Translate

8 Eylül 2019 Pazar

Nevruz, Türk bayramı değildir



Newruz Türk bayramı değildir,Newruz bir sassani/Pers/Fars/iran bayramıdır;

1-Newruz un Türk bayramı olduğunu iddia edenler,bunun hun-göktürk’lerde Ergenekon /Çıkış destanı ile bağlantı aramak amacıyla muhtelif bazı Çin kaynaklarına dayandırmaktadır.Bu Çin kaynaklarını araştırdığımızda Hun ve Göktürklerin bahar zamanında bunu bir şenlik olarak kutladıkları, piknik yaptıkları yazar ki bunu bugün dünyanın 4 bir yanında en eski antik zamanlardan beri yapmayan halk ülke kavim yok zaten.Çin kaynaklarında nevruzun ayırt edici özellikleri olan ateş yakma, ateşe yönelik ayin ve faaliyetler ile Mecusi Zerdüşt inancın temel özelliklerine dair belirtiler asla Türklere dair olarak gösterilmemektedir.Bu noktada işin aslı;




İran'da Zerdüşt öncesi dönemlerden itibaren hasat kutlamalarını ifade eden Mihrican'la (Mehregan, Mihragan) bahar kutlamalarını ifade eden Nevruz'un var olduğu bilinmektedir (Bakınız Widengren, 1968; Yarshater, 1987). İranlılarca kendi dillerinde Nevruz (Now Roz) yani "Yeni Gün" diye adlandırılan ve aynı zamanda yılbaşı festivali olarak da kutlanan bahar bayramının kutlanılışına dair deliller Akemenidler dönemine ait kabartmalarda mevcuttur. Bu döneme (M.Ö. 559-330) ait saray duvarlarında bulunan temsili resimler, birçok bilim adamının da vurguladığı gibi (Boyce, 1979; Eliade, 1978) Nevruz bayramında krala yapılan yıllık hediye takdimini temsil etmektedir. 

Geleneksel İran düşüncesi, İran'da güneş takviminin ilk ayı olan Ferverdin ayının ilk gününde bahardaki gündüz-gece eşitliği döneminde kutlanmaya başlanan Nevruz festivalini efsanevi İran kralı Cemşid'le yada Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt'le ilişkili olarak görür. Başta M.S. 11. yy. da yazan Şehname yazarı Firdevsî olmak üzere birçok kişiden gelen rivayetler Nevruz'un kurumsallaşmasını Cemşid'e dayandırır. Buna göre Nevruz bayramı Cemşid'in, ifritlerce çekilen ilahi bir saltanat arabasıyla göklere yükselmesi anısına kutlanmaktadır. Saltanat arabasını çeken bu ifritleri Cemşid'in yakaladığına ve insanların hizmetine verdiğine inanılır (Yarshater, 1978).

Bir başka delil ise; Nevruz'u Zerdüşt'le irtibatına dair araştırmalardır.Buna göre Zerdüşt, eskiden beri var olan ve ateşin kutsiyeti anısına kutlanan bahar bayramını Nevruz şeklinde düzenleyerek yeniden tesis etmiştir (Boyce, 1979).

  
2- Yine nevruzu Türk’ün bayramı olarak göstermek isteyen bazıları ;Zerdüşt’ün Azerbaycan iran menşeili olmasından ötürü onun Türk asıllı olduğu ve Zerdüştlük üzerinden nevruz kutlamasının da bu bağlamla Türk menşeili olduğunu ve hatta Nevruz kelimesinin öz be öz fars kökenli bir kelime olmasına rağmen, Türklerin İranlılara bunu sokup yaymak için güya bilerek nevruz gibi farsça bir kelimeyi seçtikleri gibi akla mantığa delile ve hiçbir kaynağa dayanmayan komik iddialar ortaya atarlar.O zamanki farsi iran coğrafyasından uzak olan ve bunlarla ilişki içinde olmamış Türk topluluklarında da fars kökenli nevruz kelimesinin yaygın olması ,bu ritüelin Türklerden değil,farsi Perslerin etkili oldukları zamanlarda Türk kabile ve aşiretlere bunu yaydıkları anlamına gelir.

