Translate

teori etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
teori etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ekim 2022 Pazar

İNANÇ GERÇEĞİ- True is True & Right is One


‘’Üzülme!Çünkü Allah bizimledir’’ – Tevbe 40 / Holy Kur'an

 

‘’Matematik Tanrının evreni yazdığı dildir’’ – Galilei (Astronom,fizikçi,mühendis,filozof,matematikçi)

 

"Şans tasarımın kalıntısıdır." -John Milton (Şair)

 

‘’ Bilim insanı Tanrıya götürür. ‘’ – Pasteur (mikrobiyolog)

 


‘’Tanrı size bir yüz vermiş bir tane de siz eklemeyin!’’ –Shakespeare (Şair ve yazar)

 

‘’Her doğan çocuk Tanrının insanoğlundan halen ümidini kesmediği mesajını getirir!’’

 –R.Tagore (şair yazar ressam ve besteci)

 

‘’Şanı, tabiatı yaratana verin.İnsanlığa iyilik getirmek için bilgiyi kullanın.’’

-Boyle (kimyager,fizikçi,filozof,kaşif)

 

‘’Bir dine sahip olmayan hiçbir insan topluluğu bulunamamıştır!’’ – W.Howells (Antropolog)

 

‘’ Bir gülün güzelliğindeki sır; onu yaratanın içine sakladığı matematik sanatının ta kendisidir.’’

 –Fibonacci (matematikçi)

 


‘’Yasa bize evrenin tanrı tarafından ortaya çıkarıldığını ve yaratıldığını,tesadüf olarak ya da kendiliğinden oluşamayacağını öğretir’’–İbn Rüşd (Doktor,Matematikçi,Tıpçı,Fıkıh alimi,Filozof)


‘’Cehennemin en kızgın ateşi,ahlaki bir çöküntü yaşandığı zamanlarda tepkisizliğini muhafaza edenleri yakacaktır’’ -Dante (Şair,filozof)

 

'’Yaratılış gayesi olarak tüm insanlar öğrenme isteği içerisindedirler’’ -Platon (filozof)

 

‘’Cehennem bile hiçlikten daha dayanılırdır!’’ – P.J.Bailey (şair ve yazar)

 

‘’ İnsanın ruhu kandil,Bilim onun aydınlığı ve tanrısal bilgelikte kandilin yağı gibidir.Bu yanar ve ışık saçarsa o zaman sana ‘diri’ denir.’’ –İbn-i Sina (Fizikçi,matematikçi,filozof mucit,doktor,astronom,tıp)

 


‘’Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör olamaz’’ – İbn-i Sina (Fizikçi,matematikçi,filozof mucit,doktor,astronom,tıp)

 ‘’Aslında yaşamın akıl sahibi bir varlık tarafından meydana getirildiği o kadar açıktır ki;insanoğlu bu açık gerçeğin neden bu kadar reddedildiğini merak eder.Bunun nedeni;bilimsel değil psikolojiktir’’

 – F.Hoyle (Astronom)

 ‘’Bir kasırganın bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip ,şans eseri çalışan ve uçmaya hazır parıl parıl bir boeing 747 oluşturmasının şansı nedir?Olasılık o kadar küçüktür ki;

Sınırsız zaman ve sınırsız hurdalık verilmiş olsa bile bu olasılık oranında yükselme görülemez’’

 –F.Hoyle (Astronom)

 

‘’Matematik,Yaratcının doğanın içerisine bıraktığı ip uçlarıdır’’ –S.Sertöz (Matematikçi)

 

‘’İnsan Tutkularını yenerek tanrıya ulaşabilir’’ –Spinoza (filozof)

 

‘’Havaya atılan bir taş eğer düşünebilseydi,kendi isteğiyle düştüğünü zannederdi’’ -Spinoza (filozof)

 

‘’En güzel şey evrendir; çünkü Tanrı yaratmıştır, en bilge şey zamandır; çünkü her şeyi ortaya çıkarır.’’

- Thales (matematikçi,astronom,filozof)

 

‘’Her şey canlıdır ve her şey içerisinde  tanrısal bir güç taşır’’ –Thales  (matematikçi,astronom,filozof)

 

‘’Yalancı, Allah’a karşı kafa tutan, fakat insanlardan korkan bir serseridir.”-Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 


”Az felsefe insanı tanrı tanımazlığa, derinlemesine felsefe de tanrıya götürür.”

-Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 

‘’İnsanın görevi, Tanrının yarattıklarının sırlarını araştırmaktır.’’ – Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 

‘’Gelecekte, şimdi ve geçmişte göreceğimiz gibi bilim, inananlar için yararlıdır’’

-Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 

“Bilim insanların inancı kabul etmelerini sağlamada büyük bir avantaja sahip”

 – Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 

’Hataya düşmemizi engellemek için çalışmamız gereken önümüzde iki kitap var, birincisi Allah’ın vahyi olan Kutsal Kitap, ikincisi O’nun gücünü ifade eden yaratılanlar.

İlk önce Allah’ın isteklerini ve emirlerini açıklayan Kutsal Kitabı, sonra da O’nun gücünü gösteren varlıkları incelemeliyiz. Sonraki öncekine anahtardır. Bize mantığın ve konuşmanın genel kurallarını öğreterek ilahi emirlerin gerçek anlamını bilmemize yardımcı olur, aynı zamanda inancımıza yeni pencereler açar. Bize Yaratıcının büyüklüğünü anlatır. Zira, O’nun sonsuz kudreti ve büyüklüğü, fiillerinde ve yarattığı varlıklar üzerinde açıkça görülmektedir.’’ – Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 


‘’Algoritma şöyle diyor: Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah'a hamd ve senalar olsun.’’

 -Harezmi (Astronom,matematikçi,coğrafya,algoritma)


‘’Şunu belirteyim;şimdiye dek kullandığımız argümanların hiç birisi ‘bilim açıklayamıyor o halde tanrı var’ şeklinde boşlukların tanrısı tarzı argümanlar değildir.Biz bilimin açıklayamaması dolayısıyla değil ,aksine bilimsel açıklamalar sayesinde bu hassas ayarlardan haberdar olduk.Unutmayalım; bizim peşinde olduğumuz cevap ‘ bilim neye işaret ediyor?’ sorusunun cevabıdır.’’ – J.C.Lennox (Matematikçi ,yazar)

 

“Özgür bir adam için doğanın güzelliklerini ve Allah’ın sonsuz aklını ve yüceliğini düşünmekten daha değerli bir şey olamaz” – J.Ray (botanikçi)

 

‘’Başta bütün işler Yaratıcı tarafından yaratıldı, sonra bugüne kadar O'nun tarafından muhafaza edildi ve hala ilk yaratıldıkları gibiler." -J. Ray (botanikçi)

 


‘’ Dünyadaki mevcut sistemin mükemmel bir şekilde planlanmış olması, özellikle de hayvanların sahip oldukları ilginç özellikler, duyular ve hayranlık uyandıran yapıların hepsi tarih boyunca düşünürlerin Allah’ın varlığını kabul etmelerine neden olmuştur.’’- Boyle (kimyager,botanikçi,filozof,kaşif)

 

 “inançsız astronomlar deli olmalı” – Sir W.Herschel (astronom,mucit,besteci)

 

“Sanat eserleri eğer insanın eseriyse, o halde canlı varlıklar da insandan çok daha üstün bir varlığın eseridir” 

- W.Paley (Teolog,filozof)

 

“Bir keşfin işareti, bir dizaynın ve dizayn edici bir Yaratıcının delillerini temsil etmektedir.”

 – W.Paley  (Teolog,filozof)

 

“Dünyayı tek bir Yaratıcı yarattığına göre, bütün tabiat bir bütünün parçaları olmalıdır.’’ 

– Faraday (fizikçi,kimyager)

- ''Türklük' ile 'Müslümanlık'ı ayırmak bir amerikan oyunudur.Türk'ü 'müslüman' lafına,Müslümanı da 'Türk' lafına düşman ettiler'' - O.Sinanoğlu ( kimya mühendisi ve akademisyen)

 

‘’ Bilgim arttıkça dinin ilahi kaynağının kanıtları daha da netleşiyor, Allah’ın büyüklüğü anlaşılıyor, gelecek ümit ve zevkle aydınlanıyor.’’- Morse (mucit ve ressam)

 

‘’Her yağmur damlası tanrının sandığından dökülen bir altın tanesidir’’ - Boccaccio (şair ,yazar)

 

"Tabiat hiç şüphesiz Allah'ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır"

 – Galilei (Astronom,fizikçi,mühendis,filozof,matematikçi)

 

‘’Bizim Allah'ımızdır ve O en büyüktür ve O'nun üstünlüğü en büyüktür ve O'nun aklı sonsuzdur, O'nun sonu yoktur. Yaratıcıyı anlamak için sahip olduğunuz tüm duyularınızı kullanın." –Kepler (astronom,matematikçi)

 


''Tanrı'nın varlığı, bir hakikati ifade eden geometrik teorilerden daha hakikidir.'' -Descartes (matematikçi,filozof)

 

''Düşünüyorum öyleyse varım'' -Descartes  (matematikçi,filozof)

 

‘’Eğer tanrı olmasaydı her şey mübah olurdu’’- Dostoyewski (yazar)

 

‘’Savaşı seçtin,ne olacaksa olacak ve ne olacağını bilmiyoruz.Bunu yalnızca Tanrı biliyor’’

 –Cengiz Han (hükümdar)

 

‘’Ben tanrının cezasıyım.Eğer bir günah işlememiş olsaydınız Tanrı sizi cezalandırmam için beni göndermezdi!’’ – Cengiz Han (hükümdar)

 

‘’Zeki ve inançlı ol.O zaman düşmanını yenebilir ,mutlu ve uzun bir yaşam sürebilirsin!’’

