Translate

26 Haziran 2014 Perşembe

MARTYRS - İŞKENCE ODASI

MARTYRS -  İŞKENCE ODASI - ŞAHİT





Tarih:2008 Tür: Dram/Gerilim/Gizem Süre: 97 dk. Yönetmen: Pascal Laugier Görüntü Yönetmeni:Stéphane Martin,Nathalie Moliavko-Visotzky Müzik: Alex Cortés,Willie Cortés,Seppuku Paradigm Senaryo: Pascal Laugier

Konusu;70’li yıllarda bir genç kız vücudu yaralarla doğranmış halde bir evden koşarak kaçar ve bir yola çıkar.Film bu sahneyle başlıyor.Yolda bir müddet koştuktan sonra düşen kızı sonunda bulup hastaneye kaldırıyorlar yaraları iyileşiyor psikolojik destek falan alıyor.Yaklaşık bir 15 yıl geçiyor bu arada. Her şey düzeldi derken kız o eve geri dönüyor ve insanı sarsan unutulmaz bir katliam sahnesi yaşanıyor.Sonra film yine farklı bir yöne dönüyor gizli bir kapı ve ardından acımasız ritüellere sahip felsefi bir akıma kapılmış bir tarikat işin içine giriyor ve beklenmedik bir sona doğru akıyor film.



Beğeneni kadar beğenmeyeni de çok olan bir film.Bu da filmin herkesin izleyebileceği bir film olmamasından ötürüdür.Keza çoğu sahnesi kanlı ve vahşet doludur bunu da herkes kaldıramaz.Ayrıca kan,vahşet,psikoloji,felsefe,Tarikatlar ve ölüm gibi bir çok sansasyonel olgu filmde harmanlanmış ve bu durumda çoğu kişinin bu bağlantıları çözememesine neden olmuştur.Fakat bunların hiç birisi Türkiye de ‘işkence odası ‘ olarak geçen aslında ‘Şahit’ anlamına gelen ‘Martyrs’ adlı bu etkileyici ve sıra dışı filmi kült olmaktan çıkaramamıştır.Film sahneleri nedeniyle +18 kategorisindedir.Fakat hangi yaşta olursa olsun içeriğini kaldıramayanlar için uygun değildir.

Oyuncular: Morjana Alaoui(Anna Assaoui), Mylene Jampanoi(Lucie Jurin), Catherine Begin(Mademoiselle), Robert Toupin (baba),Patricia Tulasne (Anne)



KÜNYE

Tür;Sanat,Sinema,Kült Film
İçerik;Film tanıtımı,İzlenimler
Kaynak;İzlediğim Filmler,Fan Clup,Tanıtım
Dönem;Kasım 2009
Güncelleme; Yok 


22 Haziran 2014 Pazar

ANNELİESE MİCHEL'İN KORKUNÇ HAYATI


ANNELİESE MİCHEL'İN  KORKU FİLMLERİNE KONU OLAN GERÇEK HAYATI



1952 doğumlu Anneliese'in mutlu yaşamı; 1968 yılında bir gece, kendini kontrol edemediği bir şekilde kasılırken bulduğunda tamamıyla değişir. Psikiyatristler sürekli devam eden bu olağan üstü krizlere "epilepsi" teşhisi koyarlar.



1970-1975 yılları arasında ataklar sıklaşır ve Anneliese gündelik yaşamında da şeytani görüntüler ve hayaller görmeye başlar. Aynı zamanda koyu katoliktir ve bir süre sonra ruhuna şeytan girdiğine inanmaya başlar. İblislerin kendisine emirler verdiğini doktorlara anlattığında doktorların ve verdikleri ilaçların kendisine yardımcı olamayacağını anlar.

1973 yılında katolik kilisesinden "şeytan çıkarma" işlemi için izin istenir. Kilise buna izin vermez ve medikal tedavinin devam etmesi gerektiğini belirtir. Ancak ataklar artarak devam eder ve 1974-1975 yılları arasında kliseye defalarca başvuru yapılır. Klisenin tavrı nettir. Anneliese'nin daha dindar bir yaşam sürmesi gerektiğini söylerler.

Ataklar sırasında Anneliese'nin kendine ve ailenin diğer fertlerine zarar vermeye başladığı, karınca ve örümcek yiyerek beslendiği ve yemek yemeyi reddettiği 1975 yılının son baharında Almanya Katolik Klisesi sonunda "The Great Exorcism"in uygulanmasına izin verir ve bu iş için iki rahip atar.




1975 Eylül- 1976 Temmuz ayları arasında "şeytan çıkarma" seansları haftada 1 ya da 2 kez olmak üzere gerçekleştirilir. Bu arada Anneliese hiç bilmediği bir dilde konuşmaya başlamıştır. Kesinlikle yemek yemez, iblislerin buna izin vermediğini düşünür. ilac ile uyutulup yiyecek verilebilmektedir.. aliesinin evinde kalan annaliese kriz anlarında bağırmaya başlayıp evin içinde çırıl çıplak koşturmakta, kendi çişini içmekte,örümcek ve dışkı yemekte, anlaşılmayan lisanlarda ve ses tonlarında konuşmakta, yer yer kendine zarar vermekteydi.. bazı durumlarda 2 ya da 3 erkek güçlükle zapt etmeye başlamıştı... bu arada seanslar devam ediyordu.. haliyle psikolojisi de iyice kötüleşmişti.. duvarın karşısında günde 600-700 defa arka arakaya diz çöküp kalkıyordu ki bu yüzden dizleri parçalanmıştı..
rahipler bu ara seansları hep kaydettiler.... son seans 30 haziran 1976'da oldu.. 




daha sonra...ataklar azalmaz. Hatta zaman zaman kısmi felç geçirir. Daha öncekilere oranla daha kendini bilmez şekildedir. Medikal tedaviye son verilmiştir. Seansların detaylarını saklamak amacıyla seanslar ses kasetlerine kaydedilmiştir. yaklaşık 40 ses kaseti dolmuştu…

Son "şeytan çıkarma ayini" 30 Haziran 1976'da gerçekleşmiştir. Bu sırada Anneliese zatüreeye yakalanmıştır. Vücudu tamamıyle halsiz kalmıştır. Ayinler sırasında obsesif şekilde yaptığı hareketleri bile yapamaz durumda bulur kendini. Annesi Anna Michel kızının ölümünü ertesi gün, 01 Temmuz 1976'da kaydeder. 1 temmuz öğle vakti anna son nefesini verir.Otoritelere haber verilir ve savcı hemen konuyu soruşturmaya başlar.



