başarılı bir doktordur.Lakin bir türlü çocuğu olmaz ve eşiyle bir çok tıbbi yönteme defalarca başvursalar da bir sonuç alamazlar.En sonunda Kim dede olmak isteyen babası ile birlikte karısı Mi 'yi evlat edinmek için ısrarla ikna eder.Yetimhaneye gittiklerinde sanata düşkün olan Mi, izlediği çocuklar arasında ağaç resmi çizmekte olan oğlan çocuğu Jin 'i seçer.
Her şey ilk başta Jin için çok güzeldir sıcak ve sevecen bir aileye sahip olmuştur.Lakin bir gün Mi beklenmedik ve olağanüstü bir şekilde hamile kaldığını öğrenir.Bebeği doğduğunda tüm aile bebeğe odaklanır ve Jin göze batmaya başlar.Annesi Mi 'ye artık bir bebeği olduğunu ve Jin 'i yetimhaneye geri vermeyi düşünebileceğini ima eder bu Mi 'nin aklında yer eder.Yeni bebeğine iyice odaklanan Mi ,Jin 'e yavaş yavaş sırtını döner, üvey babası ve dedesinden de ilgi göremeyen Jin, sık sık bahçede dikilen büyük bir akasya ağacının yanına giderek zamanının çoğunu üzgün bir halde akasya ağacının altında geçirmeye başlar! Jin ile diğer üvey aile fertleri arasındaki bağ iyice zayıflar, artık Mi bebeğin bakım stresinin de etkisiyle Jin 'e kötü davranmaya başlamıştır ,bu durum da Jin 'in bahçedeki akasya ağacıyla tuhaf bir biçimde yakınlaşmasına ve ağaçla arasında sıradışı gizemli bir bağ oluşmasına neden olur.
ve sağnak yağmurlu bir gecede Jin ortadan kaybolur ,suçluluk duygusu ile birlikte üvey ailede gizemli ve dramatik bir süreç yaşanmaya başlar!


Duygusallık ve gerilimi çok iyi bir biçimde kurgulayan kore sinemasından gizemli ve dramatik bir yapım.Oyunculuklar harika ve konusu ilgi çekici lakin çok fazla bilinmeyen bir yapımdır !
Olayların örgüsü basit, kurgusu sağlam, çok kafa karıştırmayan, izleyeni zorlamayan ,sonu işe şaşırtıcı bir sürpriz finalle yıkıcı dramatik bir biçimde bağlanmış, iyi müziklere sahip özgün ve güzel bir filmdir akasya!


Dediğim gibi çoğu kişi tarafından varlığı bile bilinmeyen, film seçerken belki de izlemek için bir fırsat dahi verilmeyen bir film Akasya. Beni ağır psikolojik senaryosu,depresif karanlık atmosferi ,kaotik ve aşırı hüzünlü havasıyla çok etkiledi ve benim için unutulmaz kült bir film oldu!
Kategori olarak korku filmleri grubuna da sokulan bu film; çok korkutucu öğeler barındırmaz ve sırf buna göre yaklaşan izleyiciyi de tatmin etmeyebilir.
konusu itibariyle dar bir kadro ile ağır işleyen bir film olsa da, insan ve aile ilişkilerine dair duygu yoğunluğu ile dolu trajik filmlerden hoşlananlara bu etkileyici yapıtı tavsiye ediyorum.



Oyuncular: Na-Yoon Jeong , Jin-Geun Kim , Hye-Jin Shim , Oh-Bin Mun 

KÜNYE
Tür;Sanat,Sinema,Kült Film
İçerik;Film tanıtımı,İzlenimler
Kaynak;İzlediğim Filmler,Fan Clup,Tanıtım
Dönem;Mart 2005
Güncelleme; Yok