-Cengiz Han (hükümdar)

 

''İnsan rastlantıların yarattığı bir şey değildir, rastlantılar insanın yarattığı şeylerdir.''-B. Disraelli (devlet adamı)

 

“Ateizm ve fanatizm toplumu parçalayacak iki büyük canavardır. Bununla birlikte ateist aklını muhafaza eder ve kötü davranışlarından kaçınır. Buna karşın fanatik, sahip olduğu deliliğin etkisinin altında eylem ve davranışlarda bulunur.'' -Voltaire (yazar,filozof)

 

“Bize yaşam veren Tanrı, özgürlüğü de verdi.” T. Jefferson (devlet adamı)

 

''Tabiatta öylesine yüksek bir akıl kendini gösteriyor ki, insanın en ince düşünceleri ve buluşları bu aklın yanında sönük bir gölge gibi kalır.'' - Einstein  (fizikçi)

 


''İnancı dışlayan bilim topal, bilimi dışlayan din kördür.'' - Einstein (fizikçi)

 

''Kötülük sadece bir insanın kalbinde Tanrı sevgisi olmadan gerçekleştirdiği şeylerden ibarettir.'' 

-Einstein  (fizikçi)

 

‘’Ben bir ateist değilim.Kendime bir panteist diyebileceğimi de düşünmüyorum.Biz,pek çok değişik dilde kitapla doldurulmuş bir kütüphaneye giren küçük bir çocuğun durumundayız.Çocuk kütüphanedeki kitapları birisinin yazmış olduğunu bilir,nasıl yazıldıklarını bilmez.Yazıldıkları dilleri anlamaz çocuk.Kitapların sıralanmasında esrarengiz bir düzen olduğundan şüphe eder ama ne olduğunu bilmez.Bu durum bana göre,en zeki insanın bile tanrıya göstereceği yaklaşımdır.Biz,evrenin muhteşem bir şekilde düzenlendiğini ve belirli kanunlara uyduğunu görmekteyiz’’ -Einstein  (fizikçi)

 

‘’Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür.’’ –Einstein  (fizikçi)

 

‘’Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüyor.’’ -Einstein  (fizikçi)

 

''Bütün insanlar eşit yaratılmışlardır. Yaradan tarafından vazgeçilmez haklara sahip kılınmışlardır. Bu haklar; yaşam, özgürlük ve mutluluğa ulaşma hakkıdır.''- T. Jefferson (devlet adamı)

 


“Yeryüzü, güneş, yıldızlar ve evrenin kendisi, birbirinden güzel mevsimler... Hepsi Tanrı’nın varlığına işarettir.” 

-Eflatun/Platon (filozof)

''Tanrı vardır, insanlara akıl vermiştir ve insanların akıllarını kullanmasını ister.''  

- Cherbury (tarihçi,diplomat,asker)

 

‘’İnsan eliyle uzayda uçmak şaşırtıcı bir başarı ama uzay, kapılarının çok az bir kısmını insanlara açıyor. Bu delikten evrenin geniş esrarına bakmak, Yaratıcıya olan kesin inancımızı onaylıyor. Evreni var eden üstün bir aklı tanımayan bir bilim adamını ve gelişen bilimi reddeden bir din adamını anlamakta güçlük çekiyorum’’

-Dr.W.Von Braun (fizikçi)

 

‘’İnsan, tasarım ve amaç olmadan, evrenin kanunu ve düzeni ile bırakılamaz. Evrenin ve onun barındırdığı herşeyin şaşırtıcı yönlerini daha iyi anladıkça, zaten bu amaçla yaratılan tasarımda hayrete düşülecek çok daha fazla neden bulmuş olduk. Tek sonuca inanmaya zorlanmakla (evrendeki her şeyin tesadüfen oluştuğuna inanmaya zorlanmakla) bilimin tarafsızlığı ihlal edilmiş olur.Rastgele meydana gelen hangi işlem bir insanın beynini veya bir insan gözünün sistemini oluşturabilir.’’ -Dr.W.Von Braun (fizikçi)

 


“Yaratılış tek bilimsel açıklamadır”-Newton (Fizikçi,matematikçi,astronom,teolog,mucit,kimyager,filozof)

 

‘’Bizler Allah’a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Allah’ın aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O’na teslim olmalıyız.’’ –Newton  (Fizikçi,matematikçi,astronom,teolog,mucit,kimyager,filozof)

 

‘’Tüm kanıtları bir kenara bırakırsak baş parmak bile benim tanrının varlığına inanmam için yeterli bir kanıttır’

’-Newton (Fizikçi,matematikçi,astronom,teolog,mucit,kimyager,filozof)

 

‘’Allah sonsuz ve mutlaktır; gücü sınırsızdır ve her şeyden haberdar olandır; varlığı sonsuzluğa dayanır; her şeyi yönetir, yapılan ve yapılacak olan her şeyi bilir. O sonsuz ve sınırsızdır;Varlığı daimidir, her yerde mevcuttur; her zaman ve her yerde var olmasıyla O, tüm zamanı ve aralıklarını yaratır.’’

-Newton  (Fizikçi,matematikçi,astronom,teolog,mucit,kimyager,filozof)

 

‘’Tanrı olmasaydı ,onu icat etmek gerekecekti!’’-Voltaire (yazar ve filozof)

 

‘’Tek bir dünya tek bir hakikat,tek bir tanrı ve tek bir kanun vardır!’’ M.Aurelius (Roma imparatoru)

 

‘’Akıl ruhumuzun sol eli,inanç ise sağ elidir ve biz tanrıya her 2 elimizi kullanarak ulaşırız’’ – Donne (şair)

 


‘’Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne hakim kıldı’’ –Kaşgarlı Mahmut (etimolog)

 

‘’Son 50 yılda gerçekleşen bilimsel gelişmeler hızla tanrı inancına doğru koşuyor.Şu bir gerçek ki bilim artık tanrının varlığını işaret ediyor’’- Stephen S.Meyer (Felsefe Profesörü,Yazar ve öğretmen)

 

‘’ Zaman ve mekanın birleşmesi sadece düşünceyi göstermez, tasarıyı, gücü, aklı, büyüklüğü, geleceği önceden görmeyi, her şeyin bilgisinin olmasını, basireti de gösterir. Tek bir kelimeyle, tüm bu özellikler insanın tapacağı ve seveceği Allah’ın bir olduğunu yüksek sesle ilan etmektedir.’’ 

– L.Agassiz ( zoolog, glasiyolog, ihtiyolog ve jeolog)

 

‘’ Allah’ın isteklerini öğrendikten ve itaat ettikten sonra yapacağımız diğer şey O’nun aklını, gücünü ve iyiliğini yaptığı işlerin kanıtından bilmektir. Tabiat kanunlarını bilmek Allah’ı bilmektir.’’-J.P. Joule (Fizikçi ve kaşif)

 

‘’ Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcının eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor’’ 

– L.Pasteur (mikrobiyolog ve kimyager)

 

‘’ Hür düşünen insanlar olmaktan korkmayın. Eğer derin düşünürseniz, bilim aracılığıyla Allah inancına yönelirsiniz.’’- Sir W.Huggins (Astronom)

 

‘’ Hayatın kökenine baktığımızda, bilim, kesin bir şekilde o Büyük Kudret’in varlığını onaylar.’’

 - Sir W.Huggins (Astronom)



 ‘’İki şeyi asla unutma ; Allah ‘ı ve ölümü.İki şeyi de unut; yaptığın iyiliği ve sana yapılan kötülüğü’’ 

– Lokman Hekim (Tıp ,doktor)


‘’ Bilim kalesinin yüksek zirveleri Tanrının muhteşem işlerini gösteriyor.’’

 – J.J.Thomsson (Nobel ödüllü Fizikçi ve kaşif)

 

“Yaratıcının işleri büyüktür” -J.Strutt (Matematikçi ve kaşif)

 

“Benim tek yaptığım, Tanrının yarattığını insanların kullanabileceği hale getirmek. Bu yaratıcının eseri, benim değil.” – G.W. Carver (botanist, eğitmen ve mucit)


''Ne mutlu müslümanım diyene' - Nuri Pakdil (Şair ve Yazar)

 

‘’ Biz, evrenin bir dizaynı ve kontrol gücünü gösterdiğini keşfettik.’’

 -Sir J.Jeans ( fizikçi, gökbilimci ve matematikçi)

 

‘’Evren hakkında yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucu tek bir cümleyle özetlenebilir: Evren, bilgisi sonsuz bir varlık tarafından dizayn edilmiştir.’’ -Sir J.Jeans  ( fizikçi, gökbilimci ve matematikçi)

 

"Bir çalılıktan karşıya geçerken, ayağımı bir taşa doğru attığımı farz edelim. Bana, nasıl olup ta o taşın oraya geldiği ya da orada bulunduğu sorulsaydı, bildiğim her şeyin dışında, muhtemelen bir şekilde önceden beri orada olduğunu söylerdim... Ancak, yerde bir saat bulduğumu farz etseydik bu durumda o saatin nasıl olup ta orada olduğunu sorgular ve neticede daha önceki cevabımı veremezdim.

Aksine, saatin parçalarının birbirleriyle olan uyumu ve bir sistemi oluşturacak şekilde bir araya gelmiş olmaları bize belli bir zamanda, belli bir yerde ve belli bir amaç için bir ya da birden fazla sanatkârın saati tasarlayıp yapmış olduklarını düşündürürdü." -W. Paley (apolog, filozof)

 


‘’Biz tanrının kırbacıyız!tanrı yolundan çıkan milletleri cezalandırmak için bizi gönderir!’’ 

–Atilla (Hun İmparatoru)

 

‘’Siz şaşırmışsınız! Tanrının oğlu mu olur? O tektir’’ –Atilla (Hun İmparatoru)

 

‘’Kadını güzel yapan Tanrı,sevimli yapan ise şeytandır!’’ –V.Hugo (Şair ve yazar)

 


‘’Tarihi Allah yazar.Biz sadece nerede duracağımızı belirleriz’’ –A.İzzetbegoviç (Boşnak Lider)

 

‘’Tanrı bütün şeyleri iyi yapmıştır.İnsan her şeye karışır ve kötü yapar.’ – J.J.Rousseau (filozof ve yazar)

 

‘’Bütün dinlerin tek amacı vardır;Ahlak ve vicdana uymak ve içimizdeki ışığın canlı kalmasını sağlamak’’

 – T.Carlyle (yazar, tarihçi ve eğitmen)

 

‘’ Kutsal din ile Batıl inanç (zan) ne ise , astronomi ile astroloji arasındaki ilişkide öyledir!Akıllı annenin aptal kızı gibi..’’ - Voltaire (yazar ve filozof)





 ‘’Allah seni yükselttikçe sen gönlünü alçalt’’ – Farabi (Astronom,Matematikçi,Filozof ,Müzisyen)

 

‘’Din yararlı olduğu için değil,en başta insanın ve eşyanın tabiatında var olduğu için gereklidir.’’ 