Ailesi ve rahipler hakkında dava açılır. Ölüm sebebi açlıktır. Dava Avrupa'da uzun süre ses getirir. Doktorlar, rahipler, ses kayıtları dinlenir. Psikologlara göre bu durumun sebebi genç kızın ailesi ve rahiplerdir. Anneliese'yi farkında olmadan yanlış etkilemeleri sonucu ölümüne sebep olmuşlardır. (Doctrinaire Induction) kısaca rahipler ve ailesi zaten epilepsi hastası olan kızı belki de farkında olmadan etkilemişlerdi.. yaptığı hareketlere sebep çıkartmışlardı ve zaten gayet katolik olan kızcağız da bu sebebe bağlanmıştı. Sonunda aile ve rahipler suçlu bulunup, 6 ay ceza almışlardır.

Daha sonra Alman Katolik Kilisesi bir açıklama yapmış ve Anneliese'nin vücuduna şeytan girdiğini yalanladı. Bu açıklamanın ardından Katolik klisesi "şeytan çıkarma" ayini ve kurallarını tanımladığı "Rituale Romanum"u incelemeye aldı. 1999 yılında Kardinal Medina Estevez, Vatikan'da gazetecilere 1614 yılından beri Katolik klisesi tarafından kullanılan "Rituale Romanum"un yeni versyonunu sundu. Yeni adı De exorcismis et supplicationibus quibusdam (of exorcisms and certain supplications) olan yeni döküman "exorcism" ve kurallarını Katolik Kilisesi için yeniden tanımlamış oldu.



Anneliese Michel

1952-1976 yılları arasında Almanyada yaşamış olan bu genç kız kilise görevlerini düzenli yerine getiren bir katoliktir. Hikayenin devamı hepinizin bildiği gibi İçine şeytan girdiğini düşünmüş işe yaramayan psikiyatrik tedavilerden sonra tedavileri bırakıp kendini rahibe teslim etmiş ve uzun süre şeytan çıkarma ayinlerine devam etmiştir. Ölmeden önceki gün ertesi gün öleceğini ama önemli olmadığını artık huzur bulduğunu söylemiştir.
Rahibe karşı ilaçları bıraktırması sebebiyle ölümüne sebebiyet verdiği gerekçesiyle dava açılmıştır.
Gerçekleştirilen ayinlerin çoğu kayıt altına alınmıştır. Bu kayıtlarda Anneliese in çıkardığı sesler inanılmazdır. Aynı anda 7 den fazla farklı sesi çıkarabilmekte hiç bilmediği dillerde konuşabilmektedir. psikiyatrik rahatsızlıklarda hasta kriz anında yaptıklarını hatırlayamazken Anneliese olanları kriz bittiğinde en ince ayrıntısına kadar hatırlıyabilmektedir. Durumu ilerlediğinde yalnızca böcek yemeye başlamıştır





"Biliyorum ki doğru şeyi yaptık, çünkü ellerinde İsa'nın işaretini gördüm. Stigmatalar oluşuyordu, bu Tanrı'dan şeytanları kovalım diye bir işaretti. Anneliese diğer kayıp ruhları kurtarmak için öldü, onların günahlarının kefaretini ödemek için."

Soru : Anneliese'de ne zaman garip belirtiler ortaya çıkmaya başladı?
1968 yılında, 17 yaşında hala lisedeyken, Anneliese geçirdiği kovülsüyonlardan (kasların kasılması) dolayı acı çekmeye başladı. Mahkeme kayıtlarına göre Anneliese'in ilk epileptik nöbeti 1969'da gerçekleşti. Wurzburg Psikiyatri Kliniğinden bir nöroloji uzmanı Anneliese'e "Grand Mal" epilepsi teşhisi koydu. (Bilinç kaybı falan filan kaynaklı hastalıkmış) Bir süre sonra Anneliese ibadet sırasında (dua okurken) şeytanla alakalı kötücül halisinasyonlar görmeye başladı. Ayrıca lanetlendiğini söyleyen sesler de duyuyordu. Yine mahkeme kayıtlarına göre 1973'te Anneliese depresyona girdi ve intiharın eşiğine geldi. 1975 yılında Anneliese'in ele geçirilmiş olduğu kanısına varıldı ve ailesi doktorlardan yardım almayı reddetti. Bunun yerine sadece şeytan çıkarma ayinlerine odaklandılar. Ama Anneliese'in belirtileri şizofreniyle karşılaştırılmış ve tedaviye cevap verebilme olasılığı varmış …

Soru : Anneliese'i ilk kim ele geçirilmiş diye teşhis etti?
İlk doğrulanmamış teşhisler Anneliese'i kiliseye (muhtemelen kilise tarz bir yere) götüren yaşlı bir kadın tarafından yapıldı. Anneliese İsa'nın resimleri önünden geçmekten çekiniyor, kutsal sudan içmeyi reddediyordu. Ayrıca kadın, Anneliese'in berbat korktuğunu da söylüyordu. Yakın bir kasabadan bir exorcist (dua okuyarak kötü ruhları kovan kişi) Anneliese'in şeytani bir şekilde ele geçirildiğini açıkladı. İlk iki talepleri reddedilse de sonunda şeytan çıkarma ayin talepleri Başpapaz tarafından kabul edildi.



Soru :Anneliese Michel gerçekten filmdeki gibi (Emily Rose'dan bahsediyor) kötü ruhların yüzlerini gördü mü?
The Washington Post gazetesine göre Anneliese, etrafındaki insanların ve diğer şeylerin üzerinde şeytani ruhların yüzlerini görmeye başlamıştı.

Soru : Anneliese hangi şeytani ruhlar tarafından ele geçirilmişti?
Anneliese, içlerinde Lucifer, Judas Iscariot, Nero, Cain, Hitler ve Fleischmann'ın da olduğu bir kaç ruh tarafından ele geçirilmişti Frankish Papazı'na göre. Ayrıca Anneliese'in belirttiğine göre başka bir kaç lanetlenmiş ruh da kendini Anneliese'e göstermişti.