İşte,Burada bazı araştırıcılarca dile getirilen, Şehristani ve Mes'udi gibi çeşitli İslam alimlerinin, Zerdüşt'ün kuzey İran'da Azerbaycan bölgesinde doğmuş olduğuna ilişkin görüşlerine dayanarak, Zerdüşt'ün bir Türk olabileceği ve dolayısıyla Zerdüşt tarafından başlatılan Nevruz bayramının da bir Türk bayramı olduğu yaklaşımının pek tutarlı olmadığını belirtmek gerekir. Zira, şu anda Azerbaycan'ın yer aldığı topraklarda doğmuş olduğu kabul edilse bile, yaklaşık olarak M.Ö. 6. yy. da yaşayan Zerdüşt'ün kendisinden 1400- 1500 yıl sonra Orta Asya'dan göçler sonrası o yöreye gelip yerleşen Türk boylarıyla (Gerçek öz öncü Türkler) bir ilgisinin olmadığını , olamayacağını bilmek gerekir.




3- Nevruz, İslam öncesi İran'da hem dinsel hem de milli karakter taşıyan tam anlamıyla bir bayram özelliğini tamamen karşılamış olarak kutlanmıştır. Türklerde ise bu nebze böyle bir milli ırksal ve dinsel vurgu görülmez ,hatta nevruz a dair dinsel ve ırksal söylemlere yer dahi verilmez.Bu nedenle nevruz orta asya da Türkler haricinde bir çok ırk inanç ve kültürde de aynı oranda yer buldu.Bunu ,Kürtler ise son zamanlarda siyasi politik bir mecraya çekerek milli bir kürtçülük havasıyla yorumlayıp, Zerdüştlüğü de yine milli bir kürt dini şeklinde yorumlayıp atıfta bulunup bütünleştirerek propaganda yapmaktadırlar.Bu propaganda faaliyetleri newruz un bir pers fars geleneği olduğu gerçeği karşısında yenilgiye uğradığı gibi, yine Kürtlerin bunu kendilerine mal edebilme çalışmaları bile nevruz un Türklerin yer aldığı orta asya halklarının milli ve manevi kültürlerinde çokça yer edememiş olmasının da bir sonucu olarak karşımıza çıkar.İşte bu nedenle Kürtler bunu böyle kendilerine alıp mal etmeye çalışabilmiştir.




Gerçi Kürtler nevruzu sosyo-politik bir Kürtçü zihniyete mal etmeye kalkışmamış olsalardı da nevruz bu noktada her zaman tartışmalı bir konu olmuştu.İranlıların, Nevruz günü olan 21 Martı efsanevî krallar Kiyumers ve Cemşid'in tahta oturuş günü olarak görmeleri ve ayrıca bu günün, kahraman-kral Feridun'un, Cemşid'in iki kızını esir alan dev Azdahak'ı yenip öldürdüğü gün olduğuna inanmaları (Heyet, 1995; Eliade, 1978; Widengren, 1968), Nevruz'un İran geleneğindeki milli karakterine işaret etmektedir. Milli bir bayram olarak Nevruz, İran'da yalnızca Mecusi dinsel geleneği bağlılarınca değil, tarih boyu çeşitli inanç sistemlerine inanan İranlılarca kutlana gelmiştir. Nitekim İran'ın İslamlaşması sonrası da bu bayram, İslami bir yorum ve değerlendirmeye tabi tutularak kutlanmayı sürdürmüştür. Yine İslam sonrasında ,İslam öncesi geleneklere oldukça bağlı kalarak harici bir akım halinde İran da doğan fars ve sassani kökenli Bahai akımı da Nevruz un odak noktası ve İslam dünyasına etki ettiği ana unsurlar arasında yer aldı.
Dediğimiz gibi ,Türklerde ise nevruz hep İslam öncesi bir gelenek olarak kalmış,sonraki değişim ve çağlara etki edemeyerek eklenti halinde kalmıştır.Daha sonra İslami söylemlerle Adem in yaratılışı,Hz.Ali nin doğuşu,evliliği,peygamber tarafından asıl halife ilan edilmesinin hep bu günle anılması da yine şii Türklere bu İslam öncesi Mecusi geleneği olarak nevruz un  kutlanmaya devam ettiği farsi iran da bunun İslami yorumunun etkisiyle geçmiştir.Tabii ki bu İslami yorumların gerçekle uzaktan yakından alakası yok,İslamlaşan İranlılar eski Mecusi geleneklerini sürdürebilmek için İslami atıflar yaparak bunu yumuşatmışlardı.Orta asya Azerbaycan şii ve alevi Türklere de bu böyle etki etti kısmen.Ama yine de nevruz orta asya da dini ve milli özelliklerinden farsi iran a oranla daha yoksun bir biçimde kutlanmıştır.