– J.L.Spalding (yazar, şair)

 

‘’İnsan doğası gereği dini bir yaratıktır.Ateizm sadece aklımıza değil 

duygularımıza da aykırıdır!’’ – E.Burke (Yazar ve filozof)

 

‘’İnsanoğlunun yaratılışında kalbinde yazılı bir doğal inanç mevcuttur’’ – M.Tindale (yazar)

‘’Agnostisizm insan aklının bilgiye ulaşma gücünü reddeder.Agnostisizm din teorisi ile ilgili değildir,bilgi teorisi ile ilgilidir.’’–R.Downey (aktör ve yapımcı)

‘’ Ateistler inançsız olduklarını iddia ettikleri halde,daima inançlarını savunan insanlardır.’’ – T.Kritzfeld (yazar)

‘’Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: 'İman et. İman, bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır.’’ 

–M.Planck (Nobel ödüllü fizikçi ve kaşif)

 


"Ben Müslümanım ve Müslüman olduğumu her yerde söylüyorum. Müslümanlığımla övünüyorum. Türkiye'deki evrim tartışmaları beni çok üzdü. Türkiye'nin çok sorunu var. Ben Allah'a inanıyorum. İsteyen evrime inanır, isteyen inanmaz fakat bunu kalkıp büyük devlet, millet sorunu yapıp kavga ederek bütün enerjimizi boşa harcıyoruz." –A.Sancar (Nobel ödüllü  doktor, akademisyen, biyokimyager, moleküler biyolog )

 

"Biz astronomik standartlar göz önüne alındığında, çok fazla özen gösterilmiş, kollanmış ve şefkat gösterilmiş bir grup yaratıklarız... Eğer evren şu anki en hassas kesinliğinde yapılmış olmasaydı hiçbir zaman var olamazdık. Benim görüşüme göre mevcut şartlar, evrenin insanın içinde yaşaması için yaratıldığını gösteriyor".

 -J. O'Keefe (Nobel ödüllü fizyolog,Tıp ve psikoloji profesörü)

 

"Fizik kanunları çok üstün bir dehanın ürünü gibi görünüyor... Evrenin bir amacı olmalı" 

-P. Davies (fizik profesörü ve yazar )

 

“Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir.” - P. Davies (fizik profesörü ve yazar )

 

"Demek istediğim şudur ki; evrenin bir amacı vardır. Orada öyle, bir şekilde şans eseri var olmamıştır".

- R. Penrose (fizikçi, matematikçi ve bilim felsefecisi)


 KÜNYE

Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim,Din
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Aralık 2020
Güncelleme; Yok

8 Eylül 2019 Pazar

Nevruz, Türk bayramı değildir



Newruz Türk bayramı değildir,Newruz bir sassani/Pers/Fars/iran bayramıdır;

1-Newruz un Türk bayramı olduğunu iddia edenler,bunun hun-göktürk’lerde Ergenekon /Çıkış destanı ile bağlantı aramak amacıyla muhtelif bazı Çin kaynaklarına dayandırmaktadır.Bu Çin kaynaklarını araştırdığımızda Hun ve Göktürklerin bahar zamanında bunu bir şenlik olarak kutladıkları, piknik yaptıkları yazar ki bunu bugün dünyanın 4 bir yanında en eski antik zamanlardan beri yapmayan halk ülke kavim yok zaten.Çin kaynaklarında nevruzun ayırt edici özellikleri olan ateş yakma, ateşe yönelik ayin ve faaliyetler ile Mecusi Zerdüşt inancın temel özelliklerine dair belirtiler asla Türklere dair olarak gösterilmemektedir.Bu noktada işin aslı;




İran'da Zerdüşt öncesi dönemlerden itibaren hasat kutlamalarını ifade eden Mihrican'la (Mehregan, Mihragan) bahar kutlamalarını ifade eden Nevruz'un var olduğu bilinmektedir (Bakınız Widengren, 1968; Yarshater, 1987). İranlılarca kendi dillerinde Nevruz (Now Roz) yani "Yeni Gün" diye adlandırılan ve aynı zamanda yılbaşı festivali olarak da kutlanan bahar bayramının kutlanılışına dair deliller Akemenidler dönemine ait kabartmalarda mevcuttur. Bu döneme (M.Ö. 559-330) ait saray duvarlarında bulunan temsili resimler, birçok bilim adamının da vurguladığı gibi (Boyce, 1979; Eliade, 1978) Nevruz bayramında krala yapılan yıllık hediye takdimini temsil etmektedir. 

Geleneksel İran düşüncesi, İran'da güneş takviminin ilk ayı olan Ferverdin ayının ilk gününde bahardaki gündüz-gece eşitliği döneminde kutlanmaya başlanan Nevruz festivalini efsanevi İran kralı Cemşid'le yada Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt'le ilişkili olarak görür. Başta M.S. 11. yy. da yazan Şehname yazarı Firdevsî olmak üzere birçok kişiden gelen rivayetler Nevruz'un kurumsallaşmasını Cemşid'e dayandırır. Buna göre Nevruz bayramı Cemşid'in, ifritlerce çekilen ilahi bir saltanat arabasıyla göklere yükselmesi anısına kutlanmaktadır. Saltanat arabasını çeken bu ifritleri Cemşid'in yakaladığına ve insanların hizmetine verdiğine inanılır (Yarshater, 1978).

Bir başka delil ise; Nevruz'u Zerdüşt'le irtibatına dair araştırmalardır.Buna göre Zerdüşt, eskiden beri var olan ve ateşin kutsiyeti anısına kutlanan bahar bayramını Nevruz şeklinde düzenleyerek yeniden tesis etmiştir (Boyce, 1979).

  
2- Yine nevruzu Türk’ün bayramı olarak göstermek isteyen bazıları ;Zerdüşt’ün Azerbaycan iran menşeili olmasından ötürü onun Türk asıllı olduğu ve Zerdüştlük üzerinden nevruz kutlamasının da bu bağlamla Türk menşeili olduğunu ve hatta Nevruz kelimesinin öz be öz fars kökenli bir kelime olmasına rağmen, Türklerin İranlılara bunu sokup yaymak için güya bilerek nevruz gibi farsça bir kelimeyi seçtikleri gibi akla mantığa delile ve hiçbir kaynağa dayanmayan komik iddialar ortaya atarlar.O zamanki farsi iran coğrafyasından uzak olan ve bunlarla ilişki içinde olmamış Türk topluluklarında da fars kökenli nevruz kelimesinin yaygın olması ,bu ritüelin Türklerden değil,farsi Perslerin etkili oldukları zamanlarda Türk kabile ve aşiretlere bunu yaydıkları anlamına gelir.

İşte,Burada bazı araştırıcılarca dile getirilen, Şehristani ve Mes'udi gibi çeşitli İslam alimlerinin, Zerdüşt'ün kuzey İran'da Azerbaycan bölgesinde doğmuş olduğuna ilişkin görüşlerine dayanarak, Zerdüşt'ün bir Türk olabileceği ve dolayısıyla Zerdüşt tarafından başlatılan Nevruz bayramının da bir Türk bayramı olduğu yaklaşımının pek tutarlı olmadığını belirtmek gerekir. Zira, şu anda Azerbaycan'ın yer aldığı topraklarda doğmuş olduğu kabul edilse bile, yaklaşık olarak M.Ö. 6. yy. da yaşayan Zerdüşt'ün kendisinden 1400- 1500 yıl sonra Orta Asya'dan göçler sonrası o yöreye gelip yerleşen Türk boylarıyla (Gerçek öz öncü Türkler) bir ilgisinin olmadığını , olamayacağını bilmek gerekir.




3- Nevruz, İslam öncesi İran'da hem dinsel hem de milli karakter taşıyan tam anlamıyla bir bayram özelliğini tamamen karşılamış olarak kutlanmıştır. Türklerde ise bu nebze böyle bir milli ırksal ve dinsel vurgu görülmez ,hatta nevruz a dair dinsel ve ırksal söylemlere yer dahi verilmez.Bu nedenle nevruz orta asya da Türkler haricinde bir çok ırk inanç ve kültürde de aynı oranda yer buldu.Bunu ,Kürtler ise son zamanlarda siyasi politik bir mecraya çekerek milli bir kürtçülük havasıyla yorumlayıp, Zerdüştlüğü de yine milli bir kürt dini şeklinde yorumlayıp atıfta bulunup bütünleştirerek propaganda yapmaktadırlar.Bu propaganda faaliyetleri newruz un bir pers fars geleneği olduğu gerçeği karşısında yenilgiye uğradığı gibi, yine Kürtlerin bunu kendilerine mal edebilme çalışmaları bile nevruz un Türklerin yer aldığı orta asya halklarının milli ve manevi kültürlerinde çokça yer edememiş olmasının da bir sonucu olarak karşımıza çıkar.İşte bu nedenle Kürtler bunu böyle kendilerine alıp mal etmeye çalışabilmiştir.




Gerçi Kürtler nevruzu sosyo-politik bir Kürtçü zihniyete mal etmeye kalkışmamış olsalardı da nevruz bu noktada her zaman tartışmalı bir konu olmuştu.İranlıların, Nevruz günü olan 21 Martı efsanevî krallar Kiyumers ve Cemşid'in tahta oturuş günü olarak görmeleri ve ayrıca bu günün, kahraman-kral Feridun'un, Cemşid'in iki kızını esir alan dev Azdahak'ı yenip öldürdüğü gün olduğuna inanmaları (Heyet, 1995; Eliade, 1978; Widengren, 1968), Nevruz'un İran geleneğindeki milli karakterine işaret etmektedir. Milli bir bayram olarak Nevruz, İran'da yalnızca Mecusi dinsel geleneği bağlılarınca değil, tarih boyu çeşitli inanç sistemlerine inanan İranlılarca kutlana gelmiştir. Nitekim İran'ın İslamlaşması sonrası da bu bayram, İslami bir yorum ve değerlendirmeye tabi tutularak kutlanmayı sürdürmüştür. Yine İslam sonrasında ,İslam öncesi geleneklere oldukça bağlı kalarak harici bir akım halinde İran da doğan fars ve sassani kökenli Bahai akımı da Nevruz un odak noktası ve İslam dünyasına etki ettiği ana unsurlar arasında yer aldı.
Dediğimiz gibi ,Türklerde ise nevruz hep İslam öncesi bir gelenek olarak kalmış,sonraki değişim ve çağlara etki edemeyerek eklenti halinde kalmıştır.Daha sonra İslami söylemlerle Adem in yaratılışı,Hz.Ali nin doğuşu,evliliği,peygamber tarafından asıl halife ilan edilmesinin hep bu günle anılması da yine şii Türklere bu İslam öncesi Mecusi geleneği olarak nevruz un  kutlanmaya devam ettiği farsi iran da bunun İslami yorumunun etkisiyle geçmiştir.Tabii ki bu İslami yorumların gerçekle uzaktan yakından alakası yok,İslamlaşan İranlılar eski Mecusi geleneklerini sürdürebilmek için İslami atıflar yaparak bunu yumuşatmışlardı.Orta asya Azerbaycan şii ve alevi Türklere de bu böyle etki etti kısmen.Ama yine de nevruz orta asya da dini ve milli özelliklerinden farsi iran a oranla daha yoksun bir biçimde kutlanmıştır.