Soru : Anneliese Michel'in ölümünde kimler suçlu bulundu?
2005'teki The Exorcism of Emily Rose filmindekinin aksine sadece bir kişi değil, dört kişi suçlu bulunmuştu. (İhmalden dolayı ölüme sebep olmak suçundan) Peder Arnold Renz, Papaz Ernst Alt ve Anneliese'in annesi ve babası. Dördüde altı ay hapis cezasına ve üçer yıl gözaltı cezasına çarptırıldılar.



Soru : Anneliese'in 1973'teki The Exorcist filminden etkilenme (aslında taklit etme) ihtimali var mı?
1974'te The Exorcist filminin gösteriminden 2 yıl sonra Anneliese'in kaydedilmiş seslerindeki havlama, hırlama ve kendi vahşi sesi her ne kadar filmdeki Linda Blair'ın çıkardığı seslerle benzerlik gösterse de daha soğuktu. Bunun nedenini ise bazıları, Anneliese'in basitçe filmden gördüklerini taklit etmesine bağladılar (tabi Anneliese filmi izlediyse...) Avrupalı bazı psikiyatristler, filmin gösterildiği dönem sonrasında bu gibi taklitlerin hastalar arasında çoğaldığını söylemişlerdir.

Soru : Anneliese'in başka anormal davranışları nelerdi?
Anneliese, kendi idrarını yerde yalamak gibi, sinek, örümcek, kömür yemek gibi aşırı derecede rahatsız edici davranışlar sergiliyordu. Bunlardan bir diğeri de ölü bir kuşun kafasını ısırıp koparmaktı. Bir keresinde ise tam 2 gün boyunca bir masanın altında köpek gibi havlamıştı. Çoğunlukla saatlerce çığlık atıyordu. Ama en geneli elbiselerini parçalayıp yere işemesiydi.



Soru : Şeytan çıkarma ayinleri Anneliese'e fiziksel zarar verdi mi?
Evet. Anneliese 10 ay boyunca 67 kez şeytan çıkarma ayinine maruz kaldı. Bu ayinler sırasında 600 kez diz çökmesinden dolayı dizlerindeki bağlar koptu. Ölümünden bir hafta önce son ayininde o kadar zayıf ve halsizdi ki bu hareketleri ebeveynlerinin yardımıyla anca yapabildi.

Soru :Bu ayinler sırasında yanlarında bir doktor var mıydı?
Hayır. Paskalya Bayramı sırasında ölen Anneliese, yeme ve içmeyi reddetmeye başlamıştı. Hiç bir doktor çağırılmadı. Bilirkişilerin açıklamasına göre eğer bu 4 insan (peder, rahip, anne ve babası) Anneliese'i yemeye ve içmeye zorlasalar Anneliese hala yaşıyor olabilirdi. Ayrıca Anneliese'in kız kardeşlerinden birinin mahkemedeki açıklamasına göre bütün bu denemeler boyunca Anneliese, ilaç almamak ve yemek yemeye zorlanmamak için hastaneye gitmeyi istememişti.




Soru : Peki Anneliese Michel neden yemek yemeyi reddetti?
Anneliese kendini yemek yememe açısından bayağı zorlamıştı çünkü böylece şeytanın etkisinden kurtaracağını düşünmüştü. Öldüğünde sadece 33 kiloydu. Ayrıca ölümüyle, dikbaşlı inatçı gençliğin ve modern kilisenin dönek rahiplerinin günahlarından arınacağını söylemişti.

Soru : Anneliese teknik olarak neyden öldü?
Otopsi kayıtlarına göre 1 Temmuz 1976'da Anneliese Michel, şiddetli susuzluk ve gıda eksikliğine dayanamayarak öldü. Öldüğüde zatüree ve yüksek ateşten dolayı da acı çekiyordu. Öldükten sonra gayrimeşru olan kardeşinin yanına gömüldü. Gömüldükleri bu kısım, mezarlığın hemen dışında (yerde) gayrimeşru çocuklar ve intihar edenler için ayrılmış bir bölgeydi.



Soru : Anneliese'in son sözleri nelerdi?
Halsiz ve ölüm döşeğindeyken Anneliese son sözlerini ölmeden önceki gün söyledi. Şeytan çıkarma ayinini yapanlara : "Kurtuluş için dua edin" dedi. Annesine ise "Anne, korkuyorum" dedi.

Soru : Anneliese kötü ruhlar tarafından ele geçirilmeden önce dindar biri miydi?
Evet. Anneliese ve üç kızkardeşi sıkı bir Katolik aileden geliyordu. Babaları ise (Josef) Papaz olarak yetiştirilmiş, teyzeleri ise rahibeydi .Anneliese doğmadan 4 yıl önce annesi gayrimeşru bir çocuk dünyaya getirmişti. Ve sonuç olarak da bu utanç verici durumdan ötürü düğününde siyah bir duvak giymeye zorlandı. Anneliese çocukken annesi onu (muhtemelen gayrimeşru kardeşinden bahsediyor) bu gayrimeşruluk damgasının günahlarından kurtulma amacıyla dine olan bağlılığını sağlamak için cesaretlendirdi. Anneliese'in kardeşi Martha 8 yaşındayken, böbreğinde oluşan bir tümorü alma operasyonu sırasında öldü. Ve bu sadece Anneliese'in, annesinin kefaretini ödeme arzusunu arttırmıştı. Anneliese ileriki yıllarda başkalarının günahlarından dolayı acı çekmeye devam etti. Genç bir kızken yoldan çıkmış rahiplerinden, uyuşturucu bağımlılarından gördüğü gibi, onların günahları bağışlansın diye taş bir zemin üzeride uyurdu. Üniversite yıllarında odasındaki duvarlara azizlerin fotoğraflarını asar, odanın kapısına yakın bir yerde kutsal su bulundurur ve düzenli olarak Rosary'e dua ederdi. Bu zamanlarda olduğu gibi ölümü sırasında dahi hala yoldan çıkmış gençliğin ve rahiplerin günahlarının arındırılmasından söz etmiştir.






