Translate

tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Ekim 2022 Pazar

İNANÇ GERÇEĞİ- True is True & Right is One


‘’Üzülme!Çünkü Allah bizimledir’’ – Tevbe 40 / Holy Kur'an

 

‘’Matematik Tanrının evreni yazdığı dildir’’ – Galilei (Astronom,fizikçi,mühendis,filozof,matematikçi)

 

"Şans tasarımın kalıntısıdır." -John Milton (Şair)

 

‘’ Bilim insanı Tanrıya götürür. ‘’ – Pasteur (mikrobiyolog)

 


‘’Tanrı size bir yüz vermiş bir tane de siz eklemeyin!’’ –Shakespeare (Şair ve yazar)

 

‘’Her doğan çocuk Tanrının insanoğlundan halen ümidini kesmediği mesajını getirir!’’

 –R.Tagore (şair yazar ressam ve besteci)

 

‘’Şanı, tabiatı yaratana verin.İnsanlığa iyilik getirmek için bilgiyi kullanın.’’

-Boyle (kimyager,fizikçi,filozof,kaşif)

 

‘’Bir dine sahip olmayan hiçbir insan topluluğu bulunamamıştır!’’ – W.Howells (Antropolog)

 

‘’ Bir gülün güzelliğindeki sır; onu yaratanın içine sakladığı matematik sanatının ta kendisidir.’’

 –Fibonacci (matematikçi)

 


‘’Yasa bize evrenin tanrı tarafından ortaya çıkarıldığını ve yaratıldığını,tesadüf olarak ya da kendiliğinden oluşamayacağını öğretir’’–İbn Rüşd (Doktor,Matematikçi,Tıpçı,Fıkıh alimi,Filozof)


‘’Cehennemin en kızgın ateşi,ahlaki bir çöküntü yaşandığı zamanlarda tepkisizliğini muhafaza edenleri yakacaktır’’ -Dante (Şair,filozof)

 

'’Yaratılış gayesi olarak tüm insanlar öğrenme isteği içerisindedirler’’ -Platon (filozof)

 

‘’Cehennem bile hiçlikten daha dayanılırdır!’’ – P.J.Bailey (şair ve yazar)

 

‘’ İnsanın ruhu kandil,Bilim onun aydınlığı ve tanrısal bilgelikte kandilin yağı gibidir.Bu yanar ve ışık saçarsa o zaman sana ‘diri’ denir.’’ –İbn-i Sina (Fizikçi,matematikçi,filozof mucit,doktor,astronom,tıp)

 


‘’Hiç kimse görmek istemeyen kadar kör olamaz’’ – İbn-i Sina (Fizikçi,matematikçi,filozof mucit,doktor,astronom,tıp)

 ‘’Aslında yaşamın akıl sahibi bir varlık tarafından meydana getirildiği o kadar açıktır ki;insanoğlu bu açık gerçeğin neden bu kadar reddedildiğini merak eder.Bunun nedeni;bilimsel değil psikolojiktir’’

 – F.Hoyle (Astronom)

 ‘’Bir kasırganın bir hurdalık üzerinden geçerken parçaları şans eseri birleştirip ,şans eseri çalışan ve uçmaya hazır parıl parıl bir boeing 747 oluşturmasının şansı nedir?Olasılık o kadar küçüktür ki;

Sınırsız zaman ve sınırsız hurdalık verilmiş olsa bile bu olasılık oranında yükselme görülemez’’

 –F.Hoyle (Astronom)

 

‘’Matematik,Yaratcının doğanın içerisine bıraktığı ip uçlarıdır’’ –S.Sertöz (Matematikçi)

 

‘’İnsan Tutkularını yenerek tanrıya ulaşabilir’’ –Spinoza (filozof)

 

‘’Havaya atılan bir taş eğer düşünebilseydi,kendi isteğiyle düştüğünü zannederdi’’ -Spinoza (filozof)

 

‘’En güzel şey evrendir; çünkü Tanrı yaratmıştır, en bilge şey zamandır; çünkü her şeyi ortaya çıkarır.’’

- Thales (matematikçi,astronom,filozof)

 

‘’Her şey canlıdır ve her şey içerisinde  tanrısal bir güç taşır’’ –Thales  (matematikçi,astronom,filozof)

 

‘’Yalancı, Allah’a karşı kafa tutan, fakat insanlardan korkan bir serseridir.”-Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 


”Az felsefe insanı tanrı tanımazlığa, derinlemesine felsefe de tanrıya götürür.”

-Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 

‘’İnsanın görevi, Tanrının yarattıklarının sırlarını araştırmaktır.’’ – Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 

‘’Gelecekte, şimdi ve geçmişte göreceğimiz gibi bilim, inananlar için yararlıdır’’

-Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 

“Bilim insanların inancı kabul etmelerini sağlamada büyük bir avantaja sahip”

 – Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 

’Hataya düşmemizi engellemek için çalışmamız gereken önümüzde iki kitap var, birincisi Allah’ın vahyi olan Kutsal Kitap, ikincisi O’nun gücünü ifade eden yaratılanlar.

İlk önce Allah’ın isteklerini ve emirlerini açıklayan Kutsal Kitabı, sonra da O’nun gücünü gösteren varlıkları incelemeliyiz. Sonraki öncekine anahtardır. Bize mantığın ve konuşmanın genel kurallarını öğreterek ilahi emirlerin gerçek anlamını bilmemize yardımcı olur, aynı zamanda inancımıza yeni pencereler açar. Bize Yaratıcının büyüklüğünü anlatır. Zira, O’nun sonsuz kudreti ve büyüklüğü, fiillerinde ve yarattığı varlıklar üzerinde açıkça görülmektedir.’’ – Bacon (hukukçu,fiozof,avukat,yazar)

 


‘’Algoritma şöyle diyor: Rabbimiz ve koruyucumuz olan Allah'a hamd ve senalar olsun.’’

 -Harezmi (Astronom,matematikçi,coğrafya,algoritma)


‘’Şunu belirteyim;şimdiye dek kullandığımız argümanların hiç birisi ‘bilim açıklayamıyor o halde tanrı var’ şeklinde boşlukların tanrısı tarzı argümanlar değildir.Biz bilimin açıklayamaması dolayısıyla değil ,aksine bilimsel açıklamalar sayesinde bu hassas ayarlardan haberdar olduk.Unutmayalım; bizim peşinde olduğumuz cevap ‘ bilim neye işaret ediyor?’ sorusunun cevabıdır.’’ – J.C.Lennox (Matematikçi ,yazar)

 

“Özgür bir adam için doğanın güzelliklerini ve Allah’ın sonsuz aklını ve yüceliğini düşünmekten daha değerli bir şey olamaz” – J.Ray (botanikçi)

 

‘’Başta bütün işler Yaratıcı tarafından yaratıldı, sonra bugüne kadar O'nun tarafından muhafaza edildi ve hala ilk yaratıldıkları gibiler." -J. Ray (botanikçi)

 


‘’ Dünyadaki mevcut sistemin mükemmel bir şekilde planlanmış olması, özellikle de hayvanların sahip oldukları ilginç özellikler, duyular ve hayranlık uyandıran yapıların hepsi tarih boyunca düşünürlerin Allah’ın varlığını kabul etmelerine neden olmuştur.’’- Boyle (kimyager,botanikçi,filozof,kaşif)

 

 “inançsız astronomlar deli olmalı” – Sir W.Herschel (astronom,mucit,besteci)

 

“Sanat eserleri eğer insanın eseriyse, o halde canlı varlıklar da insandan çok daha üstün bir varlığın eseridir” 

- W.Paley (Teolog,filozof)

 

“Bir keşfin işareti, bir dizaynın ve dizayn edici bir Yaratıcının delillerini temsil etmektedir.”