4- Diğer bir önemli nokta ise ;nevruz olgusunda asla yadsınamayacak olan ‘Ateş’ olgusudur.Bu bile nevruz un özünün Türkere ait olmadığının, nevruzun Bir Türk geleneği olmadığının başlı başına bir kanıtıdır.Türklerin tarihte ateşe taptığı ateşe dair bir tür kutlama eylem yada bayram yaptığı hiç görülmemiştir.Bu nevruz un Türk bayramı olduğunu iddia edenlerin dayandırdığı Çin kaynaklarında da hiçbir şekilde geçmemektedir.Nevruz un en dikkat çekici ve ayırt edici özelliği ise fars ve Perslerin ataları olan Sassanilerin ateşe tapan ateşi yücelten ve bunu doğa ve bahar ayıyla bütünleştiren Mecusi dinidir;
İran'da Nevruzun tarımsal ve kozmogonik karakterli bir festival olarak kutlanması da dikkat çekicidir. Bu çerçevede Mecusilerce genelde tabiatın, özelde ise ateşin yaratılışıyla ilişkili bir bayram olarak görülen Nevruz, ateşin efendisi Aşa Vahişta'ya atfedilmektedir (Boyce, 1979). İranlıların Nevruz'a ilişkin yaklaşımlarında "ölüp yeniden dirilme" motifini görmek mümkündür.


 Söz konusu farsi mitolojik olguya göre, ayla özdeşleştirilen ve Mitra'nın yardımcısı olarak görülen ilahi varlık Rapitvan, uzun kış günlerinde bitkilerin köklerini ve su kaynaklarını kötü güçlerce yaratıldığına inanılan dondan korumak amacıyla sonbaharda yer altı dünyasına inmekte, kış bitiminde yeni yılın ilk günü olan Nevruz'da tekrar yeryüzü alemine çıkmaktadır. Dolayısıyla Nevruz, sonbaharda yeryüzünden ayrılan bitkilerin ve suların koruyucu tanrısal varlığı Rapitvan'ın baharda tekrar yeryüzüne dönüşünü kutlamaktadır (Yarshater, 1987). İran mitolojisindeki Rapitvan'ın yer altı alemine inişi ve baharda tekrar yeryüzüne yükselişi tasavvuruyla eski Mezopotamya geleneğindeki bitki tanrısı Tamımız (Temmuz) ya da Dumuzi'nin sonbaharda yer altı alemine inişi ve baharda tekrar yeryüzüne çıkışı düşüncesi arasındaki yakın paralellik bilimsel anlamda ortadadır.

Eski İran'da Fravaşiler için düzenlenen Hamaspathmaedaye kutlamaları Mecusilerce Nevruz'la birleştirilmiş ve Nevruz eski yılın tüm çirkinlik, uğursuzluk ve kıtlığının bittiğini ve sevinç, bolluk ve bereket vadeden yeni yılın başladığını gösteren bir bayram olarak kutlanmıştır (Yarshater, 1987). Yine Mecusilerce gerek Nevruz günü gerekse Nevruz kutlamalarını içine alan ve aynı zamanda "Nevruz" diye de adlandırılan yılın ilk ayı Fravaşilere tahsis edilmiştir (Boyce, 1979).


 İran tarihinde Nevruz kutlamaları her dönemde görülmektedir. Erken dönemlerde yalnızca bir günlük bir festival olduğu tahmin edilen Nevruz'un ilerleyen süreç içerisinde birkaç günlük hatta bazen birkaç haftalık bir kutlama şekline sokulduğu görülmektedir. Nevruz kutlamalarının saray duvarlarındaki kabartmalarda resmedildiği Akamenidler dönemi sonrası Sasanilerce de bu kutlamalar sürdürülmüştür. Sasaniler döneminde (M.S. 226-652) Nevruz'un kutlanış tarihi ve süresiyle ilgili bazı değişiklikler göze çarpmaktadır. Örneğin Orta Sasaniler döneminde, yeni yıl kutlaması Babilliler deki uygulamaya paralel şekilde biri ilkbahardaki diğeri ise sonbahardaki gündüz gece eşitliği döneminde olmak üzere yılın iki döneminde kutlanmaya başlanmıştır. 

Yine Nevruz'la ilgili olarak dört kutlama yapılmıştır. Bunlardan "rahipler Nevruz'u" adı verilen kutlamalar Adar ayının biriyle altısına, "halk Nevruz'u" denilen kutlamalar ise Ferverdin ayının biriyle altısına denk düşmektedir (Boyce, 1979). Sasaniler döneminde Ferverdin' in birinde (21 Mart) kutlanmaya başlanan Nevruz altı gün sürerdi. Altı günlük bu kutlamaların yeni yılın ilk gününe denk düşen birinci gününe Küçük Nevruz (Navruz-i Kucak) ya da Halk Nevruzu, altıncı gününe ise Büyük Nevruz (Navruz-i Buzurg) ya da Asil Nevruzu (Navruz-i Has) adı verilirdi (Taqizadeh, 1938; Gray, 1912). Ferverdin ayının altısındaki Büyük Nevruz, Mecusîlerce Zerdüşt'ün doğum günü olarak da kutlanırdı (Boyce, 1979)


 5- Güya Türk bayramı denilen nevruzdaki bazı ritüeller bizzat bunun pers fars Mecusi dini ve milli bayramı olduğunu kanıtlar;
a)ateş yakmak ateşe yönelik yüceltme ve ritüeller; Sassani pers Mecusilerinde ateşin efendisi Aşa Vahişta'ya atfedilmiştir aynı zamanda ,kışın bitki köklerini koruyup baharda bolluğun gelmesine neden olarak görülen tanrısal varlık Rapitvan a adanmıştır.
b)Tarlaya tohum ekme ritüeli;  Mecusilerde Rapitvanı yüceltmek için 7 tarlaya önceden hazırlanan 7 tohum ekilirdi. Arpa buğday gibi tahıl tohumlarının çimlendirilmesi. (Bîfûnî -1879. Yarshater- 1987)


c)Nehre yada akarsuya çeşitli özel nesneler atmak; Özellikle Türklerde Azerbaycan’da nehre mendil atmak şekilde vuku bulan nevruz ritüeli de eski Mecusiliğe dair sabii kolunun halen çokça uyguladığı bir ritüeldir. Zira ışık ve hayat unsuru olarak değerlendirilen akarsu, Sabii inancında kişilerin davranışlarındaki kötülükleri ve günahı temizlemekte, yeryüzüyle ilahi alem arasında bir köprü vazifesi görmektedir . Mecusilikten kalma İran geleneğindeki bu uygulamada da akarsulara atfedilen böylesi bir değerin rolü olabilir. (Gündüz, 1995).

d)Yine bir yıl boyunca kaplarda bekletilen suyun nevruzda evden dışarı boşaltılmasıyla kötülük ve uğursuzluklardan arınma ritüeli de eski Mecusi iran pers adedidir.Yine ,öküz kurban edilmesi ritüeli de İran geleneğinde boğa, hem Mithra'nın özel hayvanı olması, hem de yaratılışta önemli bir yere sahip olması açısından önemli bir yer tutmakta ve eski dönemlerde Mecusilerce kurban hayvanı olarak kullanılmaktaydı (Boyce, 1979).


Boyce (1979:72) ve Eliade (1978:319- 320) gibi çeşitli araştırmacıları, haklı olarak İran geleneğindeki Nevruz bayramının kaynağının Babil olduğu ya da İran Nevruz kutlamalarındaki birçok ritüelin Mezopotamya geleneğinden etkilendiğini de ortaya koyar.Bunun iran fars pers öncesinde sassanilerden de öncesinde babile dayandığı düşüncesi arkeolojik bir çok olguda da ortaya çıkar.Buradan da bu inanış yada kutlama her neyse  Türklere hiçbir zaman değmemiş alakadar olmamış olduğu görülür.

Destekleyen kaynaklar;

- E.S. DROWER (1937), The Mandaeans of Iraq and İran. Their Cults, Customs Magic Legends and Folklore, Oxford.

- J.A. BLACK (1981), 'The New Year Ceremonies in Ancient Babylon", Religion, 11.

- M. BOYCE (1979), Zoroastrians. Their Religious Beliefs and Practices, London.


 - M. ELIADE (1978), A History of Religious Ideas, d, The University of Chicago Press.

- L.H. GRAY (1912), "Festivals and Feasts (Iranian)", Encyclopaedia of Religions and Eflıics, ed. J. Hastings, T. & T. Clark, Edinburgh, cilt;5, sayfalar ;872-875.

- S.A. PALLIS(1926), The Babylonian Akîtu Festival, Copenhagen.

- J. HENNINGER (1987), "New Year Festi vals", Encyclopedia of Religions, ed. M. Eliade, MacMillan Publ. Com., New York, cilt;10, sayfalar; 415-420.

- E. YARSHATER (1987),"Nawruz",Encyclopedia of Religions, ed. M. Eliade, MacMillan Publ. Com., New York, cilt;10, sayfalar; 341-342.

- G. WIDENGREN (1968), Les Religions de Iran, çeviri; L. Jospin, Paris.