Soru : Okudum ki Anneliese Michel öldükten sonra mezardan çıkmış, bu doğru mu?
Evet. 25 şubat 1978'de, Anneliese'in ölümünden 2 yıl sonra, Anneliese'in ölü bedeni mezarı kazıp dışarı çıkmış ve yanındaki tenekeyle çizilmiş yeni meşe ağacından yapılmış tabuta gitmiştir. İddaya göre Anneliese'in bedenin tabuttan çıkma sebebi, içinde olduğu tabutun çok eski ve kötü olması. Zaten ailesinin de arzusu Anneliese'i oradan çıkarmakmış. Ayrıca bir rahibenin gördüğü düşe göre Anneliese'in bedeni bozulmamış. Ama doğrulanmış raporlara göre Anneliese'in bedeni doğal bir şekilde (ölümünden dolayı) bozulmuş. Anneliese'in mezardan çıkmış (yada çıkarılmış) fotoğrafları hiçbir zaman gösterilmemiş. Ve ailesinin de bu olaya tanıklık etmesine izin verilmemiş. Yine de Anneliese'in evlerinden belirli bir uzaklıkta olan mezarı yatak odasından görülebiliyormuş. Bir de annesi hala orada yaşıyormuş.



Bavyera`da bir köyde doğan ve bir Katolik olarak yetiştirilen Anneliese Michel`in hikayesi. Anneliese Michel, 18 yaşında sara nöbetleri geçirmeye ve korkutucu halüsinasyonlar görmeye başlamış. Sorunun nörolojik değil de doğaüstü kaynaklı olduğuna ikna olan ailesi tıptan ümidi kesip kiliseye başvurunca, Katolik kilisesinden onaylı şeytan çıkarma ayinleri düzenlenmiş. Ne var ki bu öykü Anneliese Michel`in 23 yaşında ölümüyle sonlanmış. Ve genç kızın ölümünde sorumlulukları olduğu düşüncesiyle ailesi ve rahipler aleyhine dava açılmış.




Annaliese Mitchel’in nasıl öldüğü bugün hala gizemini koruyor…dosyası kapanmıştır…kilise yine dönekliğini yapmış…kızın bedenine giren şeytanı yada cini çıkarmak için yaklaşık bir yıl boyunca ayinler yapmasına rağmen,kız öldükten sonra bedenine cin falan girmediğini söylemiştir…o zaman derler lan pis papaz o ki kızın bedenine cin girmemiş ne diye uğraşıyorsun..yada tedavi olmasını engelleyip ölümüne neden oluyorsun (zaten üstü kapalı demişler-6 ay kaktırmışlar)….Anneliese’nin ölümündeki sır perdesi zaten kilisenin fazla suçlanmaması ve üzerine fazla gidilmemesi içinde pek kurcalanmadığı açıktır….anneliese nin yakalandığı epilepsiden ölmesi imkansızdır…çıldırmıştır..nedeni belli olmayan bir şekilde aniden bir gece aklını kaybetmiştir…sonra bu ruh halinden yaklaşık 8 yıl boyunca çıkamamış asla normal ve sakin bir hal sergilememiştir…bu durumu bedeninin zayıf düşmesine ve o anda yakalandığı zatüreenin etkisiyle ölümüne neden olduğu düşünülmüştür…ama onu bu duruma getiren neden gizemini koruyor….
Cinler insanların bedenine girip onları çıldırtabilirler…sapmış hristiyanların uydurma İncilleri ve duaları o cini uzaklaştıramayacaktır tabii….

Anneliese Michel 'in bu acılarla dolu gerçek hayatı, 2005 yapımı 'The Exorcism of Emily Rose' adlı filmde Emily Rose karakteriyle beyaz perdeye uyarlanmıştır.


Anneliese Michel in şeytan çıkarma ayininin gerçek ses kayıtları


KÜNYE

Tür;Biyografi,Araştırma
İçerik;Parapsikoloji,Gizem
Kaynak;Doğaüstü Olaylar
Dönem;Eylül 2007
Güncelleme; Yok 

20 Haziran 2014 Cuma

GENÇ WERTHER'İN ACILARI - GOETHE






’Artık güneş, ay ve yıldızlar istedikleri gibi dolaşabilirler.Çünkü ben artık ne zaman gündüz ne zaman gecedir bilemiyorum, gözüm artık hiçbir şey görmüyor.''

‘’Akşamdan güneşin doğuşunu seyredeyim dediğim halde, sabah yataktan çıkmıyorum; gündüzden ay ışığını görünce mutlu olmayı umduğum halde, akşam odamdan dışarı çıkmıyorum. Niçin yataktan çıktığımı, niçin yatağa girdiğimi tam olarak bilmiyorum.’’




Aşk romanları okumak için asla tercihim olmaz.Eğer kitap alacaksam, seçip parasını ödemek için kasaya götürdüğüm kitap asla bir romantik/aşk kitabı olmaz.Tarzım değil.

Sadece yoklukta kız kardeşimin bazı kitaplarını okurum.Bunlardan beni etkileyen aklımda kalan Goethe nin 'genç werther in acıları' adlı kitabıydı.Yaz günüydü, güneşlenirken kafamı dağıtmak için bir şeyler okumam gerekiyordu.Kitaplıkları karıştırıp durdum.Sürekli gözüme ilişip duruyordu.Aşkın saçmalığını, sıkıcılığını çekemem deyip pas geçiyordum, sonunda bir şey bulamayınca çaresizlikten okumuştum.Anlattığı aşk değildi ,acının gerçek bir tanımıydı.Mazoşizmin resmen tasviri,psikopat bir kitap.Öyle ki o kitabı okurken yaz ayı kışa dönmüştü, etrafı sanki kara bulutlar sarmıştı,martıların yerine resmen yarasalar uçuyordu etrafta,güneşin altında insanı soğuk bir ürperme duygusu kaplardı.

Kitabı uzun uzun anlatmayacağım keza birçok edebi forumda derste defalarca işlenmiş kült bir eser.Kısaca platonik aşk adlı aktörün canlandırdığı yakıcı acının bizzat kendisidir bu eser.Bir roman değil bir felsefe kitabıdır.Eğer öyle kitap okurken önemli yerlerin altını kurşun kalemle çizenlerdenseniz boşuna uğraşmayın.Çünkü okurken her cümlenin altını çizeceğiniz kesin.Zaten fazla kalın bir kitap da değil.Direk kendisi kırmızı kalemdir bu kitap.

Bu kitap yayınlandığı tarihte Werther adlı karakterin giyim tarzı moda olmuş,bu kitap o dönemlerde intihar edenlerin cebinde,masasında,yastığının altında bulunmuştur ve yasaklanmıştır.Napolyon un bu kitabı tam 7 defa okuduğu rivayet edilir.