 – W.Paley  (Teolog,filozof)

 

“Dünyayı tek bir Yaratıcı yarattığına göre, bütün tabiat bir bütünün parçaları olmalıdır.’’ 

– Faraday (fizikçi,kimyager)

- ''Türklük' ile 'Müslümanlık'ı ayırmak bir amerikan oyunudur.Türk'ü 'müslüman' lafına,Müslümanı da 'Türk' lafına düşman ettiler'' - O.Sinanoğlu ( kimya mühendisi ve akademisyen)

 

‘’ Bilgim arttıkça dinin ilahi kaynağının kanıtları daha da netleşiyor, Allah’ın büyüklüğü anlaşılıyor, gelecek ümit ve zevkle aydınlanıyor.’’- Morse (mucit ve ressam)

 

‘’Her yağmur damlası tanrının sandığından dökülen bir altın tanesidir’’ - Boccaccio (şair ,yazar)

 

"Tabiat hiç şüphesiz Allah'ın hiç vazgeçemeyeceğimiz, okunması gereken diğer bir kitabıdır"

 – Galilei (Astronom,fizikçi,mühendis,filozof,matematikçi)

 

‘’Bizim Allah'ımızdır ve O en büyüktür ve O'nun üstünlüğü en büyüktür ve O'nun aklı sonsuzdur, O'nun sonu yoktur. Yaratıcıyı anlamak için sahip olduğunuz tüm duyularınızı kullanın." –Kepler (astronom,matematikçi)

 


''Tanrı'nın varlığı, bir hakikati ifade eden geometrik teorilerden daha hakikidir.'' -Descartes (matematikçi,filozof)

 

''Düşünüyorum öyleyse varım'' -Descartes  (matematikçi,filozof)

 

‘’Eğer tanrı olmasaydı her şey mübah olurdu’’- Dostoyewski (yazar)

 

‘’Savaşı seçtin,ne olacaksa olacak ve ne olacağını bilmiyoruz.Bunu yalnızca Tanrı biliyor’’

 –Cengiz Han (hükümdar)

 

‘’Ben tanrının cezasıyım.Eğer bir günah işlememiş olsaydınız Tanrı sizi cezalandırmam için beni göndermezdi!’’ – Cengiz Han (hükümdar)

 

‘’Zeki ve inançlı ol.O zaman düşmanını yenebilir ,mutlu ve uzun bir yaşam sürebilirsin!’’

-Cengiz Han (hükümdar)

 

''İnsan rastlantıların yarattığı bir şey değildir, rastlantılar insanın yarattığı şeylerdir.''-B. Disraelli (devlet adamı)

 

“Ateizm ve fanatizm toplumu parçalayacak iki büyük canavardır. Bununla birlikte ateist aklını muhafaza eder ve kötü davranışlarından kaçınır. Buna karşın fanatik, sahip olduğu deliliğin etkisinin altında eylem ve davranışlarda bulunur.'' -Voltaire (yazar,filozof)

 

“Bize yaşam veren Tanrı, özgürlüğü de verdi.” T. Jefferson (devlet adamı)

 

''Tabiatta öylesine yüksek bir akıl kendini gösteriyor ki, insanın en ince düşünceleri ve buluşları bu aklın yanında sönük bir gölge gibi kalır.'' - Einstein  (fizikçi)

 


''İnancı dışlayan bilim topal, bilimi dışlayan din kördür.'' - Einstein (fizikçi)

 

''Kötülük sadece bir insanın kalbinde Tanrı sevgisi olmadan gerçekleştirdiği şeylerden ibarettir.'' 

-Einstein  (fizikçi)

 

‘’Ben bir ateist değilim.Kendime bir panteist diyebileceğimi de düşünmüyorum.Biz,pek çok değişik dilde kitapla doldurulmuş bir kütüphaneye giren küçük bir çocuğun durumundayız.Çocuk kütüphanedeki kitapları birisinin yazmış olduğunu bilir,nasıl yazıldıklarını bilmez.Yazıldıkları dilleri anlamaz çocuk.Kitapların sıralanmasında esrarengiz bir düzen olduğundan şüphe eder ama ne olduğunu bilmez.Bu durum bana göre,en zeki insanın bile tanrıya göstereceği yaklaşımdır.Biz,evrenin muhteşem bir şekilde düzenlendiğini ve belirli kanunlara uyduğunu görmekteyiz’’ -Einstein  (fizikçi)

 

‘’Bilimle ciddi şekilde uğraşan herkes tabiat kanunlarında bir ruhun, insanlardan daha üstün bir ruhun olduğuna ikna olur. Bu yüzden bilimle uğraşmak, insanı dine götürür.’’ –Einstein  (fizikçi)

 

‘’Din duygusu ne zaman kaybolsa, bilim, ilhamı olmayan bir deneyciliğe dönüyor.’’ -Einstein  (fizikçi)

 

''Bütün insanlar eşit yaratılmışlardır. Yaradan tarafından vazgeçilmez haklara sahip kılınmışlardır. Bu haklar; yaşam, özgürlük ve mutluluğa ulaşma hakkıdır.''- T. Jefferson (devlet adamı)

 


“Yeryüzü, güneş, yıldızlar ve evrenin kendisi, birbirinden güzel mevsimler... Hepsi Tanrı’nın varlığına işarettir.” 

-Eflatun/Platon (filozof)

''Tanrı vardır, insanlara akıl vermiştir ve insanların akıllarını kullanmasını ister.''  

- Cherbury (tarihçi,diplomat,asker)

 

‘’İnsan eliyle uzayda uçmak şaşırtıcı bir başarı ama uzay, kapılarının çok az bir kısmını insanlara açıyor. Bu delikten evrenin geniş esrarına bakmak, Yaratıcıya olan kesin inancımızı onaylıyor. Evreni var eden üstün bir aklı tanımayan bir bilim adamını ve gelişen bilimi reddeden bir din adamını anlamakta güçlük çekiyorum’’

-Dr.W.Von Braun (fizikçi)

 

‘’İnsan, tasarım ve amaç olmadan, evrenin kanunu ve düzeni ile bırakılamaz. Evrenin ve onun barındırdığı herşeyin şaşırtıcı yönlerini daha iyi anladıkça, zaten bu amaçla yaratılan tasarımda hayrete düşülecek çok daha fazla neden bulmuş olduk. Tek sonuca inanmaya zorlanmakla (evrendeki her şeyin tesadüfen oluştuğuna inanmaya zorlanmakla) bilimin tarafsızlığı ihlal edilmiş olur.Rastgele meydana gelen hangi işlem bir insanın beynini veya bir insan gözünün sistemini oluşturabilir.’’ -Dr.W.Von Braun (fizikçi)

 


“Yaratılış tek bilimsel açıklamadır”-Newton (Fizikçi,matematikçi,astronom,teolog,mucit,kimyager,filozof)

 

‘’Bizler Allah’a muhtaç, aciz kullar olarak, kendi aklımıza göre Allah’ın aklının büyüklüğünü ve yüceliğini görmeli ve O’na teslim olmalıyız.’’ –Newton  (Fizikçi,matematikçi,astronom,teolog,mucit,kimyager,filozof)

 

‘’Tüm kanıtları bir kenara bırakırsak baş parmak bile benim tanrının varlığına inanmam için yeterli bir kanıttır’

’-Newton (Fizikçi,matematikçi,astronom,teolog,mucit,kimyager,filozof)

 

‘’Allah sonsuz ve mutlaktır; gücü sınırsızdır ve her şeyden haberdar olandır; varlığı sonsuzluğa dayanır; her şeyi yönetir, yapılan ve yapılacak olan her şeyi bilir. O sonsuz ve sınırsızdır;Varlığı daimidir, her yerde mevcuttur; her zaman ve her yerde var olmasıyla O, tüm zamanı ve aralıklarını yaratır.’’