4- Diğer bir önemli nokta ise ;nevruz olgusunda asla yadsınamayacak olan ‘Ateş’ olgusudur.Bu bile nevruz un özünün Türkere ait olmadığının, nevruzun Bir Türk geleneği olmadığının başlı başına bir kanıtıdır.Türklerin tarihte ateşe taptığı ateşe dair bir tür kutlama eylem yada bayram yaptığı hiç görülmemiştir.Bu nevruz un Türk bayramı olduğunu iddia edenlerin dayandırdığı Çin kaynaklarında da hiçbir şekilde geçmemektedir.Nevruz un en dikkat çekici ve ayırt edici özelliği ise fars ve Perslerin ataları olan Sassanilerin ateşe tapan ateşi yücelten ve bunu doğa ve bahar ayıyla bütünleştiren Mecusi dinidir;
İran'da Nevruzun tarımsal ve kozmogonik karakterli bir festival olarak kutlanması da dikkat çekicidir. Bu çerçevede Mecusilerce genelde tabiatın, özelde ise ateşin yaratılışıyla ilişkili bir bayram olarak görülen Nevruz, ateşin efendisi Aşa Vahişta'ya atfedilmektedir (Boyce, 1979). İranlıların Nevruz'a ilişkin yaklaşımlarında "ölüp yeniden dirilme" motifini görmek mümkündür.


 Söz konusu farsi mitolojik olguya göre, ayla özdeşleştirilen ve Mitra'nın yardımcısı olarak görülen ilahi varlık Rapitvan, uzun kış günlerinde bitkilerin köklerini ve su kaynaklarını kötü güçlerce yaratıldığına inanılan dondan korumak amacıyla sonbaharda yer altı dünyasına inmekte, kış bitiminde yeni yılın ilk günü olan Nevruz'da tekrar yeryüzü alemine çıkmaktadır. Dolayısıyla Nevruz, sonbaharda yeryüzünden ayrılan bitkilerin ve suların koruyucu tanrısal varlığı Rapitvan'ın baharda tekrar yeryüzüne dönüşünü kutlamaktadır (Yarshater, 1987). İran mitolojisindeki Rapitvan'ın yer altı alemine inişi ve baharda tekrar yeryüzüne yükselişi tasavvuruyla eski Mezopotamya geleneğindeki bitki tanrısı Tamımız (Temmuz) ya da Dumuzi'nin sonbaharda yer altı alemine inişi ve baharda tekrar yeryüzüne çıkışı düşüncesi arasındaki yakın paralellik bilimsel anlamda ortadadır.

Eski İran'da Fravaşiler için düzenlenen Hamaspathmaedaye kutlamaları Mecusilerce Nevruz'la birleştirilmiş ve Nevruz eski yılın tüm çirkinlik, uğursuzluk ve kıtlığının bittiğini ve sevinç, bolluk ve bereket vadeden yeni yılın başladığını gösteren bir bayram olarak kutlanmıştır (Yarshater, 1987). Yine Mecusilerce gerek Nevruz günü gerekse Nevruz kutlamalarını içine alan ve aynı zamanda "Nevruz" diye de adlandırılan yılın ilk ayı Fravaşilere tahsis edilmiştir (Boyce, 1979).


 İran tarihinde Nevruz kutlamaları her dönemde görülmektedir. Erken dönemlerde yalnızca bir günlük bir festival olduğu tahmin edilen Nevruz'un ilerleyen süreç içerisinde birkaç günlük hatta bazen birkaç haftalık bir kutlama şekline sokulduğu görülmektedir. Nevruz kutlamalarının saray duvarlarındaki kabartmalarda resmedildiği Akamenidler dönemi sonrası Sasanilerce de bu kutlamalar sürdürülmüştür. Sasaniler döneminde (M.S. 226-652) Nevruz'un kutlanış tarihi ve süresiyle ilgili bazı değişiklikler göze çarpmaktadır. Örneğin Orta Sasaniler döneminde, yeni yıl kutlaması Babilliler deki uygulamaya paralel şekilde biri ilkbahardaki diğeri ise sonbahardaki gündüz gece eşitliği döneminde olmak üzere yılın iki döneminde kutlanmaya başlanmıştır. 