- D.W. THOMAS (1958), Documents from Old Testament Times, New York.



Türkiye'de Nevruz Olgusu

Türkiye de nevruz genel manada kutlanmaz,kutlanmaması da çok normal. Kadim Türk tarihinde 2 tip akım vardır;Birincisi, anayurtta durmayıp özellikle batıya doğu akınlar yapan saldırgan atak savaşçı fetihçi türkler ve diğeri ;anayurtta kalıp doğa tarım hayvancılık ovacılık yaylacılık kültürü ile yaşayan sabit oturgan türkler.

Bunun son islam peygamberi öncesi olayından bakarsak; Türkler aya ve gökyüzüne inanırlardı.Şaman ve tengrici inancın kökeni de budur.
Bu insanların ateşle ve doğayla alakaları yoktu .Bunlar savaşçı göçebe talancı bir kültüre sahiplerdi. Nevruz gibi saçmalıkların öncü Türklerde yeri yoktu.Bu öncü Türkler, islam ın yayılması noktasında savaş ve ticaret olguları neticesindeki işbirlikleri sonucunda sunni islama dahil oldular ve islamın en önemli sancaktarı savaşçıları olmaya devam ettiler.Bu noktada da İslam dışı ve Türklük dışı nevruz gibi sapkın olgular Bu akıncı talancı göçebe Türk topluluklarında hiç bir zaman yer bulmadığından geleneklerinde de yer etmemiştir.Türkiye de de bu nedenlerle kutlanmadı.Türkiye’nin selefleri Osmanlı ve Selçuklularda da kuzeyli kıpçaklar ve oğuzlarda da bu temel manada kutlanmıyordu,lakin bu etki neticesinde Bu kutlamalar gayri resmi halk ananeleri biçiminde günümüze dek kutlanagelmiştir.


 Peki nevruzu kutlayan Türkler kim ve bunu neden kutluyorlar? Geleneklerine nevruz nasıl girdi ve yayıldı?Bu sorulara ilk bakış açısı itibariyle demin bahsettiğimiz noktadan ele alırsak eğer;
İşte bu Türkler anayurtta yerleşik kalan, sabit tarımcı hayvancı ,doğa ile yakın Türk  topluluklarıydı diyebiliriz.Bunlar zamanla farsların ve perslerin öncülleri olan Sassani kültüründen etkilendiler.Son İslam peygamberi öncesinde en sağlam ve yaygın inançlardan birisi Sassanilerin sahip olduğu ateşe tapan mecusi inancıydı.

Bu mecusi kültürü orta asya ve türk yurtlarında etki alanı bularak yayıldı.Baharın gelişi ve doğanın uyanışını kutlamak ve ateş yakıp eğlenceler düzenlemek ateşe yönelik faaliyetler yapmak..vb mecusi inancıdır. Bu inanç orta asyaya yayıldı böylece burada sabit kalan türkler üzerinde etkili olup geleneklerine girdi ve kutlandı.Burada mecusilikten sonra farsiler üzerinde etkili olan şii akımın bunun üzerinden de  orta asya halklarına ve orada sabit kalan türklere etki etmesiyle de görmekteyiz.Bu etki, aslında pek bilinmeyen bir yolla Türklerin şii etki ile iran üzerinden İslamlaşmaya başlamasının da etkisini kesinlikle göz ardı edemeyiz.




  Burada kalan sabit Türklerde, batıya akınlar yapan göçebe Türklerin aksine ilk kez şii İslamla tanıştılar ve şii oldular. Şiilerde nevruz inancı yer bulmaya devam etti ,çünkü şia fars kökenli bir akımdır,farsilerin ataları sassanilerden gelen mecusi adetleri de önceden değindiğimiz gibi İslamlaşma neticesinde buna uydurularak nevruz geleneği gibi şiilikte devam etmiştir.İşte bu nedenle nevruz olayı genellikle şii kökenli Türk ve İslam topluluklarında yer buldu.Ama orta asya coğrafyasında sadece Türkler yoktu ,gürcü, kürt ve peştunlarda da bu mecusi ateşe tapma doğayı yüceltme inancı etkisiyle onlar de bunu kutlarlar. Türkiyedeki aleviler de bu inancı devam ettirdiklerinden kutluyorlar.

Ama dediğimiz gibi akıncı fetihçi savaşçı Türklerin soyundan gelen böylece Sunni İslamı ilk kez tanışıp kabul eden Türk boyları ve devletlerinde nevruz olayı İslam ın temel inanç akaitlerine aykırı olduğundan ve eski sapkın putperest olguları barındırdığından ve de ayrı bir unsur olarak ta akıncı talancı fetihçi savaşçı ve bir yerde sabit durmayan Türk toplulukları sabit olmadıklarından hiç bir yabancı dış kültüründe sabit sürekli etkisinde kalmadılar,Sunni inançla tanıştılar ve bunu korumayı başardılar bu nedenlerle nevruz bizde hiç yer bulmadı.




 Türkiye de özellikle Kürtçü ayrılıkçı akımların siyasi çabaları Nevruzu Kürt ve alevi bayramı olarak perçinlemiştir. Bunun böyle olması nevruz un özünde bir Türk bayramı olmadığını da gösterir bunu daha önce belirtmiştik.Asırlar boyunca Orta asya da hüküm sürmüş,bununla yetinmeyerek akınlar yapıp Türk ün hakimiyetini çok uzak diyarlara dek yaymış olan Türklerde nevruz olgusunun bu kadar sönük ve boş kalması bunun Türk ün özünde olmadığını gösteriyor sosyolojik olarak zaten.


Böylece bu Kürtler tarafından kolayca milli bir propaganda aracına dönüştürüldü.Bu yapılırken,Yine Firdevs inin şehnamesinde geçen ,Fars kralı
Cemşid’i devirip tahta çıkan Dahhak ın zalimce uygulamalarına karşı ,Dahhak ın politikası ve bazı uygulamaları sonucu evlatlarını kaybeden Demirci Kave isimli halktan birisi demirden mızraklar yapıyor ve çocukları da kendisi gibi kurban edilen halkın çoğunluğunu etrafında toplayıp Dahhak a karşı isyan tertipleyerek liderlik edip onu öldürüyorlar,Yerine ise Cemşid in oğlu Feridun’u kral ilan ediyorlar.Bu sefer de Feridun un tahta çıkışını Mihrican bayramı olarak kutlamaya başlıyorlar.Bu bayramın güneş takviminde denk geldiği zaman ise sonbahar başlangıcıdır.

Kısaca,Demirci Kave’nin Nevruz’la alakası yoktur. Nevruz’la müjdelenen Cemşid’tir. Kave’nin olsa olsa Mihrican’la alakası vardır. Üstelik, yaşayıp yaşamadığı meçhul olan mitolojik karakter Kave’nin etnik kökeniyle ilgili ne bir bilgi kırıntısı, ne de emare bulunuyor. Aradan yaklaşık bin sene geçiyor,Nevruz ilk defa 1950’lerde Kuzey Irak’ta milli bayram olarak kutlanmaya başlanıyor. Demirci Kave, aniden Kürt oluveriyor, ismi değiştiriliyor, demirci Kawa haline getiriliyor. Nevruz ise güya Kürtçeleştiriliyor, Newroz’a dönüştürülüyor. Efsanedeki tarih eğiliyor bükülüyor, sonbaharın başlangıcı Mihrican yerine, baharın müjdecisi olan 21 Mart tercih ediliyor.Efsane, komple modifiye ediliyor. Türkiye,ırak,iran ve Suriye de saha çalışmaları da yapan Kürt tarih uzmanı Hollandalı antropolog Profesör Martin van Bruinessen de bu olgunun sosyo-siyasi yönünü doğrular.Bruinessen in bu araştırmasına karşıt bir araştırma veya bunu yalanlayan iddia ortaya atan bunu reddeden bir uzman da çıkmamıştır.


Nevruz da, Türkiye’de ilk defa, 1950’lerde, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye okumaya gelen öğrencilerden öğreniliyor.Bunu Kürt tarihi araştırıcısı Naci Kutlay,tıp fakültesindeyken Ankara’da bir öğrenci evinde birkaç kişilik öğrenci topluluğu ile 1953 yılının 21 Martında kutlayıp Türk siyasi ve sosyal Literatürüne soktuklarını söylüyor. Bu iş bu kadar kolay oluyor yani,Kürt araştırıcı Kutlay’ın bu iddiasını yalan boş yada önemsiz bulabilirsiniz bu noktada ama asıl öne çıkan olgu, bizim üzerinde durduğumuz şey;yani nevruz un Türklerin özüne ve ruhuna işlememiş dış bir kültür yada gelenek olduğudur.Zaten bu böyle olmasaydı bir grup yada bir topluluk çıkıp bunu böyle kolayca sahiplenemezdi.Yok buna sahip çıkmadık başkası sahiplendi demekte bu noktada çok boş ve komik.Sen hem bunu onca Türk topluluğunda yada devletinde şunca zamandır var olduğunu söyleyeceksin hem de buna sahip olunamadığını söyleyeceksin.Hadi biz Türkler nevruza sahip çıkmadık diyelim,biz bunu yapmadıysak eğer buna bilimin sahip çıkması ve bunun böyle olduğunu bizzat bilimin söylemesi gerekirdi değil mi?

Ama bilimsel araştırmalarda nevruzun bir kere en başta Türk bayramı olmadığını ,aksine Türke etki edip Türk ün farslaştırıldığı bir dış bozucu sapkın gelenek olduğunu görüyoruz.Burada olay nevruz a sahip çıkmak değil,Nevruz un Türk ün öz bayramı olup olmadığını sorgulamak gerekiyor,Bunu sorgulayan var mı?nerdeyse hiç yok! Nevruz un aslında Türkleri Türk olmaktan çıkaran Türk ün farslaşıp Persleşmesine neden olan bir asimilasyon olabileceğine kimse ihtimal bile vermiyor.Halbuki gerçek bu.Müslüman olmakla Araplaştık diyenler fars milli gerici yobaz bayramı nevruza yapışmışlar bırakmıyor.Kimsenin de bu umrunda değil.Nevruz sadece İslama değil,Türklerin İslam öncesi hiçbir din, inanç gelenek ve kültürüne de uymuyor.