-Newton  (Fizikçi,matematikçi,astronom,teolog,mucit,kimyager,filozof)

 

‘’Tanrı olmasaydı ,onu icat etmek gerekecekti!’’-Voltaire (yazar ve filozof)

 

‘’Tek bir dünya tek bir hakikat,tek bir tanrı ve tek bir kanun vardır!’’ M.Aurelius (Roma imparatoru)

 

‘’Akıl ruhumuzun sol eli,inanç ise sağ elidir ve biz tanrıya her 2 elimizi kullanarak ulaşırız’’ – Donne (şair)

 


‘’Tanrı onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzüne hakim kıldı’’ –Kaşgarlı Mahmut (etimolog)

 

‘’Son 50 yılda gerçekleşen bilimsel gelişmeler hızla tanrı inancına doğru koşuyor.Şu bir gerçek ki bilim artık tanrının varlığını işaret ediyor’’- Stephen S.Meyer (Felsefe Profesörü,Yazar ve öğretmen)

 

‘’ Zaman ve mekanın birleşmesi sadece düşünceyi göstermez, tasarıyı, gücü, aklı, büyüklüğü, geleceği önceden görmeyi, her şeyin bilgisinin olmasını, basireti de gösterir. Tek bir kelimeyle, tüm bu özellikler insanın tapacağı ve seveceği Allah’ın bir olduğunu yüksek sesle ilan etmektedir.’’ 

– L.Agassiz ( zoolog, glasiyolog, ihtiyolog ve jeolog)

 

‘’ Allah’ın isteklerini öğrendikten ve itaat ettikten sonra yapacağımız diğer şey O’nun aklını, gücünü ve iyiliğini yaptığı işlerin kanıtından bilmektir. Tabiat kanunlarını bilmek Allah’ı bilmektir.’’-J.P. Joule (Fizikçi ve kaşif)

 

‘’ Doğayı ne kadar çok incelersem, Yaratıcının eserleri karşısında inancım o kadar çok artıyor’’ 

– L.Pasteur (mikrobiyolog ve kimyager)

 

‘’ Hür düşünen insanlar olmaktan korkmayın. Eğer derin düşünürseniz, bilim aracılığıyla Allah inancına yönelirsiniz.’’- Sir W.Huggins (Astronom)

 

‘’ Hayatın kökenine baktığımızda, bilim, kesin bir şekilde o Büyük Kudret’in varlığını onaylar.’’

 - Sir W.Huggins (Astronom)



 ‘’İki şeyi asla unutma ; Allah ‘ı ve ölümü.İki şeyi de unut; yaptığın iyiliği ve sana yapılan kötülüğü’’ 

– Lokman Hekim (Tıp ,doktor)


‘’ Bilim kalesinin yüksek zirveleri Tanrının muhteşem işlerini gösteriyor.’’

 – J.J.Thomsson (Nobel ödüllü Fizikçi ve kaşif)

 

“Yaratıcının işleri büyüktür” -J.Strutt (Matematikçi ve kaşif)

 

“Benim tek yaptığım, Tanrının yarattığını insanların kullanabileceği hale getirmek. Bu yaratıcının eseri, benim değil.” – G.W. Carver (botanist, eğitmen ve mucit)


''Ne mutlu müslümanım diyene' - Nuri Pakdil (Şair ve Yazar)

 

‘’ Biz, evrenin bir dizaynı ve kontrol gücünü gösterdiğini keşfettik.’’

 -Sir J.Jeans ( fizikçi, gökbilimci ve matematikçi)

 

‘’Evren hakkında yapılan bilimsel bir araştırmanın sonucu tek bir cümleyle özetlenebilir: Evren, bilgisi sonsuz bir varlık tarafından dizayn edilmiştir.’’ -Sir J.Jeans  ( fizikçi, gökbilimci ve matematikçi)

 

"Bir çalılıktan karşıya geçerken, ayağımı bir taşa doğru attığımı farz edelim. Bana, nasıl olup ta o taşın oraya geldiği ya da orada bulunduğu sorulsaydı, bildiğim her şeyin dışında, muhtemelen bir şekilde önceden beri orada olduğunu söylerdim... Ancak, yerde bir saat bulduğumu farz etseydik bu durumda o saatin nasıl olup ta orada olduğunu sorgular ve neticede daha önceki cevabımı veremezdim.

Aksine, saatin parçalarının birbirleriyle olan uyumu ve bir sistemi oluşturacak şekilde bir araya gelmiş olmaları bize belli bir zamanda, belli bir yerde ve belli bir amaç için bir ya da birden fazla sanatkârın saati tasarlayıp yapmış olduklarını düşündürürdü." -W. Paley (apolog, filozof)

 


‘’Biz tanrının kırbacıyız!tanrı yolundan çıkan milletleri cezalandırmak için bizi gönderir!’’ 

–Atilla (Hun İmparatoru)

 

‘’Siz şaşırmışsınız! Tanrının oğlu mu olur? O tektir’’ –Atilla (Hun İmparatoru)

 

‘’Kadını güzel yapan Tanrı,sevimli yapan ise şeytandır!’’ –V.Hugo (Şair ve yazar)

 


‘’Tarihi Allah yazar.Biz sadece nerede duracağımızı belirleriz’’ –A.İzzetbegoviç (Boşnak Lider)

 

‘’Tanrı bütün şeyleri iyi yapmıştır.İnsan her şeye karışır ve kötü yapar.’ – J.J.Rousseau (filozof ve yazar)

 

‘’Bütün dinlerin tek amacı vardır;Ahlak ve vicdana uymak ve içimizdeki ışığın canlı kalmasını sağlamak’’

 – T.Carlyle (yazar, tarihçi ve eğitmen)

 

‘’ Kutsal din ile Batıl inanç (zan) ne ise , astronomi ile astroloji arasındaki ilişkide öyledir!Akıllı annenin aptal kızı gibi..’’ - Voltaire (yazar ve filozof)





 ‘’Allah seni yükselttikçe sen gönlünü alçalt’’ – Farabi (Astronom,Matematikçi,Filozof ,Müzisyen)

 

‘’Din yararlı olduğu için değil,en başta insanın ve eşyanın tabiatında var olduğu için gereklidir.’’ 

– J.L.Spalding (yazar, şair)

 

‘’İnsan doğası gereği dini bir yaratıktır.Ateizm sadece aklımıza değil 

duygularımıza da aykırıdır!’’ – E.Burke (Yazar ve filozof)

 

‘’İnsanoğlunun yaratılışında kalbinde yazılı bir doğal inanç mevcuttur’’ – M.Tindale (yazar)

‘’Agnostisizm insan aklının bilgiye ulaşma gücünü reddeder.Agnostisizm din teorisi ile ilgili değildir,bilgi teorisi ile ilgilidir.’’–R.Downey (aktör ve yapımcı)

‘’ Ateistler inançsız olduklarını iddia ettikleri halde,daima inançlarını savunan insanlardır.’’ – T.Kritzfeld (yazar)

‘’Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi şekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapısındaki şu yazıyı okuyacaktır: 'İman et. İman, bilim adamlarının vazgeçemeyeceği bir vasıftır.’’ 