Yine Nevruz'la ilgili olarak dört kutlama yapılmıştır. Bunlardan "rahipler Nevruz'u" adı verilen kutlamalar Adar ayının biriyle altısına, "halk Nevruz'u" denilen kutlamalar ise Ferverdin ayının biriyle altısına denk düşmektedir (Boyce, 1979). Sasaniler döneminde Ferverdin' in birinde (21 Mart) kutlanmaya başlanan Nevruz altı gün sürerdi. Altı günlük bu kutlamaların yeni yılın ilk gününe denk düşen birinci gününe Küçük Nevruz (Navruz-i Kucak) ya da Halk Nevruzu, altıncı gününe ise Büyük Nevruz (Navruz-i Buzurg) ya da Asil Nevruzu (Navruz-i Has) adı verilirdi (Taqizadeh, 1938; Gray, 1912). Ferverdin ayının altısındaki Büyük Nevruz, Mecusîlerce Zerdüşt'ün doğum günü olarak da kutlanırdı (Boyce, 1979)


 5- Güya Türk bayramı denilen nevruzdaki bazı ritüeller bizzat bunun pers fars Mecusi dini ve milli bayramı olduğunu kanıtlar;
a)ateş yakmak ateşe yönelik yüceltme ve ritüeller; Sassani pers Mecusilerinde ateşin efendisi Aşa Vahişta'ya atfedilmiştir aynı zamanda ,kışın bitki köklerini koruyup baharda bolluğun gelmesine neden olarak görülen tanrısal varlık Rapitvan a adanmıştır.
b)Tarlaya tohum ekme ritüeli;  Mecusilerde Rapitvanı yüceltmek için 7 tarlaya önceden hazırlanan 7 tohum ekilirdi. Arpa buğday gibi tahıl tohumlarının çimlendirilmesi. (Bîfûnî -1879. Yarshater- 1987)


c)Nehre yada akarsuya çeşitli özel nesneler atmak; Özellikle Türklerde Azerbaycan’da nehre mendil atmak şekilde vuku bulan nevruz ritüeli de eski Mecusiliğe dair sabii kolunun halen çokça uyguladığı bir ritüeldir. Zira ışık ve hayat unsuru olarak değerlendirilen akarsu, Sabii inancında kişilerin davranışlarındaki kötülükleri ve günahı temizlemekte, yeryüzüyle ilahi alem arasında bir köprü vazifesi görmektedir . Mecusilikten kalma İran geleneğindeki bu uygulamada da akarsulara atfedilen böylesi bir değerin rolü olabilir. (Gündüz, 1995).

d)Yine bir yıl boyunca kaplarda bekletilen suyun nevruzda evden dışarı boşaltılmasıyla kötülük ve uğursuzluklardan arınma ritüeli de eski Mecusi iran pers adedidir.Yine ,öküz kurban edilmesi ritüeli de İran geleneğinde boğa, hem Mithra'nın özel hayvanı olması, hem de yaratılışta önemli bir yere sahip olması açısından önemli bir yer tutmakta ve eski dönemlerde Mecusilerce kurban hayvanı olarak kullanılmaktaydı (Boyce, 1979).


Boyce (1979:72) ve Eliade (1978:319- 320) gibi çeşitli araştırmacıları, haklı olarak İran geleneğindeki Nevruz bayramının kaynağının Babil olduğu ya da İran Nevruz kutlamalarındaki birçok ritüelin Mezopotamya geleneğinden etkilendiğini de ortaya koyar.Bunun iran fars pers öncesinde sassanilerden de öncesinde babile dayandığı düşüncesi arkeolojik bir çok olguda da ortaya çıkar.Buradan da bu inanış yada kutlama her neyse  Türklere hiçbir zaman değmemiş alakadar olmamış olduğu görülür.

Destekleyen kaynaklar;

- E.S. DROWER (1937), The Mandaeans of Iraq and İran. Their Cults, Customs Magic Legends and Folklore, Oxford.

- J.A. BLACK (1981), 'The New Year Ceremonies in Ancient Babylon", Religion, 11.

- M. BOYCE (1979), Zoroastrians. Their Religious Beliefs and Practices, London.


 - M. ELIADE (1978), A History of Religious Ideas, d, The University of Chicago Press.

- L.H. GRAY (1912), "Festivals and Feasts (Iranian)", Encyclopaedia of Religions and Eflıics, ed. J. Hastings, T. & T. Clark, Edinburgh, cilt;5, sayfalar ;872-875.

- S.A. PALLIS(1926), The Babylonian Akîtu Festival, Copenhagen.