KÜNYE

Tür;Sanat,Edebiyat,Roman
İçerik;Dram,Psikolojik,Kült Eser,Tanıtım
Kaynak;Okuduğum Romanlar
Dönem;Temmuz 2004
Güncelleme; Yok 



17 Haziran 2014 Salı

NO DOUBT - DON'T SPEAK (SUS)




You and me, we used to be together
Sen ve ben, eskiden birlikteydik

Everyday together always
Her gün birlikteydik, her zaman

I really feel that I'm losing my best friend
Gerçekten en iyi arkadaşımı kaybettiğimi hissediyorum

I can't believe this could be the end
Bunun son olabileceğine inanamıyorum

It looks as though you're letting go
Sen vazgeçiyormuşsun gibi görünüyor

And if it's real well I don't want to know
Ve bu gerçekse bilmek istemiyorum


Don't speak, I know just what you're saying
Konuşma, ne dediğini biliyorum

So please stop explaining
Bu yüzden lütfen açıklamayı bırak

Don't tell me cause it hurts
Anlatma çünkü incitiyor

Don't speak I know what you're thinking
Konuşma, ne düşündüğünü biliyorum

I don't need your reasons
Gerekçelerine ihtiyacım yok

Don't tell me cause it hurts
Anlatma çünkü incitiyor


Our memories
Hatıralarımız

Well, they can be inviting
Tamam, çekici olabilirler

But some are altogether mighty, frightening
Ama bazıları herşeye rağmen güçlü, korkutucu

As we die, both you and I
Biz ölürken, hem sen hem ben

With my head in my hands I sit and cry
Başım ellerimin arasında oturup ağlıyorum

Don't speak, I know just what you're saying
Konuşma, ne dediğini biliyorum

So please stop explaining
Bu yüzden lütfen açıklamayı bırak

Don't tell me cause it hurts
Anlatma çünkü incitiyor

Don't speak I know what you're thinking
Konuşma, ne düşündüğünü biliyorum

I don't need your reasons
Gerekçelerine ihtiyacım yok

Don't tell me cause it hurts
Anlatma çünkü incitiyor

It's all ending
Her şey bitiyor

I gotta stop pretending who we are...
Kim olduğumuz konusunda rol yapmayı bırakmalıyım

You and me I can see us dying...are we?
Sen ve ben, öldüğümüzü görebiliyorum...ölüyor muyuz?

Don't speak, I know just what you're saying
Konuşma, ne dediğini biliyorum

So please stop explaining
Bu yüzden lütfen açıklamayı bırak

Don't tell me cause it hurts
Anlatma çünkü incitiyor

No no – hayır hayır

Don't speak I know what you're thinking
Konuşma, ne düşündüğünü biliyorum

I don't need your reasons
Gerekçelerine ihtiyacım yok

Don't tell me cause it hurts
Anlatma çünkü incitiyor

Don't tell me cause it hurts!
Anlatma çünkü incitiyor

I know what you're saying
Ne dediğini biliyorum

So please stop explaining
Bu yüzden lütfen açıklamayı bırak

Don't speak, don't speak, don't speak
Konuşma konuşma konuşma

Oh I know what you're thinking
Oh ne düşündüğünü biliyorum

And I don't need your reasons
Ve gerekçelerine ihtiyacım yok

I know you're good, I know you're good, I know you're real good
Biliyorum iyisin, biliyorum iyisin, biliyorum gerçekten iyisin

Don't, Don't, uh-huh Hush, hush darlin'
Yapma, yapma, a-ha şşş, şşş sevgilim

Hush, hush darlin', hush, hush
Şşş, şşş sevgilim, şşş, şşş

Don't tell me tell me cause it hurts
Anlatma çünkü incitiyor

Hush, hush darlin' Hush, hush darlin'
Şşş, şşş sevgilim, şşş, şşş sevgilim

Hush, hush don't tell me tell me cause it hurts
Şşş şşş, anlatma çünkü incitiyor










KÜNYE

Tür;Sanat,Müzik,Rock/Metal
İçerik;Klip,Şarkı sözü,Türkçe Çeviri,Tanıtım
Kaynak;Dinlediğim Şarkılar,METALLIUM 2009-2
Dönem; Aralık 1998
Güncelleme; Yok 


15 Haziran 2014 Pazar

THE CROW (KARGA)

THE CROW (KARGA) –ÖLÜMÜ ANLADIĞIN ANDA ÇOCUKLUK SONA ERER



The Crow serisi çizgi romanlar yazan James O’Barr tarafından ortaya çıkmıştır,James O’Barr, trajik bir trafik kazasında nişanlısı Bethany’nin sarhoş bir sürücünün kullandığı araba tarafından öldürülmesi sonrasında çok sıkıntılı günler yaşamaya başlamış. Bu yaşadığı sıkıntılı dönemden kurtulmak için kendisini çizime verir, daha sonraları ise gazetede okuduğu bir haberden ( Detroit’te bir çiftin 20$ lık nişan yüzükleri için öldürülmesi olayı ) oldukça etkilenir ve bunun bir hikayenin başlangıcı için güzel bir çıkış noktası olduğuna karar verir ve 1981 yıllarında Berlin’de ilk The Crow çalışmalarına başlar. 

İçinde bulunduğu sıkıntılı yaşam yüzünden eserini tamamlaması uzun bir süre alır.James O’Barr hikayesinde kullandığı karakterleri kendi hayatından seçmiş,gerçek kişileri karakterleri ile özdeşleştirmiştir.Hatta filmde yer alan çete üyelerinin isimleri de Detroit deki duvar yazılarında alınmış gerçek çete üyeleri isimleridir. (T-Bird, Tom-Tom, Top Dollar, Spooky Stone gibi) Bunun üzerine olayları hikaye üzerine oturtarak hikayeyi tamamlamıştır.




Çizgi romanın başarısından sonra 80li yılların sonunda film yapımcısı Jeff Most film için 1500$ gibi komik ücret önermiş.Filmin kült ve efsanevi olmasının ise iki ana nedeni var.Bunlardan birincisi filmin yönetmenliğini Alex Proyas’ın üstlenmesi ve ikincisi ise başrollerinde efsane karate ustası Bruce Lee’nin oğlu Brandon Lee’nin yer almasıydı.