–M.Planck (Nobel ödüllü fizikçi ve kaşif)

 


"Ben Müslümanım ve Müslüman olduğumu her yerde söylüyorum. Müslümanlığımla övünüyorum. Türkiye'deki evrim tartışmaları beni çok üzdü. Türkiye'nin çok sorunu var. Ben Allah'a inanıyorum. İsteyen evrime inanır, isteyen inanmaz fakat bunu kalkıp büyük devlet, millet sorunu yapıp kavga ederek bütün enerjimizi boşa harcıyoruz." –A.Sancar (Nobel ödüllü  doktor, akademisyen, biyokimyager, moleküler biyolog )

 

"Biz astronomik standartlar göz önüne alındığında, çok fazla özen gösterilmiş, kollanmış ve şefkat gösterilmiş bir grup yaratıklarız... Eğer evren şu anki en hassas kesinliğinde yapılmış olmasaydı hiçbir zaman var olamazdık. Benim görüşüme göre mevcut şartlar, evrenin insanın içinde yaşaması için yaratıldığını gösteriyor".

 -J. O'Keefe (Nobel ödüllü fizyolog,Tıp ve psikoloji profesörü)

 

"Fizik kanunları çok üstün bir dehanın ürünü gibi görünüyor... Evrenin bir amacı olmalı" 

-P. Davies (fizik profesörü ve yazar )

 

“Çok küçük sayısal değişikliklere hassas olan evrenin şu andaki yapısının, çok dikkatli bir bilinç tarafından ortaya çıkarıldığına karşı çıkmak çok zordur... Doğanın en temel dengelerindeki hassas sayısal dengeler, kozmik bir tasarımın varlığını kabul etmek için oldukça güçlü bir delildir.” - P. Davies (fizik profesörü ve yazar )

 

"Demek istediğim şudur ki; evrenin bir amacı vardır. Orada öyle, bir şekilde şans eseri var olmamıştır".

- R. Penrose (fizikçi, matematikçi ve bilim felsefecisi)


 KÜNYE

Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim,Din
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Aralık 2020
Güncelleme; Yok

8 Eylül 2019 Pazar

Nevruz, Türk bayramı değildir



Newruz Türk bayramı değildir,Newruz bir sassani/Pers/Fars/iran bayramıdır;

1-Newruz un Türk bayramı olduğunu iddia edenler,bunun hun-göktürk’lerde Ergenekon /Çıkış destanı ile bağlantı aramak amacıyla muhtelif bazı Çin kaynaklarına dayandırmaktadır.Bu Çin kaynaklarını araştırdığımızda Hun ve Göktürklerin bahar zamanında bunu bir şenlik olarak kutladıkları, piknik yaptıkları yazar ki bunu bugün dünyanın 4 bir yanında en eski antik zamanlardan beri yapmayan halk ülke kavim yok zaten.Çin kaynaklarında nevruzun ayırt edici özellikleri olan ateş yakma, ateşe yönelik ayin ve faaliyetler ile Mecusi Zerdüşt inancın temel özelliklerine dair belirtiler asla Türklere dair olarak gösterilmemektedir.Bu noktada işin aslı;




İran'da Zerdüşt öncesi dönemlerden itibaren hasat kutlamalarını ifade eden Mihrican'la (Mehregan, Mihragan) bahar kutlamalarını ifade eden Nevruz'un var olduğu bilinmektedir (Bakınız Widengren, 1968; Yarshater, 1987). İranlılarca kendi dillerinde Nevruz (Now Roz) yani "Yeni Gün" diye adlandırılan ve aynı zamanda yılbaşı festivali olarak da kutlanan bahar bayramının kutlanılışına dair deliller Akemenidler dönemine ait kabartmalarda mevcuttur. Bu döneme (M.Ö. 559-330) ait saray duvarlarında bulunan temsili resimler, birçok bilim adamının da vurguladığı gibi (Boyce, 1979; Eliade, 1978) Nevruz bayramında krala yapılan yıllık hediye takdimini temsil etmektedir. 

Geleneksel İran düşüncesi, İran'da güneş takviminin ilk ayı olan Ferverdin ayının ilk gününde bahardaki gündüz-gece eşitliği döneminde kutlanmaya başlanan Nevruz festivalini efsanevi İran kralı Cemşid'le yada Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt'le ilişkili olarak görür. Başta M.S. 11. yy. da yazan Şehname yazarı Firdevsî olmak üzere birçok kişiden gelen rivayetler Nevruz'un kurumsallaşmasını Cemşid'e dayandırır. Buna göre Nevruz bayramı Cemşid'in, ifritlerce çekilen ilahi bir saltanat arabasıyla göklere yükselmesi anısına kutlanmaktadır. Saltanat arabasını çeken bu ifritleri Cemşid'in yakaladığına ve insanların hizmetine verdiğine inanılır (Yarshater, 1978).

Bir başka delil ise; Nevruz'u Zerdüşt'le irtibatına dair araştırmalardır.Buna göre Zerdüşt, eskiden beri var olan ve ateşin kutsiyeti anısına kutlanan bahar bayramını Nevruz şeklinde düzenleyerek yeniden tesis etmiştir (Boyce, 1979).

  
2- Yine nevruzu Türk’ün bayramı olarak göstermek isteyen bazıları ;Zerdüşt’ün Azerbaycan iran menşeili olmasından ötürü onun Türk asıllı olduğu ve Zerdüştlük üzerinden nevruz kutlamasının da bu bağlamla Türk menşeili olduğunu ve hatta Nevruz kelimesinin öz be öz fars kökenli bir kelime olmasına rağmen, Türklerin İranlılara bunu sokup yaymak için güya bilerek nevruz gibi farsça bir kelimeyi seçtikleri gibi akla mantığa delile ve hiçbir kaynağa dayanmayan komik iddialar ortaya atarlar.O zamanki farsi iran coğrafyasından uzak olan ve bunlarla ilişki içinde olmamış Türk topluluklarında da fars kökenli nevruz kelimesinin yaygın olması ,bu ritüelin Türklerden değil,farsi Perslerin etkili oldukları zamanlarda Türk kabile ve aşiretlere bunu yaydıkları anlamına gelir.

İşte,Burada bazı araştırıcılarca dile getirilen, Şehristani ve Mes'udi gibi çeşitli İslam alimlerinin, Zerdüşt'ün kuzey İran'da Azerbaycan bölgesinde doğmuş olduğuna ilişkin görüşlerine dayanarak, Zerdüşt'ün bir Türk olabileceği ve dolayısıyla Zerdüşt tarafından başlatılan Nevruz bayramının da bir Türk bayramı olduğu yaklaşımının pek tutarlı olmadığını belirtmek gerekir. Zira, şu anda Azerbaycan'ın yer aldığı topraklarda doğmuş olduğu kabul edilse bile, yaklaşık olarak M.Ö. 6. yy. da yaşayan Zerdüşt'ün kendisinden 1400- 1500 yıl sonra Orta Asya'dan göçler sonrası o yöreye gelip yerleşen Türk boylarıyla (Gerçek öz öncü Türkler) bir ilgisinin olmadığını , olamayacağını bilmek gerekir.




3- Nevruz, İslam öncesi İran'da hem dinsel hem de milli karakter taşıyan tam anlamıyla bir bayram özelliğini tamamen karşılamış olarak kutlanmıştır. Türklerde ise bu nebze böyle bir milli ırksal ve dinsel vurgu görülmez ,hatta nevruz a dair dinsel ve ırksal söylemlere yer dahi verilmez.Bu nedenle nevruz orta asya da Türkler haricinde bir çok ırk inanç ve kültürde de aynı oranda yer buldu.Bunu ,Kürtler ise son zamanlarda siyasi politik bir mecraya çekerek milli bir kürtçülük havasıyla yorumlayıp, Zerdüştlüğü de yine milli bir kürt dini şeklinde yorumlayıp atıfta bulunup bütünleştirerek propaganda yapmaktadırlar.Bu propaganda faaliyetleri newruz un bir pers fars geleneği olduğu gerçeği karşısında yenilgiye uğradığı gibi, yine Kürtlerin bunu kendilerine mal edebilme çalışmaları bile nevruz un Türklerin yer aldığı orta asya halklarının milli ve manevi kültürlerinde çokça yer edememiş olmasının da bir sonucu olarak karşımıza çıkar.İşte bu nedenle Kürtler bunu böyle kendilerine alıp mal etmeye çalışabilmiştir.