- J. HENNINGER (1987), "New Year Festi vals", Encyclopedia of Religions, ed. M. Eliade, MacMillan Publ. Com., New York, cilt;10, sayfalar; 415-420.

- E. YARSHATER (1987),"Nawruz",Encyclopedia of Religions, ed. M. Eliade, MacMillan Publ. Com., New York, cilt;10, sayfalar; 341-342.

- G. WIDENGREN (1968), Les Religions de Iran, çeviri; L. Jospin, Paris.

- D.W. THOMAS (1958), Documents from Old Testament Times, New York.



Türkiye'de Nevruz Olgusu

Türkiye de nevruz genel manada kutlanmaz,kutlanmaması da çok normal. Kadim Türk tarihinde 2 tip akım vardır;Birincisi, anayurtta durmayıp özellikle batıya doğu akınlar yapan saldırgan atak savaşçı fetihçi türkler ve diğeri ;anayurtta kalıp doğa tarım hayvancılık ovacılık yaylacılık kültürü ile yaşayan sabit oturgan türkler.

Bunun son islam peygamberi öncesi olayından bakarsak; Türkler aya ve gökyüzüne inanırlardı.Şaman ve tengrici inancın kökeni de budur.
Bu insanların ateşle ve doğayla alakaları yoktu .Bunlar savaşçı göçebe talancı bir kültüre sahiplerdi. Nevruz gibi saçmalıkların öncü Türklerde yeri yoktu.Bu öncü Türkler, islam ın yayılması noktasında savaş ve ticaret olguları neticesindeki işbirlikleri sonucunda sunni islama dahil oldular ve islamın en önemli sancaktarı savaşçıları olmaya devam ettiler.Bu noktada da İslam dışı ve Türklük dışı nevruz gibi sapkın olgular Bu akıncı talancı göçebe Türk topluluklarında hiç bir zaman yer bulmadığından geleneklerinde de yer etmemiştir.Türkiye de de bu nedenlerle kutlanmadı.Türkiye’nin selefleri Osmanlı ve Selçuklularda da kuzeyli kıpçaklar ve oğuzlarda da bu temel manada kutlanmıyordu,lakin bu etki neticesinde Bu kutlamalar gayri resmi halk ananeleri biçiminde günümüze dek kutlanagelmiştir.


 Peki nevruzu kutlayan Türkler kim ve bunu neden kutluyorlar? Geleneklerine nevruz nasıl girdi ve yayıldı?Bu sorulara ilk bakış açısı itibariyle demin bahsettiğimiz noktadan ele alırsak eğer;
İşte bu Türkler anayurtta yerleşik kalan, sabit tarımcı hayvancı ,doğa ile yakın Türk  topluluklarıydı diyebiliriz.Bunlar zamanla farsların ve perslerin öncülleri olan Sassani kültüründen etkilendiler.Son İslam peygamberi öncesinde en sağlam ve yaygın inançlardan birisi Sassanilerin sahip olduğu ateşe tapan mecusi inancıydı.

Bu mecusi kültürü orta asya ve türk yurtlarında etki alanı bularak yayıldı.Baharın gelişi ve doğanın uyanışını kutlamak ve ateş yakıp eğlenceler düzenlemek ateşe yönelik faaliyetler yapmak..vb mecusi inancıdır. Bu inanç orta asyaya yayıldı böylece burada sabit kalan türkler üzerinde etkili olup geleneklerine girdi ve kutlandı.Burada mecusilikten sonra farsiler üzerinde etkili olan şii akımın bunun üzerinden de  orta asya halklarına ve orada sabit kalan türklere etki etmesiyle de görmekteyiz.Bu etki, aslında pek bilinmeyen bir yolla Türklerin şii etki ile iran üzerinden İslamlaşmaya başlamasının da etkisini kesinlikle göz ardı edemeyiz.




  Burada kalan sabit Türklerde, batıya akınlar yapan göçebe Türklerin aksine ilk kez şii İslamla tanıştılar ve şii oldular. Şiilerde nevruz inancı yer bulmaya devam etti ,çünkü şia fars kökenli bir akımdır,farsilerin ataları sassanilerden gelen mecusi adetleri de önceden değindiğimiz gibi İslamlaşma neticesinde buna uydurularak nevruz geleneği gibi şiilikte devam etmiştir.İşte bu nedenle nevruz olayı genellikle şii kökenli Türk ve İslam topluluklarında yer buldu.Ama orta asya coğrafyasında sadece Türkler yoktu ,gürcü, kürt ve peştunlarda da bu mecusi ateşe tapma doğayı yüceltme inancı etkisiyle onlar de bunu kutlarlar. Türkiyedeki aleviler de bu inancı devam ettirdiklerinden kutluyorlar.

