Newruz Türk bayramı değildir,Newruz
bir sassani/Pers/Fars/iran bayramıdır;
1-Newruz un Türk bayramı
olduğunu iddia edenler,bunun hun-göktürk’lerde Ergenekon /Çıkış destanı ile
bağlantı aramak amacıyla muhtelif bazı Çin kaynaklarına dayandırmaktadır.Bu Çin
kaynaklarını araştırdığımızda Hun ve Göktürklerin bahar zamanında bunu bir
şenlik olarak kutladıkları, piknik yaptıkları yazar ki bunu bugün dünyanın 4
bir yanında en eski antik zamanlardan beri yapmayan halk ülke kavim yok
zaten.Çin kaynaklarında nevruzun ayırt edici özellikleri olan ateş yakma, ateşe
yönelik ayin ve faaliyetler ile Mecusi Zerdüşt inancın temel özelliklerine dair
belirtiler asla Türklere dair olarak gösterilmemektedir.Bu noktada işin aslı;
İran'da Zerdüşt öncesi
dönemlerden itibaren hasat kutlamalarını ifade eden Mihrican'la (Mehregan,
Mihragan) bahar kutlamalarını ifade eden Nevruz'un var olduğu bilinmektedir
(Bakınız Widengren, 1968; Yarshater, 1987). İranlılarca kendi dillerinde Nevruz
(Now Roz) yani "Yeni Gün" diye adlandırılan ve aynı zamanda yılbaşı
festivali olarak da kutlanan bahar bayramının kutlanılışına dair deliller
Akemenidler dönemine ait kabartmalarda mevcuttur. Bu döneme (M.Ö. 559-330) ait
saray duvarlarında bulunan temsili resimler, birçok bilim adamının da
vurguladığı gibi (Boyce, 1979; Eliade, 1978) Nevruz bayramında krala yapılan
yıllık hediye takdimini temsil etmektedir.
Geleneksel İran düşüncesi, İran'da
güneş takviminin ilk ayı olan Ferverdin ayının ilk gününde bahardaki
gündüz-gece eşitliği döneminde kutlanmaya başlanan Nevruz festivalini efsanevi
İran kralı Cemşid'le yada Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt'le ilişkili olarak
görür. Başta M.S. 11. yy. da yazan Şehname yazarı Firdevsî olmak üzere birçok
kişiden gelen rivayetler Nevruz'un kurumsallaşmasını Cemşid'e dayandırır. Buna
göre Nevruz bayramı Cemşid'in, ifritlerce çekilen ilahi bir saltanat arabasıyla
göklere yükselmesi anısına kutlanmaktadır. Saltanat arabasını çeken bu
ifritleri Cemşid'in yakaladığına ve insanların hizmetine verdiğine inanılır
(Yarshater, 1978).
Bir başka delil ise;
Nevruz'u Zerdüşt'le irtibatına dair araştırmalardır.Buna göre Zerdüşt, eskiden
beri var olan ve ateşin kutsiyeti anısına kutlanan bahar bayramını Nevruz
şeklinde düzenleyerek yeniden tesis etmiştir (Boyce, 1979).
2- Yine nevruzu Türk’ün
bayramı olarak göstermek isteyen bazıları ;Zerdüşt’ün Azerbaycan iran menşeili
olmasından ötürü onun Türk asıllı olduğu ve Zerdüştlük üzerinden nevruz
kutlamasının da bu bağlamla Türk menşeili olduğunu ve hatta Nevruz kelimesinin
öz be öz fars kökenli bir kelime olmasına rağmen, Türklerin İranlılara bunu
sokup yaymak için güya bilerek nevruz gibi farsça bir kelimeyi seçtikleri gibi
akla mantığa delile ve hiçbir kaynağa dayanmayan komik iddialar ortaya
atarlar.O zamanki farsi iran coğrafyasından uzak olan ve bunlarla ilişki içinde
olmamış Türk topluluklarında da fars kökenli nevruz kelimesinin yaygın olması ,bu
ritüelin Türklerden değil,farsi Perslerin etkili oldukları zamanlarda Türk
kabile ve aşiretlere bunu yaydıkları anlamına gelir.