Gerçi Kürtler nevruzu sosyo-politik bir Kürtçü zihniyete mal etmeye kalkışmamış olsalardı da nevruz bu noktada her zaman tartışmalı bir konu olmuştu.İranlıların, Nevruz günü olan 21 Martı efsanevî krallar Kiyumers ve Cemşid'in tahta oturuş günü olarak görmeleri ve ayrıca bu günün, kahraman-kral Feridun'un, Cemşid'in iki kızını esir alan dev Azdahak'ı yenip öldürdüğü gün olduğuna inanmaları (Heyet, 1995; Eliade, 1978; Widengren, 1968), Nevruz'un İran geleneğindeki milli karakterine işaret etmektedir. Milli bir bayram olarak Nevruz, İran'da yalnızca Mecusi dinsel geleneği bağlılarınca değil, tarih boyu çeşitli inanç sistemlerine inanan İranlılarca kutlana gelmiştir. Nitekim İran'ın İslamlaşması sonrası da bu bayram, İslami bir yorum ve değerlendirmeye tabi tutularak kutlanmayı sürdürmüştür. Yine İslam sonrasında ,İslam öncesi geleneklere oldukça bağlı kalarak harici bir akım halinde İran da doğan fars ve sassani kökenli Bahai akımı da Nevruz un odak noktası ve İslam dünyasına etki ettiği ana unsurlar arasında yer aldı.
Dediğimiz gibi ,Türklerde ise nevruz hep İslam öncesi bir gelenek olarak kalmış,sonraki değişim ve çağlara etki edemeyerek eklenti halinde kalmıştır.Daha sonra İslami söylemlerle Adem in yaratılışı,Hz.Ali nin doğuşu,evliliği,peygamber tarafından asıl halife ilan edilmesinin hep bu günle anılması da yine şii Türklere bu İslam öncesi Mecusi geleneği olarak nevruz un  kutlanmaya devam ettiği farsi iran da bunun İslami yorumunun etkisiyle geçmiştir.Tabii ki bu İslami yorumların gerçekle uzaktan yakından alakası yok,İslamlaşan İranlılar eski Mecusi geleneklerini sürdürebilmek için İslami atıflar yaparak bunu yumuşatmışlardı.Orta asya Azerbaycan şii ve alevi Türklere de bu böyle etki etti kısmen.Ama yine de nevruz orta asya da dini ve milli özelliklerinden farsi iran a oranla daha yoksun bir biçimde kutlanmıştır.


4- Diğer bir önemli nokta ise ;nevruz olgusunda asla yadsınamayacak olan ‘Ateş’ olgusudur.Bu bile nevruz un özünün Türkere ait olmadığının, nevruzun Bir Türk geleneği olmadığının başlı başına bir kanıtıdır.Türklerin tarihte ateşe taptığı ateşe dair bir tür kutlama eylem yada bayram yaptığı hiç görülmemiştir.Bu nevruz un Türk bayramı olduğunu iddia edenlerin dayandırdığı Çin kaynaklarında da hiçbir şekilde geçmemektedir.Nevruz un en dikkat çekici ve ayırt edici özelliği ise fars ve Perslerin ataları olan Sassanilerin ateşe tapan ateşi yücelten ve bunu doğa ve bahar ayıyla bütünleştiren Mecusi dinidir;
İran'da Nevruzun tarımsal ve kozmogonik karakterli bir festival olarak kutlanması da dikkat çekicidir. Bu çerçevede Mecusilerce genelde tabiatın, özelde ise ateşin yaratılışıyla ilişkili bir bayram olarak görülen Nevruz, ateşin efendisi Aşa Vahişta'ya atfedilmektedir (Boyce, 1979). İranlıların Nevruz'a ilişkin yaklaşımlarında "ölüp yeniden dirilme" motifini görmek mümkündür.


 Söz konusu farsi mitolojik olguya göre, ayla özdeşleştirilen ve Mitra'nın yardımcısı olarak görülen ilahi varlık Rapitvan, uzun kış günlerinde bitkilerin köklerini ve su kaynaklarını kötü güçlerce yaratıldığına inanılan dondan korumak amacıyla sonbaharda yer altı dünyasına inmekte, kış bitiminde yeni yılın ilk günü olan Nevruz'da tekrar yeryüzü alemine çıkmaktadır. Dolayısıyla Nevruz, sonbaharda yeryüzünden ayrılan bitkilerin ve suların koruyucu tanrısal varlığı Rapitvan'ın baharda tekrar yeryüzüne dönüşünü kutlamaktadır (Yarshater, 1987). İran mitolojisindeki Rapitvan'ın yer altı alemine inişi ve baharda tekrar yeryüzüne yükselişi tasavvuruyla eski Mezopotamya geleneğindeki bitki tanrısı Tamımız (Temmuz) ya da Dumuzi'nin sonbaharda yer altı alemine inişi ve baharda tekrar yeryüzüne çıkışı düşüncesi arasındaki yakın paralellik bilimsel anlamda ortadadır.

Eski İran'da Fravaşiler için düzenlenen Hamaspathmaedaye kutlamaları Mecusilerce Nevruz'la birleştirilmiş ve Nevruz eski yılın tüm çirkinlik, uğursuzluk ve kıtlığının bittiğini ve sevinç, bolluk ve bereket vadeden yeni yılın başladığını gösteren bir bayram olarak kutlanmıştır (Yarshater, 1987). Yine Mecusilerce gerek Nevruz günü gerekse Nevruz kutlamalarını içine alan ve aynı zamanda "Nevruz" diye de adlandırılan yılın ilk ayı Fravaşilere tahsis edilmiştir (Boyce, 1979).


 İran tarihinde Nevruz kutlamaları her dönemde görülmektedir. Erken dönemlerde yalnızca bir günlük bir festival olduğu tahmin edilen Nevruz'un ilerleyen süreç içerisinde birkaç günlük hatta bazen birkaç haftalık bir kutlama şekline sokulduğu görülmektedir. Nevruz kutlamalarının saray duvarlarındaki kabartmalarda resmedildiği Akamenidler dönemi sonrası Sasanilerce de bu kutlamalar sürdürülmüştür. Sasaniler döneminde (M.S. 226-652) Nevruz'un kutlanış tarihi ve süresiyle ilgili bazı değişiklikler göze çarpmaktadır. Örneğin Orta Sasaniler döneminde, yeni yıl kutlaması Babilliler deki uygulamaya paralel şekilde biri ilkbahardaki diğeri ise sonbahardaki gündüz gece eşitliği döneminde olmak üzere yılın iki döneminde kutlanmaya başlanmıştır. 