İlk başlarda birbirlerini tanımayan James O’Barr ve Brandon Lee film çekimlerinde çok iyi anlaşmaya başlamış ve çeşitli röportajlarda James O’Barr,Brandon Lee için küçük kardeşim diye bahsetmeye başlamış. Filmin çekimlerinin bitmesine 8 gün kala Brandon Lee’nin yanlış doldurulmuş bir silah tarafından çekim sırasına vurularak öldürülmesi bu yüzden James O’Barr’ ı hayatı boyunca sarsan ikinci büyük olay olur.


Romanın üzerinden 30 yıl, filmin üzerinden ise 20 yıl geçmesine rağmen The Crow çizgi roman severler için hala bir kült olmaya devam etmektedir.





THE CROW 1 ORJİNAL FİLM SOUNDTRACK ŞARKILARI


1. "Burn" - The Cure – 6:39
2. "Golgotha Tenement Blues" - Machines Of Loving Grace – 4:01
3. "Big Empty" - Stone Temple Pilots – 4:56
4. "Dead Souls" - Nine Inch Nails – 4:54
5. "Darkness" - Rage Against the Machine – 3:41
6. "Color Me Once" - Violent Femmes – 4:09
7. "Ghost Rider" - Rollins Band – 5:45
8. "Milquetoast" (also known as "Milktoast") - Helmet – 3:59
9. "The Badge" - Pantera – 3:54
10. "Slip Slide Melting" - For Love Not Lisa – 5:47
11. "After the Flesh" - My Life with the Thrill Kill Kult – 2:59
12. "Snakedriver" - Jesus & Mary Chain – 3:41
13. "Time Baby III" - Medicine – 3:52
14. "It Can't Rain All the Time" - Jane Siberry – 5:34





THE CROW FİLM SERİSİ TANITIMI

THE CROW 1 (ORJİNAL)



Gösterim Tarihi :Mayis, 1994 Tür : Aksiyon / Fantastik / Gerilim
Süre : 101 dakika Gise Hasilati : 94 milyon $ Yönetmen : Alex Proyas Yapimci : Edward R. Pressman, Jeff Most Görüntü Yönetmeni : Dariusz Wolski Müzik : Graeme Revell Senaryo : David J. Schow, John Shirley ve James O’Barr (kitap)

Konu : Müzisyen Eric Draven (Brandon Lee) ve nişanlısı Shelly Webster (Sofia Shinas) Cadılar Bayramında evlenmeyi planlarlar ancak, düğünlerinden bir gece önce Top Dollar’ın başını çektiği serseri çetesi tarafından şeytanın Gecesi’nde saldırıya uğrar ve katledilirler. Ölümlerinin çok korkunç ve aşklarının çok kuvvetli olmasından dolayı bir yıl sonra Eric’in mezarını ziyarete gelen bir karga Eric’i yanlış giden şeyleri doğru yoluna koyması için hayata geri döndürür.Eric Draven,kendisini ve Shelly’yi öldüren dört çete üyesi ve çete liderini biçmek için adaletin asil  intikamı için geri gelmiştir. Karganın kanatlarında hayat bulan Eric in acısı zalimleri yakacak.



Oyuncular; Eric Draven (Brandon Lee) Shelly Webster (Sofia Shinas) Sarah (Rochelle Davis) Officer Albrecht (Ernie Hudson) Top Dollar (Michael Wincott) Grange (Tony Todd) T-Bird (David Patrick Kelly) Skank (Angel David) Tin Tin (Laurence Mason) Funboy (Michael Massey) Myca (Bai Ling) Darla (Anna Thomson) Gideon (Jon Polito)

Muhteşem bir senaryo harika bir kurgu etkileyici görsel efektler ve yıllarca unutulmayacak,nesillerce devam eden özel hayranları fan clupleriyle Dünya sinema tarihine geçmiş kült film the crow.

Eklenen Sahneler; Brandon öldüğünde filmin 8 günlük çekimleri daha vardı.Filmin geri kalanını tamamlayabilmek için bir dublör ve bazı bilgisayar oyunları kullanıldı.Ayna kırılma sahnesi için Dream Quest adli bir özel efekt şirketi görev yaptı.Çünkü bu sahne Brandon öldükten sonra çekilmişti.Dream Quest camı sanki Brandon kırıyormuş gibi gösterdi. Tavan arasında çekilen çoğu sahnede de dublör kullanılmıştır.


THE CROW 2 (CITY OF ANGELS)


Gösterim Tarihi : 1996 Tür : Aksiyon / Fantastik / Gerilim Süre : 84 dakika Gise Hasilati : 30 milyon $ Yönetmen : Tim Pope Yapimci : Edward R. Pressman, Jeff Most Görüntü Yönetmeni : Jean - Yves Escoffier Müzik : Graeme Revell Senaryo : David S. Goyer ve James O’Barr (kitap)

Konu : Ashe (Vincent Perez) ve oğlu kazara bir çetenin yasadışı işlerine tanıklık ettikleri için çete üyelerince acımasızca öldürülürler.Karga bu sefer küçük bir çocuğun babası olan Ashe’i işleri yoluna koyması için hayata döndürür ve Ashe, motosikletine atlayıp kargayı takip ederek Judah çetesinin peşine düşecektir.Adaletin lanetini yaşayacaklar.Bir babanın acıdan beslenen intikamını tadacaklar.



The Crow filminden iki sene sonra çekilen bu 2. filmde başrolü Vincent Perez alıyor. Serinin son iki filmine göre The Crow ruhunu daha iyi yansıtan City of Angels, The crow fanları tarafından takdir görür.

Oyuncular; Ashe (Vincent Perez) Sarah (Mia Kirshner) Judah (Richard Brooks) Curve (Iggy Pop) Nemo (Thomas Jane) Spider Monkey (Vincent Castellanos) Kali (Thuy Trang) Danny [Ashe'in oglu] (Eric Acosta) Noah (Ian Dury) Sybil (Tracey Ellis) Grace (Beverley Mitchell) Bassett (Alan Gelfant) Hindu (Shelly Desai) Holly Daze (Holley Chant) Zeke (Kerry Rossall) Rahip (Reynaldo Duran)

THE CROW 3 (SALVATION)



Gösterim Tarihi : 20 Mayis 2001 tarahinde DVD ve VHS ‘de Tür : Aksiyon / Fantastik / Gerilim Süre : 102 dakika Yönetmen : Bharat Nulluri Görüntü Yönetmeni : Carolyn Chen Müzik : Marco Beltrami, Kid Rock Senaryo : Chip Johannessen ve James O’Barr (kitap)


Konu : Alex Corvis, kız arkadaşını öldürdüğü gerekçesiyle haksiz yere hüküm giyer ve idam edilir. Bir karganın yardımıyla geri gelerek sevgilisini ve kendisini yaşayanların arasından çekip alan komployu ortaya çıkarmak niyetindedir simdi. İp uçları onu kirli işler çeviren bir polis grubuna yönlendirir. Gerçekten de karganın söylediği gibi aşk ölümden daha güçlü ise adalet de yerini bulacaktır.