Ama dediğimiz gibi akıncı fetihçi savaşçı Türklerin soyundan gelen böylece Sunni İslamı ilk kez tanışıp kabul eden Türk boyları ve devletlerinde nevruz olayı İslam ın temel inanç akaitlerine aykırı olduğundan ve eski sapkın putperest olguları barındırdığından ve de ayrı bir unsur olarak ta akıncı talancı fetihçi savaşçı ve bir yerde sabit durmayan Türk toplulukları sabit olmadıklarından hiç bir yabancı dış kültüründe sabit sürekli etkisinde kalmadılar,Sunni inançla tanıştılar ve bunu korumayı başardılar bu nedenlerle nevruz bizde hiç yer bulmadı.




 Türkiye de özellikle Kürtçü ayrılıkçı akımların siyasi çabaları Nevruzu Kürt ve alevi bayramı olarak perçinlemiştir. Bunun böyle olması nevruz un özünde bir Türk bayramı olmadığını da gösterir bunu daha önce belirtmiştik.Asırlar boyunca Orta asya da hüküm sürmüş,bununla yetinmeyerek akınlar yapıp Türk ün hakimiyetini çok uzak diyarlara dek yaymış olan Türklerde nevruz olgusunun bu kadar sönük ve boş kalması bunun Türk ün özünde olmadığını gösteriyor sosyolojik olarak zaten.


Böylece bu Kürtler tarafından kolayca milli bir propaganda aracına dönüştürüldü.Bu yapılırken,Yine Firdevs inin şehnamesinde geçen ,Fars kralı
Cemşid’i devirip tahta çıkan Dahhak ın zalimce uygulamalarına karşı ,Dahhak ın politikası ve bazı uygulamaları sonucu evlatlarını kaybeden Demirci Kave isimli halktan birisi demirden mızraklar yapıyor ve çocukları da kendisi gibi kurban edilen halkın çoğunluğunu etrafında toplayıp Dahhak a karşı isyan tertipleyerek liderlik edip onu öldürüyorlar,Yerine ise Cemşid in oğlu Feridun’u kral ilan ediyorlar.Bu sefer de Feridun un tahta çıkışını Mihrican bayramı olarak kutlamaya başlıyorlar.Bu bayramın güneş takviminde denk geldiği zaman ise sonbahar başlangıcıdır.

Kısaca,Demirci Kave’nin Nevruz’la alakası yoktur. Nevruz’la müjdelenen Cemşid’tir. Kave’nin olsa olsa Mihrican’la alakası vardır. Üstelik, yaşayıp yaşamadığı meçhul olan mitolojik karakter Kave’nin etnik kökeniyle ilgili ne bir bilgi kırıntısı, ne de emare bulunuyor. Aradan yaklaşık bin sene geçiyor,Nevruz ilk defa 1950’lerde Kuzey Irak’ta milli bayram olarak kutlanmaya başlanıyor. Demirci Kave, aniden Kürt oluveriyor, ismi değiştiriliyor, demirci Kawa haline getiriliyor. Nevruz ise güya Kürtçeleştiriliyor, Newroz’a dönüştürülüyor. Efsanedeki tarih eğiliyor bükülüyor, sonbaharın başlangıcı Mihrican yerine, baharın müjdecisi olan 21 Mart tercih ediliyor.Efsane, komple modifiye ediliyor. Türkiye,ırak,iran ve Suriye de saha çalışmaları da yapan Kürt tarih uzmanı Hollandalı antropolog Profesör Martin van Bruinessen de bu olgunun sosyo-siyasi yönünü doğrular.Bruinessen in bu araştırmasına karşıt bir araştırma veya bunu yalanlayan iddia ortaya atan bunu reddeden bir uzman da çıkmamıştır.