Yine Nevruz'la ilgili olarak dört kutlama yapılmıştır. Bunlardan "rahipler Nevruz'u" adı verilen kutlamalar Adar ayının biriyle altısına, "halk Nevruz'u" denilen kutlamalar ise Ferverdin ayının biriyle altısına denk düşmektedir (Boyce, 1979). Sasaniler döneminde Ferverdin' in birinde (21 Mart) kutlanmaya başlanan Nevruz altı gün sürerdi. Altı günlük bu kutlamaların yeni yılın ilk gününe denk düşen birinci gününe Küçük Nevruz (Navruz-i Kucak) ya da Halk Nevruzu, altıncı gününe ise Büyük Nevruz (Navruz-i Buzurg) ya da Asil Nevruzu (Navruz-i Has) adı verilirdi (Taqizadeh, 1938; Gray, 1912). Ferverdin ayının altısındaki Büyük Nevruz, Mecusîlerce Zerdüşt'ün doğum günü olarak da kutlanırdı (Boyce, 1979)


 5- Güya Türk bayramı denilen nevruzdaki bazı ritüeller bizzat bunun pers fars Mecusi dini ve milli bayramı olduğunu kanıtlar;
a)ateş yakmak ateşe yönelik yüceltme ve ritüeller; Sassani pers Mecusilerinde ateşin efendisi Aşa Vahişta'ya atfedilmiştir aynı zamanda ,kışın bitki köklerini koruyup baharda bolluğun gelmesine neden olarak görülen tanrısal varlık Rapitvan a adanmıştır.
b)Tarlaya tohum ekme ritüeli;  Mecusilerde Rapitvanı yüceltmek için 7 tarlaya önceden hazırlanan 7 tohum ekilirdi. Arpa buğday gibi tahıl tohumlarının çimlendirilmesi. (Bîfûnî -1879. Yarshater- 1987)


c)Nehre yada akarsuya çeşitli özel nesneler atmak; Özellikle Türklerde Azerbaycan’da nehre mendil atmak şekilde vuku bulan nevruz ritüeli de eski Mecusiliğe dair sabii kolunun halen çokça uyguladığı bir ritüeldir. Zira ışık ve hayat unsuru olarak değerlendirilen akarsu, Sabii inancında kişilerin davranışlarındaki kötülükleri ve günahı temizlemekte, yeryüzüyle ilahi alem arasında bir köprü vazifesi görmektedir . Mecusilikten kalma İran geleneğindeki bu uygulamada da akarsulara atfedilen böylesi bir değerin rolü olabilir. (Gündüz, 1995).

d)Yine bir yıl boyunca kaplarda bekletilen suyun nevruzda evden dışarı boşaltılmasıyla kötülük ve uğursuzluklardan arınma ritüeli de eski Mecusi iran pers adedidir.Yine ,öküz kurban edilmesi ritüeli de İran geleneğinde boğa, hem Mithra'nın özel hayvanı olması, hem de yaratılışta önemli bir yere sahip olması açısından önemli bir yer tutmakta ve eski dönemlerde Mecusilerce kurban hayvanı olarak kullanılmaktaydı (Boyce, 1979).


Boyce (1979:72) ve Eliade (1978:319- 320) gibi çeşitli araştırmacıları, haklı olarak İran geleneğindeki Nevruz bayramının kaynağının Babil olduğu ya da İran Nevruz kutlamalarındaki birçok ritüelin Mezopotamya geleneğinden etkilendiğini de ortaya koyar.Bunun iran fars pers öncesinde sassanilerden de öncesinde babile dayandığı düşüncesi arkeolojik bir çok olguda da ortaya çıkar.Buradan da bu inanış yada kutlama her neyse  Türklere hiçbir zaman değmemiş alakadar olmamış olduğu görülür.

Destekleyen kaynaklar;

- E.S. DROWER (1937), The Mandaeans of Iraq and İran. Their Cults, Customs Magic Legends and Folklore, Oxford.

- J.A. BLACK (1981), 'The New Year Ceremonies in Ancient Babylon", Religion, 11.

- M. BOYCE (1979), Zoroastrians. Their Religious Beliefs and Practices, London.


 - M. ELIADE (1978), A History of Religious Ideas, d, The University of Chicago Press.

- L.H. GRAY (1912), "Festivals and Feasts (Iranian)", Encyclopaedia of Religions and Eflıics, ed. J. Hastings, T. & T. Clark, Edinburgh, cilt;5, sayfalar ;872-875.

- S.A. PALLIS(1926), The Babylonian Akîtu Festival, Copenhagen.

- J. HENNINGER (1987), "New Year Festi vals", Encyclopedia of Religions, ed. M. Eliade, MacMillan Publ. Com., New York, cilt;10, sayfalar; 415-420.

- E. YARSHATER (1987),"Nawruz",Encyclopedia of Religions, ed. M. Eliade, MacMillan Publ. Com., New York, cilt;10, sayfalar; 341-342.

- G. WIDENGREN (1968), Les Religions de Iran, çeviri; L. Jospin, Paris.

- D.W. THOMAS (1958), Documents from Old Testament Times, New York.



Türkiye'de Nevruz Olgusu

Türkiye de nevruz genel manada kutlanmaz,kutlanmaması da çok normal. Kadim Türk tarihinde 2 tip akım vardır;Birincisi, anayurtta durmayıp özellikle batıya doğu akınlar yapan saldırgan atak savaşçı fetihçi türkler ve diğeri ;anayurtta kalıp doğa tarım hayvancılık ovacılık yaylacılık kültürü ile yaşayan sabit oturgan türkler.

Bunun son islam peygamberi öncesi olayından bakarsak; Türkler aya ve gökyüzüne inanırlardı.Şaman ve tengrici inancın kökeni de budur.
Bu insanların ateşle ve doğayla alakaları yoktu .Bunlar savaşçı göçebe talancı bir kültüre sahiplerdi. Nevruz gibi saçmalıkların öncü Türklerde yeri yoktu.Bu öncü Türkler, islam ın yayılması noktasında savaş ve ticaret olguları neticesindeki işbirlikleri sonucunda sunni islama dahil oldular ve islamın en önemli sancaktarı savaşçıları olmaya devam ettiler.Bu noktada da İslam dışı ve Türklük dışı nevruz gibi sapkın olgular Bu akıncı talancı göçebe Türk topluluklarında hiç bir zaman yer bulmadığından geleneklerinde de yer etmemiştir.Türkiye de de bu nedenlerle kutlanmadı.Türkiye’nin selefleri Osmanlı ve Selçuklularda da kuzeyli kıpçaklar ve oğuzlarda da bu temel manada kutlanmıyordu,lakin bu etki neticesinde Bu kutlamalar gayri resmi halk ananeleri biçiminde günümüze dek kutlanagelmiştir.


 Peki nevruzu kutlayan Türkler kim ve bunu neden kutluyorlar? Geleneklerine nevruz nasıl girdi ve yayıldı?Bu sorulara ilk bakış açısı itibariyle demin bahsettiğimiz noktadan ele alırsak eğer;
İşte bu Türkler anayurtta yerleşik kalan, sabit tarımcı hayvancı ,doğa ile yakın Türk  topluluklarıydı diyebiliriz.Bunlar zamanla farsların ve perslerin öncülleri olan Sassani kültüründen etkilendiler.Son İslam peygamberi öncesinde en sağlam ve yaygın inançlardan birisi Sassanilerin sahip olduğu ateşe tapan mecusi inancıydı.

Bu mecusi kültürü orta asya ve türk yurtlarında etki alanı bularak yayıldı.Baharın gelişi ve doğanın uyanışını kutlamak ve ateş yakıp eğlenceler düzenlemek ateşe yönelik faaliyetler yapmak..vb mecusi inancıdır. Bu inanç orta asyaya yayıldı böylece burada sabit kalan türkler üzerinde etkili olup geleneklerine girdi ve kutlandı.Burada mecusilikten sonra farsiler üzerinde etkili olan şii akımın bunun üzerinden de  orta asya halklarına ve orada sabit kalan türklere etki etmesiyle de görmekteyiz.Bu etki, aslında pek bilinmeyen bir yolla Türklerin şii etki ile iran üzerinden İslamlaşmaya başlamasının da etkisini kesinlikle göz ardı edemeyiz.