Film sinemalarda gösterilmeden direk olarak mağaza raflarında yer aldı.Bu da filmin başarısını gözler önüne seriyor.İlk iki filmin gölgesinde kalsa da sürükleyici izlenebilir bir yapım olarak karşımıza çıkıyor.

Oyuncular; Kirsten Dunst (Erin Randall) Eric Mabius (Alex Corvis) Fred Ward (Captain Of The Police Force) Jodi Lyn O'Keefe (Lauren Randall) William Atherton (Nathan Randall) Tim Dekay Walt Goggins (Toomey) Kelly Harren (Sekreter) Bruce McCarthy (II) (Madden) Dale Midkiff Grant Shaud (Walsh) David Stevens (IV) (Tommy Leonard )


THE CROW 4 (WICKED PRAYER)



Gösterim Tarihi : 2005 Tür : Aksiyon / Fantastik / Gerilim Süre : 99 dakika Yönetmen : Lance Mungia Görüntü Yönetmeni : Kurt Brabbee Müzik : Jamie Christopherson Senaryo : Lance Mungia, Jeff Most, Sean Hood ve James O’Barr (kitap)

Konu;Jimmy Cuervo,gençlik aşkı Lilly ile kasabadan ayrılıp yeni bir hayata atılmak üzeredir.Ancak gençlik arkadaşı olan aynı zamanda ırkçı ve satanist bir çetenin saplantılı lideri death lakablı Luc un kıskançlık ve ırkçılık kokan hışmına maruz kalırlar.Çete tarafından satanist bir ayinle vahşice katledilen genç çift çöplüğe atılır.Karga bir kez daha yanlışı düzeltmek ve adaleti sağlamak için kanat çırpacaktır. Karga gücünü neyden alır?nefret mi,öfke mi,şiddet mi? hayır, o gücünü sevgiden alır ve adaleti sağlar.



serinin bu son filmi diğerlerine göre oldukça silik ve basit kalır.Ben başta olmak üzere The crow fanları tarafından beğenilmez.Tek düze müziği, zayıf kurgusu,berbat oyunculuk ve diyaloglar,bir gençlik filmi havasında çekilmesi, serinin gotik epik unsurlarını ve ciddiyetini kaybetmiş olmasına,ilk filmin muhteşemliğinin yanından bile geçememesine rağmen bu efsaneden feyiz alması bile bu kötü filmi sabredilir kılar.

Oyuncular; Edward Furlong (Jimmy Cuervo / The Crow) David Boreanaz (Luc Crash / Death) Tara Reid (Lola Byrne) Dennis Hopper (El Nino) Emanuelle Chriqui (Lily) Marcus Chong (Savaş) Tito Ortiz (Açlık) Yuji Okumoto (Salgın Hastalık)


İZLENİMLER

Gerek ilk filmde gerekse devam filmlerinde genelde tüm sahneler ,görüntüler gece cekilmiştir, Hic gündüz sahnesi yoktur. kameranın karganın gözünden gösterdiği sahneler de insanın karga olası gelir.kargaları çoğu insandan daha fazla seviyorum.

Sıra dışı bir filmdir, her sahnesinde farklı şeyler düşünürsünüz, ama insana direk hissettirdiği şey acıdır... hele o son sahnede söylenen sözler, o son kavga...uyuşturucu bağımlısı kadına yardımı, yüzünü boyaması... insanın bağımlısı olup defalarca izlemesine neden olabilecek kadar etkileyici muhteşem filmler serisidir The Crow...



filmlerin müzikleri metal /hard rock ağırlıklıdır…zaten böyle mükemmel bir eserin müzikleri de mükemmel olmalıdır…ayrıca ilk filmin ortalarında bir yerde, "skank", markete bira almaya girdiğinde markette "parmağında yüzükler, kolunda bilezikler, oy sana dolanayım, oy oy eminem, nedir bu güzellikler?" şeklinde sözleri olan nadide türkümüz bağlama ile çalmaktadır.

külttür bu film, gençlik yıllarında pek çok yönüyle derin izler bırakabilen filmlerdendir. brandon'ın gerçekten de çekimler sırasında ölmesi ayrıca kahretmekle beraber, muhteşem bir soundtrack albüme de sahiptir. her sahnesi düşündürücüdür, hayata ve ölüme dair düşünceleri iyilik ve kötülük kavramlarını allak bullak eden hayranlık uyandıran kısacası, pek az filmde bulunabilecek bir derinliğe sahip filmlerden biridir karga...




Draven’in elektro gitarla çatıya çıkıp solosuyla tüm sinirini boşalttığı sahne muhteşemdir.

nedeni bilinmez, yıllar geçse de araya tonlarca olay, yüzlerce film girse de, o kadar ki the crow'u bir daha, ellinci defa izliyorum ve filmin uyandırdıkları gram azalmıyor.

 makyaj sahnesi, damda koşma sahnesi,alevlerle yapılan karga resmi, küçük kızın çatı katına çıkıp yağmura serzenişte bulunduktan sonra Draven’in  "Ama her gün yağmur yağmaz ki" dediği sahneler insanı hasta eden...bu sahnelerde çalan parcalar da insanı öldüren sahnelerdir resmen…