Nevruz da, Türkiye’de ilk defa, 1950’lerde, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye okumaya gelen öğrencilerden öğreniliyor.Bunu Kürt tarihi araştırıcısı Naci Kutlay,tıp fakültesindeyken Ankara’da bir öğrenci evinde birkaç kişilik öğrenci topluluğu ile 1953 yılının 21 Martında kutlayıp Türk siyasi ve sosyal Literatürüne soktuklarını söylüyor. Bu iş bu kadar kolay oluyor yani,Kürt araştırıcı Kutlay’ın bu iddiasını yalan boş yada önemsiz bulabilirsiniz bu noktada ama asıl öne çıkan olgu, bizim üzerinde durduğumuz şey;yani nevruz un Türklerin özüne ve ruhuna işlememiş dış bir kültür yada gelenek olduğudur.Zaten bu böyle olmasaydı bir grup yada bir topluluk çıkıp bunu böyle kolayca sahiplenemezdi.Yok buna sahip çıkmadık başkası sahiplendi demekte bu noktada çok boş ve komik.Sen hem bunu onca Türk topluluğunda yada devletinde şunca zamandır var olduğunu söyleyeceksin hem de buna sahip olunamadığını söyleyeceksin.Hadi biz Türkler nevruza sahip çıkmadık diyelim,biz bunu yapmadıysak eğer buna bilimin sahip çıkması ve bunun böyle olduğunu bizzat bilimin söylemesi gerekirdi değil mi?

Ama bilimsel araştırmalarda nevruzun bir kere en başta Türk bayramı olmadığını ,aksine Türke etki edip Türk ün farslaştırıldığı bir dış bozucu sapkın gelenek olduğunu görüyoruz.Burada olay nevruz a sahip çıkmak değil,Nevruz un Türk ün öz bayramı olup olmadığını sorgulamak gerekiyor,Bunu sorgulayan var mı?nerdeyse hiç yok! Nevruz un aslında Türkleri Türk olmaktan çıkaran Türk ün farslaşıp Persleşmesine neden olan bir asimilasyon olabileceğine kimse ihtimal bile vermiyor.Halbuki gerçek bu.Müslüman olmakla Araplaştık diyenler fars milli gerici yobaz bayramı nevruza yapışmışlar bırakmıyor.Kimsenin de bu umrunda değil.Nevruz sadece İslama değil,Türklerin İslam öncesi hiçbir din, inanç gelenek ve kültürüne de uymuyor.


Diğer bir bakış açısı ise Zamanla Türkleştirme politikası sonucunda,Farsi yada kürt kökenli toplulukların Türkleşmesi babında kutladıkları nevruz un da bir Türk bayramı olarak görülmesidir. Burada en önemli görülen bilinen örnek şah İsmail dir.Şah İsmail kürt kökenli ve sunni iken ,Türkleşmiş ve Şiileşmiştir.Azerbaycan ın kurucusu olarak görülen şah İsmail in safevi devletinde nevruz resmi bir bayramdı.


 Nevruz gibi baharın gelişi doğanın uyanışı falan tohumların filizlenmesi,hayvanların yavrulaması,kuşların ötüşmesi,yumurtadan civciv çıkması,kozadan kelebek çıkması…vb.
Kadim insanlık tarihinde özellikle dinsel teolojide çoğu pagan putçu kabilelerde farklı şekillerde heyecan uyandırarak farklı şekillerde kutlanmıştır.Bu noktadan bakarsak eğer çok kurcalarsanız eğer Amerikan yerlilerinden Avustralyalı aborjhinlere ,Avrupalı paganlardan orta Asyalı Türklere, orta doğulu Perslerden Afrikalı yamyamlara ,uzak doğulu Korelilere kadar böyle baharın gelişi kışın bitişi çiçekler böcekler kuşlar,aşk ,üreme, sevişme…vb .heyecanına kapılıp bunu kutlama ve bayram haline getiren bir çok farklı kavim nevruzunu bulursunuz.

‘’Yok yaw bu bahar bayramı ilk baştan beri Türklerde vardı bu baharın gelişi çiçek böcek olayını ilk biz sevgi ve aşk kuşları olan Türkler buldu,bu nedenle nevruz Türk bayramıdır’’ derseniz bunun mantıken tarihen ve bilimsel anlamda hiçbir bağlılığı olmaz zaten!
  