  Burada kalan sabit Türklerde, batıya akınlar yapan göçebe Türklerin aksine ilk kez şii İslamla tanıştılar ve şii oldular. Şiilerde nevruz inancı yer bulmaya devam etti ,çünkü şia fars kökenli bir akımdır,farsilerin ataları sassanilerden gelen mecusi adetleri de önceden değindiğimiz gibi İslamlaşma neticesinde buna uydurularak nevruz geleneği gibi şiilikte devam etmiştir.İşte bu nedenle nevruz olayı genellikle şii kökenli Türk ve İslam topluluklarında yer buldu.Ama orta asya coğrafyasında sadece Türkler yoktu ,gürcü, kürt ve peştunlarda da bu mecusi ateşe tapma doğayı yüceltme inancı etkisiyle onlar de bunu kutlarlar. Türkiyedeki aleviler de bu inancı devam ettirdiklerinden kutluyorlar.

Ama dediğimiz gibi akıncı fetihçi savaşçı Türklerin soyundan gelen böylece Sunni İslamı ilk kez tanışıp kabul eden Türk boyları ve devletlerinde nevruz olayı İslam ın temel inanç akaitlerine aykırı olduğundan ve eski sapkın putperest olguları barındırdığından ve de ayrı bir unsur olarak ta akıncı talancı fetihçi savaşçı ve bir yerde sabit durmayan Türk toplulukları sabit olmadıklarından hiç bir yabancı dış kültüründe sabit sürekli etkisinde kalmadılar,Sunni inançla tanıştılar ve bunu korumayı başardılar bu nedenlerle nevruz bizde hiç yer bulmadı.




 Türkiye de özellikle Kürtçü ayrılıkçı akımların siyasi çabaları Nevruzu Kürt ve alevi bayramı olarak perçinlemiştir. Bunun böyle olması nevruz un özünde bir Türk bayramı olmadığını da gösterir bunu daha önce belirtmiştik.Asırlar boyunca Orta asya da hüküm sürmüş,bununla yetinmeyerek akınlar yapıp Türk ün hakimiyetini çok uzak diyarlara dek yaymış olan Türklerde nevruz olgusunun bu kadar sönük ve boş kalması bunun Türk ün özünde olmadığını gösteriyor sosyolojik olarak zaten.


Böylece bu Kürtler tarafından kolayca milli bir propaganda aracına dönüştürüldü.Bu yapılırken,Yine Firdevs inin şehnamesinde geçen ,Fars kralı
Cemşid’i devirip tahta çıkan Dahhak ın zalimce uygulamalarına karşı ,Dahhak ın politikası ve bazı uygulamaları sonucu evlatlarını kaybeden Demirci Kave isimli halktan birisi demirden mızraklar yapıyor ve çocukları da kendisi gibi kurban edilen halkın çoğunluğunu etrafında toplayıp Dahhak a karşı isyan tertipleyerek liderlik edip onu öldürüyorlar,Yerine ise Cemşid in oğlu Feridun’u kral ilan ediyorlar.Bu sefer de Feridun un tahta çıkışını Mihrican bayramı olarak kutlamaya başlıyorlar.Bu bayramın güneş takviminde denk geldiği zaman ise sonbahar başlangıcıdır.

Kısaca,Demirci Kave’nin Nevruz’la alakası yoktur. Nevruz’la müjdelenen Cemşid’tir. Kave’nin olsa olsa Mihrican’la alakası vardır. Üstelik, yaşayıp yaşamadığı meçhul olan mitolojik karakter Kave’nin etnik kökeniyle ilgili ne bir bilgi kırıntısı, ne de emare bulunuyor. Aradan yaklaşık bin sene geçiyor,Nevruz ilk defa 1950’lerde Kuzey Irak’ta milli bayram olarak kutlanmaya başlanıyor. Demirci Kave, aniden Kürt oluveriyor, ismi değiştiriliyor, demirci Kawa haline getiriliyor. Nevruz ise güya Kürtçeleştiriliyor, Newroz’a dönüştürülüyor. Efsanedeki tarih eğiliyor bükülüyor, sonbaharın başlangıcı Mihrican yerine, baharın müjdecisi olan 21 Mart tercih ediliyor.Efsane, komple modifiye ediliyor. Türkiye,ırak,iran ve Suriye de saha çalışmaları da yapan Kürt tarih uzmanı Hollandalı antropolog Profesör Martin van Bruinessen de bu olgunun sosyo-siyasi yönünü doğrular.Bruinessen in bu araştırmasına karşıt bir araştırma veya bunu yalanlayan iddia ortaya atan bunu reddeden bir uzman da çıkmamıştır.


Nevruz da, Türkiye’de ilk defa, 1950’lerde, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye okumaya gelen öğrencilerden öğreniliyor.Bunu Kürt tarihi araştırıcısı Naci Kutlay,tıp fakültesindeyken Ankara’da bir öğrenci evinde birkaç kişilik öğrenci topluluğu ile 1953 yılının 21 Martında kutlayıp Türk siyasi ve sosyal Literatürüne soktuklarını söylüyor. Bu iş bu kadar kolay oluyor yani,Kürt araştırıcı Kutlay’ın bu iddiasını yalan boş yada önemsiz bulabilirsiniz bu noktada ama asıl öne çıkan olgu, bizim üzerinde durduğumuz şey;yani nevruz un Türklerin özüne ve ruhuna işlememiş dış bir kültür yada gelenek olduğudur.Zaten bu böyle olmasaydı bir grup yada bir topluluk çıkıp bunu böyle kolayca sahiplenemezdi.Yok buna sahip çıkmadık başkası sahiplendi demekte bu noktada çok boş ve komik.Sen hem bunu onca Türk topluluğunda yada devletinde şunca zamandır var olduğunu söyleyeceksin hem de buna sahip olunamadığını söyleyeceksin.Hadi biz Türkler nevruza sahip çıkmadık diyelim,biz bunu yapmadıysak eğer buna bilimin sahip çıkması ve bunun böyle olduğunu bizzat bilimin söylemesi gerekirdi değil mi?

Ama bilimsel araştırmalarda nevruzun bir kere en başta Türk bayramı olmadığını ,aksine Türke etki edip Türk ün farslaştırıldığı bir dış bozucu sapkın gelenek olduğunu görüyoruz.Burada olay nevruz a sahip çıkmak değil,Nevruz un Türk ün öz bayramı olup olmadığını sorgulamak gerekiyor,Bunu sorgulayan var mı?nerdeyse hiç yok! Nevruz un aslında Türkleri Türk olmaktan çıkaran Türk ün farslaşıp Persleşmesine neden olan bir asimilasyon olabileceğine kimse ihtimal bile vermiyor.Halbuki gerçek bu.Müslüman olmakla Araplaştık diyenler fars milli gerici yobaz bayramı nevruza yapışmışlar bırakmıyor.Kimsenin de bu umrunda değil.Nevruz sadece İslama değil,Türklerin İslam öncesi hiçbir din, inanç gelenek ve kültürüne de uymuyor.


Diğer bir bakış açısı ise Zamanla Türkleştirme politikası sonucunda,Farsi yada kürt kökenli toplulukların Türkleşmesi babında kutladıkları nevruz un da bir Türk bayramı olarak görülmesidir. Burada en önemli görülen bilinen örnek şah İsmail dir.Şah İsmail kürt kökenli ve sunni iken ,Türkleşmiş ve Şiileşmiştir.Azerbaycan ın kurucusu olarak görülen şah İsmail in safevi devletinde nevruz resmi bir bayramdı.


 Nevruz gibi baharın gelişi doğanın uyanışı falan tohumların filizlenmesi,hayvanların yavrulaması,kuşların ötüşmesi,yumurtadan civciv çıkması,kozadan kelebek çıkması…vb.
Kadim insanlık tarihinde özellikle dinsel teolojide çoğu pagan putçu kabilelerde farklı şekillerde heyecan uyandırarak farklı şekillerde kutlanmıştır.Bu noktadan bakarsak eğer çok kurcalarsanız eğer Amerikan yerlilerinden Avustralyalı aborjhinlere ,Avrupalı paganlardan orta Asyalı Türklere, orta doğulu Perslerden Afrikalı yamyamlara ,uzak doğulu Korelilere kadar böyle baharın gelişi kışın bitişi çiçekler böcekler kuşlar,aşk ,üreme, sevişme…vb .heyecanına kapılıp bunu kutlama ve bayram haline getiren bir çok farklı kavim nevruzunu bulursunuz.