Diğer bir bakış açısı ise Zamanla Türkleştirme politikası sonucunda,Farsi yada kürt kökenli toplulukların Türkleşmesi babında kutladıkları nevruz un da bir Türk bayramı olarak görülmesidir. Burada en önemli görülen bilinen örnek şah İsmail dir.Şah İsmail kürt kökenli ve sunni iken ,Türkleşmiş ve Şiileşmiştir.Azerbaycan ın kurucusu olarak görülen şah İsmail in safevi devletinde nevruz resmi bir bayramdı.


 Nevruz gibi baharın gelişi doğanın uyanışı falan tohumların filizlenmesi,hayvanların yavrulaması,kuşların ötüşmesi,yumurtadan civciv çıkması,kozadan kelebek çıkması…vb.
Kadim insanlık tarihinde özellikle dinsel teolojide çoğu pagan putçu kabilelerde farklı şekillerde heyecan uyandırarak farklı şekillerde kutlanmıştır.Bu noktadan bakarsak eğer çok kurcalarsanız eğer Amerikan yerlilerinden Avustralyalı aborjhinlere ,Avrupalı paganlardan orta Asyalı Türklere, orta doğulu Perslerden Afrikalı yamyamlara ,uzak doğulu Korelilere kadar böyle baharın gelişi kışın bitişi çiçekler böcekler kuşlar,aşk ,üreme, sevişme…vb .heyecanına kapılıp bunu kutlama ve bayram haline getiren bir çok farklı kavim nevruzunu bulursunuz.

‘’Yok yaw bu bahar bayramı ilk baştan beri Türklerde vardı bu baharın gelişi çiçek böcek olayını ilk biz sevgi ve aşk kuşları olan Türkler buldu,bu nedenle nevruz Türk bayramıdır’’ derseniz bunun mantıken tarihen ve bilimsel anlamda hiçbir bağlılığı olmaz zaten!
  


Son olarak şu nevruza neden karşı olduğumuzu yazalım;Çünkü biz bilimsel Araştırmacı ve Türk milliyetperveriyiz,bizim öncü atalarımız asla ateşe tapınmıyordu ,farsi persi etkisine hiç girmediler ve belirtilen tarih dönem ve biçimde nevruz gibi bir saçma bayram yapacak bir yaşam ve inanç kültürleri de hiç olmadı ,hele ki baharın gelişini kutlamak kuzeyli öncü Türkler için çok saçma! Zaten orta asyanın yerleşik yaylacı Türklerinde ve o zaman ki Sassani pers farsilerin hakim olduğu bölgeye yakın yada komşu olmuş Türk topluluklarında yada kökeni oralı olup, zamanla Türkleşmiş lakin eski köklerini ve geleneklerini sürdürmüş olan topluluklarda nevruz daha etkili ve coşkulu kutlanıyor ,çünkü bu farsların kültürü ve nevruz Türk değil.Nevruz persi iranlıların Türkü farslaştırma olgusudur.Türklerin bu fars kültürünü bu farslaştırma asimilasyonunu bu ateşperest putçuluğu Türklere empoze edip yamamasını ,Türk uluslarının neredeyse tamamının hele de  21 martta bir de coşkuyla asırladır kutlaması utanç vericidir.

Orta asyanın gerçek sahibi,Dünyaya gerçek anlamda hükmedebilmiş ve bunu yine başarabilecek tek halk Türkler olması gerekirken bugün bu Türkler eski ateşperest putperest fars pers dini bayramını kutlayıp ateşin üstünden maymunlar gibi atlayıp Bizim şerefli atalarımızı başbuğlarımıza karşı utanmadan saygısızlık yapıp Türk ün adını ve şanını rezil ediyorlar.Sonra Türkler neden bir olmuyor?,Türkler neden dünyayı yönetemiyor?,Türkler neden kendi ana yurdunda misafir durumuna düşüyor? İşte bundan, bu özenticilik bu kolpalık yüzünden işte! Gerçekten bu çok trajikomik,yahu bariz özeneceksen ,ısrarla fanatikçe yapışıp devam edeceksen eğer ,o halde Türk olmayanların Türke faydalı olabilecek şeylerine özenin bari,asırlar öncesinden kalma,ilkel,sapık,putperest,geri kalmış,faydasız,boş,eski pers fars adetlerine özenmeyin.Resmen komedi bu nevruz yobazlığı.


KÜNYE
Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Eylül 2019
Güncelleme; Yok

23 Mart 2019 Cumartesi

TALKAN VE CURCAN SAFSATASI



TALKANCI VE CURCANSI HAİNLERİN YALAN VE PROVOKASYON DOLU AMACI

Bu noktada en başta dikkat edilmesi gereken olgu; talkan ve curcan katliamı diye bir olayın vuku bulduğuna dair hiç bir tarihi bilimsel bilgi ve kanıtın olmadığıdır.Buna gerçekleşti demek için sağlam delilleriniz olması gerekir ki aksi halde bu, bilime mantığa etiğe aykırıdır bir kere!

alkan ve curcan katliamı ile ilgili araştırmalarımda sağlam bir kanıt göremediğim gibi , bu iddiayı atanların islam karşıtı olan ama reelde de türkçü görünen fakat özünde türk bile olmayan bazı sahtekarların olduğunu görüyoruz. Mesela ben şahsen de böyle birini tanıdım ;kendisinin ermeni olduğunu iddia ettiği halde Türklük mevzusunda talkan ve curcan katliamı diye bir safsatayı aşırı derecede olması gerekenden daha hırslı bir biçimde savunuyordu.



Buradan çıkarılacak mantıksal psikolojik bağlantı çok açık; Bu amaç,Çağın artık kaçınılmaz getirisi olan ciddi anlamda bir  Medenileşme, yerleşik düzene geçme ,bir Türk milli medeni sınır ,toprak, bayrak, sancak ve yasaya sahip olma gerekliliğinin kaçınılmaz olmaya başlaması neticesinde, aşiret –devlet kültü anlayışıyla yerleşik olmayıp göçebe serseri gibi dünya üzerinde yer ve varlık işgal etmeden gezici ve geçici bir varlığa dair olan Türk ün , ilerleyen zamanlarla birlikte başta ciddi ve profesyonel anlamda devletleşme ve yerleşme sürecinde bunda İslam ın büyük katkısı ile dünya üzerinde yer ve varlık edinmesi akabinde, diğer Türk olmayan unsurlara karşı bir rakip ve tehdit olmaya başlaması gerçeğine karşı güya durmaya çalışan acınası ve zorlama hedefleridir.


Bu noktada İslamın birleştirici ve yerleşik etkisine karşı alınan tutum, zaten İslam'ın bugünde Türk uluslarının ortak paydada buluştuğu en önemli etken olmasından ötürüdür.Bugün Türk birliği /Turan sağlanacak olsa İslam'ın bu noktadaki ortak ve birleştirici etkisi göz ardı edilemediğinden ,bu kolpalar önce Türk maskesi takıp İslam düşmanı gibi davranarak sadece İslam'a değil ,aslında asıl hedef Türklüğe karşı içeriden haince darbeler indirmeye çalışmaktadır.Bu kahpeler ,Tamamı müslüman olan Türk dünyası içerisinde türk görünümlü davranarak nifak yaymak, İslam'ın etkisinin kaybolup Türklerin manevi gücünü hedef alarak Türkün birbirine düşmesi neticesinde zayıf kalması akabinde hemen maskelerini çıkartıp bu defa da Türk ün üzerine hücum edeceklerdir.Kadim Türk tarihini bilenler için bu tip hain ve ikiyüzlü, maskeli yavşakların varlığı yabancı değildir.Bunlar önce türkü maneviyatından kopartmaya çalışırlar ki Türk ruhunu kaybetsin sonra da türkü yok edebilsinler! Tamamı müslüman olan Türk birliği içerisinde islam düşmanı ve karşıtı böyle akımlar yaymaktaki amaç Türkü bölmek ve kutuplaştırmaktır.Bunu Türklük uğruna yaptığını söyleyen,Türk ismi ve tipi takınan ama aslen sabetay,ermeni,rum piçi olan bu köpeklerin Türk dünyasını birleştirmek varken ve Türklerin tamamı müslümanken neden böyle bölücü ve yıkıcı bir politikaya girmeye çalıştıkları da açıkça bunların ne mal olduklarının kanıtıdır.


TÜRKLERİN ZORLA İSLAMLAŞMASI PROVOKASYONUNU ATAN SAHTEKAR SOYTARILARIN İDDİALARINA KARŞI MANTIK, BİLİM VE AHLAK IŞIĞINDA CEVAPLAR

Emeviler, en büyük mücadeleyi kendilerinin mensup olukları araplar arasında mezhepçi sürtüşmelerle yaşadı ve Emeviler’in asıl hedefi; bugün Eyüp Sultan diye bildiğimiz Ensari’nin de içerisinde yer aldığı savaşlar ve mücadelelerle batıya doğru haçlılara karşı olmuştur.Bu kesin yönlenme batıya karşıydı ve kesin tarihi kaynak belge ve bilgilerimiz İstanbul un bir kaç kez kuşatılması ve batılı haçlıların sömürge etkisi altında olan tüm Afrika ve Akdeniz kıyıları yanı sıra İspanya’nın fethi ile Endülüs olgusunun ortaya çıkması şeklinde vuku bulmuştur.Talkan-curcan ile Emevi katliamı diye bir şey tarihte yok ki bir kere!  Talkan ve curcan diye bir hadisenin tarihin hiç bir döneminde vuku bulduğuna dair bir belge yok.Talkan ve curcanı öne sürenlerin bunu; ‘’Türk'ün kayıp 70 yılı ve bilinmeyen tarihi’’ diye anlatıp,zaten bilinmeyen ve kayıp olan bir dönemle ilgili sözde kesin ve fanatik iddialar ortaya atmaya kalkmak paranoyaklığın ve aslında arkasında hain niyetlerin yattığı zihinlerin zavallı ve çaresizce arayışlarını kanıtlamaktan başka bir şeye yaramamaktadır.