Son olarak şu nevruza neden karşı olduğumuzu yazalım;Çünkü biz bilimsel Araştırmacı ve Türk milliyetperveriyiz,bizim öncü atalarımız asla ateşe tapınmıyordu ,farsi persi etkisine hiç girmediler ve belirtilen tarih dönem ve biçimde nevruz gibi bir saçma bayram yapacak bir yaşam ve inanç kültürleri de hiç olmadı ,hele ki baharın gelişini kutlamak kuzeyli öncü Türkler için çok saçma! Zaten orta asyanın yerleşik yaylacı Türklerinde ve o zaman ki Sassani pers farsilerin hakim olduğu bölgeye yakın yada komşu olmuş Türk topluluklarında yada kökeni oralı olup, zamanla Türkleşmiş lakin eski köklerini ve geleneklerini sürdürmüş olan topluluklarda nevruz daha etkili ve coşkulu kutlanıyor ,çünkü bu farsların kültürü ve nevruz Türk değil.Nevruz persi iranlıların Türkü farslaştırma olgusudur.Türklerin bu fars kültürünü bu farslaştırma asimilasyonunu bu ateşperest putçuluğu Türklere empoze edip yamamasını ,Türk uluslarının neredeyse tamamının hele de  21 martta bir de coşkuyla asırladır kutlaması utanç vericidir.

Orta asyanın gerçek sahibi,Dünyaya gerçek anlamda hükmedebilmiş ve bunu yine başarabilecek tek halk Türkler olması gerekirken bugün bu Türkler eski ateşperest putperest fars pers dini bayramını kutlayıp ateşin üstünden maymunlar gibi atlayıp Bizim şerefli atalarımızı başbuğlarımıza karşı utanmadan saygısızlık yapıp Türk ün adını ve şanını rezil ediyorlar.Sonra Türkler neden bir olmuyor?,Türkler neden dünyayı yönetemiyor?,Türkler neden kendi ana yurdunda misafir durumuna düşüyor? İşte bundan, bu özenticilik bu kolpalık yüzünden işte! Gerçekten bu çok trajikomik,yahu bariz özeneceksen ,ısrarla fanatikçe yapışıp devam edeceksen eğer ,o halde Türk olmayanların Türke faydalı olabilecek şeylerine özenin bari,asırlar öncesinden kalma,ilkel,sapık,putperest,geri kalmış,faydasız,boş,eski pers fars adetlerine özenmeyin.Resmen komedi bu nevruz yobazlığı.


KÜNYE
Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Eylül 2019
Güncelleme; Yok

ÖLÜM KUŞU - Death's Bird


Kanın olması gerekenden çok soğuk.
Dünyadan kopuk kederimizle dolup,
Aşkımızla yanan bu bedenimizin içinde.

Ve nefesin çok derinden ve boğuk.
Herkesten uzak varlığımız ile doğup,
Zinayla batan bu toplumun dibinde.

Gözyaşı yağmurları altında yıkanan,
Sevgi ve huzurlu bir uyku ile gelerek…
Çürüyen cesetlerin altında uyanan,
Unutulmuş mezarımızda yeşererek…


Bu sabırsız bekleyiş uzun sürmeyecek.
Bizi ayıran bedenimizle tutuklandığımız,
Bize hiçbir zaman uğramayan ;
O simli kadim hüşu.

Ve gözlerinden yayılan ışık hiç sönmeyecek.
Gölgelerin arasından gelişiyle kanatlandığımız,
Aşkımızı pençesinde taşıyan ;
O Simsiyah Ölüm kuşu.

Kan damlaları altında ıslanan,
Sonsuz ve serin bir duygu ile sürerek…
Çorak mezarların altında uzanan,

Kaybolmuş kabrimizde yükselerek…



KÜNYE
Tür;Sanat,Siir,deneme
İcerik;Siir,Nergis
Kaynak;Narkissos (siirlerim)
Dönem;Ağustos 2019

Slumber - Distress (Sıkıntı)


So tear your wounds open -  Öyleyse yaralarını aç
And take your despair out on me - Ve umutsuzluğunu üzerimden al
Quell my apathy – ilgisizliğimi bastır
I suffer for you once again- Bir kez daha senin için acı çekiyorum
I break alone remorse – Tek başıma pişmanlık duyuyorum
Piercing my existence – Varlığımı delip geçiyorum
An elaborate delusion– ayrıntılı bir sanrı
So send your hatred – öyleyse nefretini gönder
And take my body with contempt – Ve hor görerek bedenimi götür





KÜNYE
Tür;Sanat,Müzik,Rock/Metal
İçerik;Klip,Şarkı sözü,Türkçe Çeviri,Tanıtım
Kaynak;Dinlediğim Şarkılar,METALLIUM 2019-6
Dönem;Şubat 2013
Güncelleme; Yok