‘’Yok yaw bu bahar bayramı ilk baştan beri Türklerde vardı bu baharın gelişi çiçek böcek olayını ilk biz sevgi ve aşk kuşları olan Türkler buldu,bu nedenle nevruz Türk bayramıdır’’ derseniz bunun mantıken tarihen ve bilimsel anlamda hiçbir bağlılığı olmaz zaten!
  


Son olarak şu nevruza neden karşı olduğumuzu yazalım;Çünkü biz bilimsel Araştırmacı ve Türk milliyetperveriyiz,bizim öncü atalarımız asla ateşe tapınmıyordu ,farsi persi etkisine hiç girmediler ve belirtilen tarih dönem ve biçimde nevruz gibi bir saçma bayram yapacak bir yaşam ve inanç kültürleri de hiç olmadı ,hele ki baharın gelişini kutlamak kuzeyli öncü Türkler için çok saçma! Zaten orta asyanın yerleşik yaylacı Türklerinde ve o zaman ki Sassani pers farsilerin hakim olduğu bölgeye yakın yada komşu olmuş Türk topluluklarında yada kökeni oralı olup, zamanla Türkleşmiş lakin eski köklerini ve geleneklerini sürdürmüş olan topluluklarda nevruz daha etkili ve coşkulu kutlanıyor ,çünkü bu farsların kültürü ve nevruz Türk değil.Nevruz persi iranlıların Türkü farslaştırma olgusudur.Türklerin bu fars kültürünü bu farslaştırma asimilasyonunu bu ateşperest putçuluğu Türklere empoze edip yamamasını ,Türk uluslarının neredeyse tamamının hele de  21 martta bir de coşkuyla asırladır kutlaması utanç vericidir.

Orta asyanın gerçek sahibi,Dünyaya gerçek anlamda hükmedebilmiş ve bunu yine başarabilecek tek halk Türkler olması gerekirken bugün bu Türkler eski ateşperest putperest fars pers dini bayramını kutlayıp ateşin üstünden maymunlar gibi atlayıp Bizim şerefli atalarımızı başbuğlarımıza karşı utanmadan saygısızlık yapıp Türk ün adını ve şanını rezil ediyorlar.Sonra Türkler neden bir olmuyor?,Türkler neden dünyayı yönetemiyor?,Türkler neden kendi ana yurdunda misafir durumuna düşüyor? İşte bundan, bu özenticilik bu kolpalık yüzünden işte! Gerçekten bu çok trajikomik,yahu bariz özeneceksen ,ısrarla fanatikçe yapışıp devam edeceksen eğer ,o halde Türk olmayanların Türke faydalı olabilecek şeylerine özenin bari,asırlar öncesinden kalma,ilkel,sapık,putperest,geri kalmış,faydasız,boş,eski pers fars adetlerine özenmeyin.Resmen komedi bu nevruz yobazlığı.


KÜNYE
Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Eylül 2019
Güncelleme; Yok

15 Temmuz 2019 Pazartesi

BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK- HARPER LEE

"- Bana kalırsa tek bir tür insan var. İnsanların hepsi insan.
- Yalnızca tek bir tür insan varsa, o zaman neden hiç geçinemiyorlar? Hepsi birbirine benziyorsa, niçin özel bir çaba harcayarak birbirlerini aşağılıyorlar?"

Kafamı dağıtmak için okumak amacıyla bir arkadaşımdan aldığım,tarzı farklı ama hem eski hem de edebiyat dünyasında klasikler arasında yer alan bir kitap olduğundan dolayı ilgimi çekti en başta.

Kitabın tasvirleri biraz dar kapsamlı ve olaylar yavaş ilerliyor ,lakin tek dezavantajı bu !Okuması kesinlikle heyecanlıydı.Yazarın bu roman için seçtiği konu da kesinlikle ilgi çekici bir konu. Yazar ırkçılık ve bunun sadece ırkçılık ile kalmayarak insanların farklılıklarından dolayı maruz kaldığı ayrımcılığı insan ilişkileri ve yaşamı babında çok iyi işlemiş.Bunu 9 yaşında bir çocuğun gözünden vermesi de farklı bir hava katıyor kitaba.
Irkçılık ve ayrımcılık sorunu günümüz 21. yy. da uzay çağında bile halen daha şahit olduğumuz bir sorun.Bu kitabın bu konuyla ilgili 1960 larda yazılması tarihi bir değer katıyor bu konuya.
Dediğim gibi kitap 1960 larda yazılmış lakin romanın ağzından anlatıldığı küçük kız çocuğu ‘Scout’ bence yazarın kendi çocukluk ve gençlik yıllarının bir yansıması.Zaten yazar ‘Dill’ karakterini de bir çocukluk arkadaşından esinlendiğini söylemiş.Bu da 1960 ta yazılan bu kitaptaki hikayenin 1930-1940 ları gözlemleyip anlattığını gösterir bence ve neredeyse yaklaşık 1 asırlık sosyolojik tarihi gözümüzün önüne seriyor.
Roman 2 kısımdan oluşuyor.İlk kısım;ırk ,din, kültür ve toplumsal konumları ne olursa olsun bu farklılıkları takmayan bilmeyen, insanı insan olduğu için adil bir seviyede gören küçük çocukların çevresi ve insanlarla ilişkilerini hem masum hem de eğlenceli gözlemlerini güzel bir biçimde vermiş.Yazar o dönemleri ve çevreyi bir çocuğun gözünden en masum ve net bir biçimde veriyor kitabın ilk kısmında.Bu bazılarına sıkıcı gelse de aslında bir çocuğun temiz ve adil bakış açısında ırkçılığa ve ayrımcılığa yer olmadığını gösterip konuya çok iyi bir giriş yapıyor yazar.
2. kısımda ise olaylar bir mahkeme duruşması ile hızlanıyor ve sürükleyici ,heyecanlı bir hal alıyor.Yazar ,toplumun çelişkilerini ön yargılarını ve kör fikirlerinden doğan bağnazlığın sonuçlarını çok mükemmel bir biçimde bir duruşma salonunda ortaya koyarak romanı etkileyici bir mesaj ile sonlandırıyor.

Bu roman, ırkçılık ve ayrımcılık gibi üzücü bir gerçeği uzun bir tarihe ayna tutarak önümüze koyuyor.Bunu da farklı bir tarzla yaparak edebiyat dünyasında tanınan bilinen bir eser ortaya çıkarıyor.Bir kaç denemesi dışında bilinen Tek kitabı ‘Bülbülü Öldürmek’ olan yazar Harper Lee bu eseri ile Pulitzer ödülü almış ve bu kitap aynı isimle yine sinema dünyasında ses getiren, Oscar ödülü almış 1962 yapımlı siyah-beyaz bir filme de çekilmiş.Yazıldığı ve filme çekildiği tarihler göz önüne alındığında ‘köleliğin kaldırılması ve özgürlük’ konusunda da ödüllendirilmiş cesurca duruşu ve eleştirel yaklaşımıyla öncü bir kült eser olduğu aşikar.Bu durum da Bu eserin sadece bir roman olmadığı,başlıbaşına bir mantalite olduğunu gösteriyor.


KÜNYE
Tür;Sanat,Edebiyat,Roman
İçerik;Tarihi,Sosyolojik,Yaşam
Kaynak;Okuduğum Romanlar
Dönem;Aralık 2018
Güncelleme; Yok