Emeviler ile Türkler arasında ilişkiler de olmadı değil tabii.Bunlar arasında sürtüşmeler de olmuş olabilir.Ama bizim gördüğümüz en yoğun ilişki ''ticaret'' idi.Yani bir kavgadan çok çok fazla alış veriş ve ticari antlaşmalar söz konusuydu.Zaten sadece Türkler değil. Türk olmayan bir çok orta asya ve doğu milleti ticari alış verişle Araplar vasıtasıyla İslam ile tanışıp müslüman oldular.(Endonezya,myanmar,Bangladeş,Hindistan..vb.)Uzak doğudaki bu tip bazı ülkeler yine arap tüccarların dürüstlüğü ve yardımseverliğinden etkilenip ticaret yoluyla kitleler halinde müslüman olurken,Biraz beride birbirine yakın bir tarihte bu arapların ,dünyanın en güçlü ve cesur savaşçıları olan Türkleri kıtır kıtır tavuk keser gibi doğrayıp korkutup kafasına vura vura müslüman yaptığına dair komik iddiaların akla mantığa sığar yanı olmadığı gibi bilimsel hiç bir resmi kanıt belge ve Tanık yoktur.Sözde araplar güçlü tecrübeli kadim Türk savaşçıları zorla döve döve müslüman yaparken bir çok tarihi eseri de harap edip yok etmişlermiş.Nedir bu tarihi eserler?Kaynak ne?yok sadece yalan itham ve idda! Peki bu talkan ve curcan iddiasını bu soytarılar kimden öğreniyor biliyor musunuz?O dönemin sunni islam akımına düşman olan ,zıt olan yada politik manada muhalif olan bazı arap ve farsi dedikoducukların söylentilerinden hahaha hiç güleceğim yoktu hahaha!

Lakin ne Emeviler ile arapların orta doğu Afrika ve  Avrupaya doğru hedefi nede Türklerin orta asya hakimiyeti ile uzak doğuya Çine karşı hedefi birbirine bir kere en başta çok zıttır.Yani bir rekabet ortamı dahi söz konusu değil Türkler ve araplar arasında.Hatta bu yönü farklı lakin amacı aynı noktada buluşan hedefler doğrultusunda Talas meydan muharebesindeki iş birliği neticesinde zaten Türkler resmi olarak islam ile önceki dinleri arasındaki bir çok ortak noktayı görüp etkilenip isteyerek kolayca müslüman olurlarken ,bu iş sırf Araplarla kalmadı ,böylece daha sonra Türkler ile de İslam batıya ve dünyanın geniş ve uzak coğrafyalarına doğru büyük adımlar attı ve yayıldı.Bu noktada Arapları dahi geride bırakmış İslam aleminin öncüsü ve yıldızı Türkler olmuştur.Bu bugünde bir çok yönden ve coğrafyadan bakarsak böyledir.


Dediğimiz gibi; Türkler resmi anlamda 751 Talas savaşındaki ortaklık ve Karahanlı Satuk buğra Han ın Müslüman olması akabinde onun 200bin kişilik tebaasının da İslama girmesi yanı sıra bunun mevcut diğer Türk kavimleri ve tarihi boyunca da Türkler arasında hızla yayılması ile oldu.Bu resmi dönem Abbasilere çağdaştır.Bu resmi bilgi ve olaydan çok önce Türkler ile Araplar arasında geniş çaplı Ticaret ağı ve yolları ile de islamın etkisi Türkler üzerinde zaten başlamıştı bile. Bunu Araplarla ticaret yapan ve Türk olmayan diğer kavimlerin de İslamla tanışıp Müslüman olmalarından görmekteyiz. Talkan ve Curcan katliamı çok daha önce gösterilen ve hatta ‘’kayıp-bilinmeyen’’ olarak açıklanarak arkasına kolayca saklanabildikleri bir zaman diliminde oldu diye sallayanlara bakarsak bu saçma hayali yalancı dönem Emevilere denk gelir.




Diyelim ki ,kendi içinde mezhepçi mücadelelerle boğuşan aynı anda batıyla savaşıp İspanya ya dek giren Emeviler işi gücü bırakıp Türklerle uğraşmış olsun ve talkan curcan katliamı olsun bunun tarihte Türk ün bu doğrultuda yönlenmesine hem de talkan curcan katliamı ile Türk ün zorla İslamlaşması gibi bir iddia kadar saçma boş zorlama adi şerefsizce zavallı boktan bir iddia daha olamaz ki, Türk o zamanda güçlü idi ,Türkler saldırgan ve gözüpek savaşçılardı.Öyle zorla Türke hangi dine mensup olursa olsun zorla Türke hiç bir şey kabul ettiremezsiniz ki bu gerçek tarihte her dönemde görülür her zaman.Talkan ve curcan katliamı safsatasını savunanların iddia ve boş muhabbetten başka bir şey oryaya koymadığını görürsünüz. İddia ettikleri bölgelerde Maveraünnehir coğrafyasında Buhara ve Semerkant ta Türk sayısı mevcut topluluğun %10u kadardır.

Bu Türkler de göçebeydi ,yani orada yerleşik değillerdi bile! Amaç ticaret olduğu için çoğu gezgin tüccarlar ve tebaasından ibaretti.O bölgede talgancıların iddia ettiği gibi böyle Yüzbinleri bulan bir devasa sayı ve genişlikte katliam iddiasının ne kadar uçuk ve sahtekarca olduğunu anlamak için bu bile yeter.Hayır dünyanın başka bir yeri olsa hadi diyeceğim bu yalanı atmak için seçtikleri coğrafi nokta çok kötü bir kere hahaha!


Verdikleri rakamlar dahi komedidir. O zaman o bölgedeki coğrafi konum ,yayılma ve geniş etkileri araştırdığımızda hem mesnetsiz olduğu kadar verdiği devasa katliam sayıları ve etkilediği geniş alanı ile böyle göz ardı edilemeyecek kadar büyük ve önemli olduğu iddia edilen bu olayın nedense tarihte doğru dürüst bir tane dahi kanıtının izinin bile olmaması ,hatta ve hatta ‘’ağaçlar,meralar kıpkırmızı oldu ,orman hayvanları dahi bu kana bulaştı,katledilen Türk kanı ile dereler de kırmızıya boyandı ve bu kanla yoğunlaşıp kabaran derelerden değirmenler döndü ,buradan buğday öğütüldü,buğdaya türkün kanı karıştı buğday unu da kırmızıya bulandı,bu undan Türk kanıyla kızıla bulanmış 'kırmızı ekmek' pişirip yediler’’ manipülatif ve dikkat çekip etkili olabilmek için bilerek sansasyonel hale getirilmiş talgan-curcan provokatif propaganda yalanı, işte bu pis adi şerefsizlerin amacının; ‘’Türkler arasında nefret düşmanlık ve bölücülük’’ yaymak olduğu aşikardır.Bugün ünlü tarihçi Prof.Dr.İlber Ortaylı bile bu talkan ve curcan safsatasını alay ederek yalanlamaktadır ve daha bir çok tarihçi bu yalanı reddeder.





Dediğimiz gibi; Türkler resmi olarak Abbasiler dönemi/Talas savaşı/Karahanlılar /Saltuk buğra Han döneminde Müslüman olmuşlar.Ondan önce Emeviler döneminde büyük çoğunlukla ‘’Ticari’’ ilişkiler ile yakınlaşmışlar.Hatta  ve hatta İlber hocanın iddiası ise işi daha ileriye ve daha sonraya götürerek; en büyük ciddi kitlesel İslamlaşmanın resmen Uygur Türkleri ile görüldüğü,bunun öncüsünün de Araplar değil farslar olduğunu söyler ve islamın orta asya Türk yurdunun içine ve özüne dek girmesine etken olarak ta Uygur Türkleri ve farsileri gösterir. Sözde Türkçü geçinen kolpalar ise bu sefer de bir fars karşıtı talgan ve curcan yalanı henüz ortaya atamamıştır.Yine prof.İlber Ortaylı İslamlaşma sürecinin uzun bir tarih ve coğrafyaya zamanla yavaş yavaş yayıldığını söyler ki mantıklı ve gerçek olan da zaten budur. Bizim talgancı curcansılar ise belirsiz bir tarihte bilinmeyen bir olayla belli bir bölgede yerleşik olan Türklerin Araplar tarafından koyun gibi kitleler halinde ormanları dereleri dahi kırmızıya boyayacak kadar bir kasaplıkla kesilmesiyle o dar ve kısa sürede tüm Türklerin zorla Müslüman olduğunu iddia edecek kadar cahil ve hastadırlar. Bu kısa sürede dar bir alanda nasıl bir ‘’bilinmeyen’’ zorlama güç ise, Onca zafer ve başarı dolu şanlı tarihimizin getirisiyle Kurtuluş savaşlarını veren yılmayan boyun eğmeyen şerefli güçlü İslam sancaktarı Türk, hatta bugün tüm Türk dünyasını İslam sevdası ile yüceltmektedir.



Yine talgan ve curcan yalancı sahtekarlarının diğer bir iddiası da;’’Türkler, zayıf
düştükleri zamanında İslamcı Araplar tarafından kesilip katledilerek zorla kafasına vura vura Müslüman yapıldı.Hiç kimse isteyerek din değiştirmez ,bu iş zorla olur, bu nedenle Türkler de arabın zulmüyle zorla Müslüman oldu’’ iddiasıdır.
Daha önce belirttiğim gibi ben Kıpçak kökenli Türküm.Kıpçak tarihi ile ilgili makaleler yazdım burada da yayınladım. Kıpçaklar başta şamandı, sonradan Ortodoks hristiyan oldular. Sonra ise Müslüman oldular ve böyle devam ettiler.Burada Kıpçaklar hiçbir zaman zorla din değiştirmediler ve buna da kimsenin gücü yetmezdi.Kıpçak Türkleri savaşçı ve bileği bükülmez askeri sanatkarlardı. Ortodoks hristiyan olmaları da gürcülerle yakın ilişki,yardımlaşma, yurtluk verme , ticaret ve evlilik -dostluk ile vuku buldu.Kıpçaklarda gürcü ordusunun temeli oldu ve gürcüler de bu sayede geçmiş tarihte başarılı oldular. Hatta rusların öncülleri slav knezliklerin Ortodoks hristiyan olmasında dahi gürcüden çok ,o zaman hristiyan olan Kıpçak Türklerin etkisi vardır.Bu ilişki de pozitifti ve Kıpçak kazakları taa Sovyetler döneminde Nazilere karşı Rusların savaşında dahi ordunun önemli bir kısmını oluşturdular.