filmler gerçek dünyadan kaçışı simgeler çoğu kez insanlar için. 1994 ya da 95 yılında bir gün sinemaya gidersiniz. blade runner, metropolis gibi bir anti-ütopyada, omuzun da kargası, beyaza boyalı yüzü, acı dolu ama ironik replikleriyle kurşunun zarar vermediği bir ölüm meleğinin; "katillerin katili" olarak kendisini ve sevdiği kadını öldüren bir grup kötüyü cezalandırdığı görürsünüz. o iki saat için gerçekler farklı oluvermiştir birden. zorbalık ve haksızlıkla, salt kötülükle mücadelenin başarılı olacağına, adaletin bir gün, bir şekilde yerini bulacağına dair inancınız artar. Ancak adalet yerini bulsa, katiller hakkettikleri cehennemi yaşasa da iki gencecik insan hiç uğruna ölmüş, birlikte geçirebilecekleri bir ömürden olmuşlardır. her ne kadar filmin sonunda shelly ve eric'in yeniden birlikte olduklarını görsek de, insanlar ölse, gerçek aşk sonsuza dek sürse de, bu yönüyle içimi hep hüzünle dolduran bir filmdir the crow. bir intikam hikayesini anlatmakla birlikte kanımca gerçek aşk ve sevgi üzerine çekilmiş en güzel filmlerden biridir, romantizmin doruklarında gezinir. yan karakterlerin sağlamlığı, çekimleri, atmosferi, karanlık ve gotik yapısı, diyalogları, vermek istediği mesajları gözümüze gözümüze sokmayışı ile her zaman kalbimde ayrı bir yeri olacaktır. Trajik bir raslantıyla brandon lee'nin filmin çekimlerinde ölmesi, sarah'nın "real love is forever" demesinin ardından perdede beliren "for brandon and eliza"yazısı da filmin sahip olduğu duygusal derinliği artıran bir yürek burgusudur.



 REPLİKLER

"Eğer sevdiğimiz kişiler bizden çalınmışsa, onları yaşatmanın yolu, onları sevmeyi bırakmamaktır. Binalar yanar, insanlar ölür ama gerçek sevgi sonsuza kadar sürer."

‘’ ne ölüyüm
nede hayattayım
hala hatırlıyorum ve
çok acı çekiyorum
seni sonsuza dek seveceğim
intikamını alacağım…’’



‘’eskiden, insanlar öldüğünde bir karganın ruhlarını ölüler diyarına götürdüğüne inanırdı... ama bazen, okadar kötü birşey olurduki ruh beraberinde büyük bir hüzün getirirdi ve dinlenemezdi... böyle oldugunda bazen karga bu ruhu dünyaya geri getirirdi...yanlışları düzeltmek icin...intikam için….’’

"ölümü anladığın anda çocukluk sona erer"






KÜNYE

Tür;Sanat,Sinema,Kült Film
İçerik;Film tanıtımı,İzlenimler
Kaynak;İzlediğim Filmler,Fan Clup,Tanıtım
Dönem;Aralık 2000
Güncelleme; Yok 


9 Haziran 2014 Pazartesi

ETHS - CRUCİFERE (LAHANA)

  



Je ne m'entends plus   – ben kendimi duyamıyorum
Je ne m'en sors plus  – Artık dışarı çıkmak yok!
Aide-moi, rien qu'une autre fois! – Başka bir zamanda bana yardım ederken
J'ai mâché mes mains  – ben ellerimi çiğnemişken
Je ne sens plus rien  – hiçbirşey hissetmiyordum
Éteints moi!   - ben rahatsızken

Je sais la vérité, l'ai toujours honorée  – gerçeği biliyorum,her zaman onurluyum
Je sais la vérité, je l'ai toujours détestée – ben gerçeği biliyorum,her zaman nefret doluyum

Non, je ne veux plus m'asseoir – Hayır,durmak istemiyorum
Ma vie n'était qu'un rêve – Hayatım sadece bir rüyadan ibaret
L'amertume s'amoncelle – kazık gibi saplanıyor acı

Je prie d'être irréelle – ben rüyada olmak için dua ediyorum
Nos veines ruissellent – Bizim damarlarımızda akan
Envahissent ma tête et je crève  – beynimi istila ediyor ve ölüyorum
J'ai cassé la beauté, effacé, gratté, cessé d'exister – güzelliğim bozuldu,sildim,çizdim,ortadan kaldırdım

Non, je ne veux plus m'asseoir – Hayır,durmak istemiyorum
Plus envie de te voir prés de moi, non! – seni görmek istemiyorum artık,hayır
Enclin disgracieux – sapkın eğilimli
J'irais brûler mes ailes – kanatlarımı yakıyor

Mutation corporelle – çürümüş vücut
Je m'aime facétieuse  – alay ediyormuşum gibi
Démons malins galopent  – malins in iblisleri dört nala
Si beaux, sur leurs chevaux m'enveloppent  – çok güzel,atlarına beni de sarın
Enlevez-moi! – beni çıkarın
L'armée d'infidèle me saisira  – kafir ordusu beni tutuyor

Assise  - Assisi (aziz)

Non!  - Hayır

J'ai sali les amants de ma langue de serpent  – benim tatlı dilim çatallı
J'ai enflammé nos chairs avec nos amours passées  – ben bir sandalyede oturup geçmişi ateşe verdim
J'ai pleuré les avants, la rage des pères  – önce göz yaşlarımla,büyüklerin öfkesiyle
J'ai brûlé nos bancs, de toute ma haine, je me lève  – Her şeyi yaktım,Tüm nefretimle kalkıyorum

Rien, envie du sien de bien  – hiçbirşey için gıpta etmeden
Rien, envie de moins de bien  – her şeyi artık daha az hissediyorum
Plus envie de nos devoirs là-bas – görevim buymuş gibi hissdeiyorum
Plus envie de te voir prés de moi, non! – seni görmek istemiyorum artık,hayır

Ce que tu ne peux sentir – artık hissetmiyorum ben
Tu n'as pas compris- anlamadığınız her şeyi
Tout ce qui me fait languir – ben tek bir şeyi özlüyorum
Tu n'as pas compris – Anlayamadığınız her şeyi
La vérité, tu ne l'as pas comprise – doğru olan bu,eğer halen anlamadıysan
M'a rattrapée, tu n'as pas compris: J'y crois encore – ben yakalandım,anlamıyorsun,ben hala inanıyorum

J'y crois encore – Ben hala inanıyorum
J'y crois encore – Ben hala inanıyorum
J'y crois encore – Ben hala inanıyorum
J'y crois encore – Ben hala inanıyorum
J'y crois encore – Ben hala inanıyorum
J'y crois encore – Ben hala inanıyorum
J'y crois encore – Ben hala inanıyorum








KÜNYE

Tür;Sanat,Müzik,Rock/Metal
İçerik;Klip,Şarkı sözü,Türkçe Çeviri,Tanıtım
Kaynak;Dinlediğim Şarkılar,METALLIUM 2013
Dönem;Nisan 2013
Güncelleme; Yok