Bugün Ortodoks hristiyan rus tanımı dahi Kıpçaklara bakar. Hal böyle iken bizim talgansı curcansı şebekler buna laf ediyorlar mı? Hiç gördünüz mü daha başlangıç noktasında büyük bir güç iken Kıpçakların hristiyanlaşmasına laf atan bir sözde Türkçü gördünüz mü? Türk ün hristiyan, yahudi hata ateist olmasına neden laf etmiyor bunlar?Çünkü bunlar ne Türk ne de Türkçü !Bunlar kripto kalleş ermeni!Hem de Ortodoks ermeni! Hiç hristiyanlaşan kıpçağa laf eder iftira atar mı ?över hatta bunu! Demek ki Kıpçak gibi isteyerek din değiştiriliyormuş aynı Müslüman Türkler gibi! Her daim Tüccarlık yapan Yahudilerle Ticaret yaparak Yahudi olan Hazar Türkleri gibi!
Talgancı curcansılar neden bunlara dair iddialarla gocunmuyorlar dersiniz?Çünkü hristiyan ve Yahudiler bu talkancı curcansıların ağa babalarıdır!


Lakin hristiyanlık Türklüğü bozup yok eder! Bugün hristiyan kalan Kıpçak kazakların Ruslaşıp rusa hizmet etmesi gibi,Türk kökenli Bulgar Macar ve hatta bir kısım Finlilerin Türklüklerini hristiyanlık neticesinde unutması hatta türke düşman olma safhasına bile geldiklerinin görülmesi gibi.Sizin talgan-curcan sahtekarları buna dair bir şeyler söylüyor mu ha? Onlara da yalanlarla saldırma amacı neden gütmüyorlar?Çünkü zaten buna hizmet ediyorlar.

Tarihte ve günümüzde açıkça görülüyor ki,İslam dışında kalan Türk en başta Türklüğünü kaybediyor ,ikinci adımı ise leş kargalarının eline verdiği silahı Türke doğrultmak oluyor.İslam ın Türk ün ruhuna aklına ve yaşamına uygunluğu o kadar açıktır ki,kadim Türk tarihinde olduğu gibi bugün de Türk ün olduğu yerde İslam da ayrılmaz bir bütün olarak var olmaktadır.Tarihte Türk ve İslam kadar birbirine yakışan iki Olgu daha yoktur.Günümüze baktığımızda buna İslamı dünyaya kötü gösteren çoğu arap kralları şeyhleri bile dahildir.Rusun,batılı haçlının, Çinlinin dinsiz ırksız komunizm ve faşizmle saldırıp o Türk ve İslam düşmanı baskısını ve saldırısını ne zaman kırdıysa ve yıktıysa şanlı Türk, ilk önce camileri açmış ,sonra ezanlar okuyup Allah a şükretmiştir.İşte talgancı curcancı kalleşler ,bu maneviyatı bozup yok ederek, Türkü özünden ayırıp 'ister hristiyan olsun ister yahudi ister dinsiz olsun yeter ki müslüman olmasın' diyerek bu amaçla Türklüğü maneviyatından soyutlayıp, Türklüğünü unutturup Türklüğün yok olmasını amaçlamaktadırlar.


Bu cahil talgancı curcansı mallar bunca sıçıp sıvadıktan sonra bir de üstüne ‘’Cengiz han intikamımızı aldı’’ diye tüy dikerler.Hahahaha.Nasıl almış? ‘Bağdat a girip arap Abbasileri kesmiş’! Hahaha! Cahilliğin bu kadarı! Bir kere Bağdat a giren Moğol eşşeği Hülagüydü, Türk mü Moğol mu tartışmalı olan Cengiz han değil! Cengiz han uçmağa fırlayalı çok olmuştu! Hülagü ne Türktü,ne Türkçüydü ne de şamandı! Tek derdi asmak kesmek ve talan etmekti! O zamanla Bağdat ve Araplar da zengindiler.Hazineleri göz kamaştırıyor ve bunu duyanların ağzını sulandırıyordu!Bunların başında da Moğol eşeği Hülagü geliyordu. Hülagü gitti Bağdat'ı yaktı,hazineleri talan etti ,Arapları kesti ve Abbasileri yıktı.Türkle ve Türklükle hiçbir alakası olmayan Moğol eşeği hülagünün (salak gibi hülagüyü Cengiz han sanıp) bu yaptığından mutlu olanların tek sevinci arap ve müslümanın zarar duymasından duyulan ezik mutluluktur.




Fakat Bundan mutlu olan ,üstüne Türkün olmayan talgan curcan katliamının öcü alındı saçmasalak hayali ile kendinden geçen Türkçü geçinip Türk maskesi arkasına gizlenmiş talgancı curcansı şerefsizler ,bu Moğol eşeği Hülagü nün kösedağ savaşında Selçuklu Türkleri ni yıkan,Anadolu yu Türk kanı ile kırmızıya boyayan ,Daha sonra onu domaltacak olan Memlük Türk devleti hakanı Kıpçak Türkü Köle Kral Baybars Han a karşı Ermenilerle ,haçlı Fransızlarla, batılı rum yığınlarla ve onca Türk düşmanı toplulukla iş pişirip karşı koymaya kalktığını nedense göz ardı ederler,yada bunu bilmeyecek kadar adi birer yavşaktırlar.Asıl Bunların o kıvrık kancık kuyruklarını Baybars Han 1260 Ayn Calut ta kökünden kesti diye bunların o kuyruk acısı halen sürmektedir belli ki! Bu türkçü geçinen ermeni artıkları Baybars haz zamanında bunların sikik kralını domaltıp attı diye Baybars a karşı duran ermeni işbirlikçisi yavşak hülagüye adi bir fahişe gibi sempati duyuyorlar.Rezillik bu!Reziller sizi!Kansız piçler!



‘Türk ün dini şamanizmdir’ diyen bu asıl bölücü ve gruplaştırıcı embesillerin de o beyinsiz kafaları nedense ateistlerin götünün dibinde sürünüp konuşur.Kankaları ateistlere dair ,savundukları Şaman öncü Türk liderlerin ‘’tanrısızdan dinsizden bi sikim olmaz.Bunların peşine ,yanına takılandan da bir bok olmaz’’ babında söz ve  fikirlerine hiç değinme ve bunu dile getirme ihtiyacı duymazlar nedense ,bunları bir güzel unutur ve unutturmaya çalışırlar ,eeee dinsiz ve maymun ırkçısı ateistler kankaları ne de olsa!

Bu nedenle de Türklerin kitleler halinde müslüman olması anca kendi istekleri ile olabilirdi ve de öyle de oldu;Türkler kendi istekleriyle severek müslüman oldular, devletler ,sancaklar, medeniyetler kurdular. Şehitlik ve gazilik ünvanına ulaşmanın da verdiği hüşu ile dev zaferler  kazandılar.Bugünde Türki cumhuriyetlerin ortak paydalarından en önemlilerinden biri İslamdır.Türk olmayıp İslam olan ama Türk ün karakterini ve hatta bayrağını hayranlıkla kopyalayıp kendilerine alan müslüman bir çok ülke bile var.Bu işler öyle zorla istemeyerek olmaz,zorla güzellik olduğu nerede görülmüş?Talkan ve curcan gibi münferit mesnetsiz boş karanlık bir saçmalıkla, bunca asırlık çok yönlü ve aydınlık global kadim ve kesin bir gerçeği küçültüp yutmaya ve karalamaya çalışmak komedi! 


Bu Talgancı Curcansı Yavşak sürüsü Türk maskesi arkasına gizlenip ,Bugün bile Bir çok Türk ulusunun müslüman olmasına bakmadan,İslama dil uzatıp İslami değerlere küfür ederken aynı zamanda şehit ve gazi Türk atalarımıza da düşmanlık beslemektedirler.
Bu Talgancı Curcansılar ;Saltuk Buğra Hanlara,Selçuk-Çağrı-Tuğrul Beylere,Sultan Sancarlara,Alparslanlara,Kılıçarslanlara,Keykubatlara,Babürlere, Melikşahlara,Alp Tiginlere,Gazneli Mahmutlara, Baybarslara,Kalavunlara,Timurlara,Uluğ Beylere,Berke Hanlara,Raziye Begüm Sultanlara,Celaleddin Harzemşahlara,Nurettin Zengilere,İstemi Kağanlara,Osman Gazilere, Çaka Beylere,Uzun Hasanlara,Ertuğrul Gazilere,Yavuzlara,Fatihlere ,Kanunilere,4.Muratlara,Abdülhamitlere ,Enver paşalara,Nurettin paşalara, Gazi Osman paşalara,Halil paşalara,Kazım Karabekirlere,Fevzi Çakmaklara,Seyit Onbaşılara,Erzurumlu Kara Fatmalara ,Çanakkale Şehitlerine,Sarıkamış şehitlerine ve Kıbrıs barış harekatında,kore savaşında,Terörle mücadelede, Avrupa da ,Afrika da,Ortadoğu da, Anadolu 'da ve Kudüste kadim tarih boyunca emperyalist haçlının, uzak doğuda ise kızıl çin ve rusun zulmüne karşı baş kaldırmış şanlı müslüman Türk kumandanlarına,askerlerine ,mücahitlerine ve ilim adamı-alimlerine dahi o pis adi çatallı kancık kansız dillerini uzatmaktadırlar.


Bu Talgancı curcansıların sefil varlıklarının nedeni; Türk gibi görünüp Türke ihanet ederek onları birbirine düşürmek,Onu maneviyatından kopararak böylece iç savaş yaşamasını ve gruplara bölünmesini ve yine Türk ün Türkü kesmesini böylece zayıf düşen Türkü de alemden silmeyi amaçlayan batılı ve doğulu haçlıların ve Siyonistlerin kıyamet çağındaki global amaçlarının kahpe kancık birer uşağı olmalarından gelir.
Bunlara asla itimat edilmemeli ,görüldüğü yerde de hadleri bildirilerek asıl bunların tek tek tespit edilerek, Şerefli şehit ve gazi torunu şanlı Türk toplumu içinden ayıklanıp yok edilmeleri gerekmektedir.



  BAYRAK İNMEZ EZAN DİNMEZ,TÜRK-İSLAM RUHU ASLA ÖLMEZ!

KÜNYE
Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Şubat 2019
Güncelleme; Yok