İşte,Burada bazı
araştırıcılarca dile getirilen, Şehristani ve Mes'udi gibi çeşitli İslam
alimlerinin, Zerdüşt'ün kuzey İran'da Azerbaycan bölgesinde doğmuş olduğuna
ilişkin görüşlerine dayanarak, Zerdüşt'ün bir Türk olabileceği ve dolayısıyla
Zerdüşt tarafından başlatılan Nevruz bayramının da bir Türk bayramı olduğu
yaklaşımının pek tutarlı olmadığını belirtmek gerekir. Zira, şu anda
Azerbaycan'ın yer aldığı topraklarda doğmuş olduğu kabul edilse bile, yaklaşık
olarak M.Ö. 6. yy. da yaşayan Zerdüşt'ün kendisinden 1400- 1500 yıl sonra Orta
Asya'dan göçler sonrası o yöreye gelip yerleşen Türk boylarıyla (Gerçek öz öncü
Türkler) bir ilgisinin olmadığını , olamayacağını bilmek gerekir.
3- Nevruz, İslam öncesi
İran'da hem dinsel hem de milli karakter taşıyan tam anlamıyla bir bayram
özelliğini tamamen karşılamış olarak kutlanmıştır. Türklerde ise bu nebze böyle
bir milli ırksal ve dinsel vurgu görülmez ,hatta nevruz a dair dinsel ve ırksal
söylemlere yer dahi verilmez.Bu nedenle nevruz orta asya da Türkler haricinde
bir çok ırk inanç ve kültürde de aynı oranda yer buldu.Bunu ,Kürtler ise son
zamanlarda siyasi politik bir mecraya çekerek milli bir kürtçülük havasıyla
yorumlayıp, Zerdüştlüğü de yine milli bir kürt dini şeklinde yorumlayıp atıfta
bulunup bütünleştirerek propaganda yapmaktadırlar.Bu propaganda faaliyetleri
newruz un bir pers fars geleneği olduğu gerçeği karşısında yenilgiye uğradığı
gibi, yine Kürtlerin bunu kendilerine mal edebilme çalışmaları bile nevruz un
Türklerin yer aldığı orta asya halklarının milli ve manevi kültürlerinde çokça
yer edememiş olmasının da bir sonucu olarak karşımıza çıkar.İşte bu nedenle
Kürtler bunu böyle kendilerine alıp mal etmeye çalışabilmiştir.
Gerçi Kürtler nevruzu
sosyo-politik bir Kürtçü zihniyete mal etmeye kalkışmamış olsalardı da nevruz
bu noktada her zaman tartışmalı bir konu olmuştu.İranlıların, Nevruz günü olan
21 Martı efsanevî krallar Kiyumers ve Cemşid'in tahta oturuş günü olarak
görmeleri ve ayrıca bu günün, kahraman-kral Feridun'un, Cemşid'in iki kızını
esir alan dev Azdahak'ı yenip öldürdüğü gün olduğuna inanmaları (Heyet, 1995;
Eliade, 1978; Widengren, 1968), Nevruz'un İran geleneğindeki milli karakterine
işaret etmektedir. Milli bir bayram olarak Nevruz, İran'da yalnızca Mecusi
dinsel geleneği bağlılarınca değil, tarih boyu çeşitli inanç sistemlerine
inanan İranlılarca kutlana gelmiştir. Nitekim İran'ın İslamlaşması sonrası da bu
bayram, İslami bir yorum ve değerlendirmeye tabi tutularak kutlanmayı
sürdürmüştür. Yine İslam sonrasında ,İslam öncesi geleneklere oldukça bağlı
kalarak harici bir akım halinde İran da doğan fars ve sassani kökenli Bahai
akımı da Nevruz un odak noktası ve İslam dünyasına etki ettiği ana unsurlar
arasında yer aldı.
Dediğimiz gibi ,Türklerde
ise nevruz hep İslam öncesi bir gelenek olarak kalmış,sonraki değişim ve
çağlara etki edemeyerek eklenti halinde kalmıştır.Daha sonra İslami söylemlerle
Adem in yaratılışı,Hz.Ali nin doğuşu,evliliği,peygamber tarafından asıl halife
ilan edilmesinin hep bu günle anılması da yine şii Türklere bu İslam öncesi
Mecusi geleneği olarak nevruz un
kutlanmaya devam ettiği farsi iran da bunun İslami yorumunun etkisiyle
geçmiştir.Tabii ki bu İslami yorumların gerçekle uzaktan yakından alakası
yok,İslamlaşan İranlılar eski Mecusi geleneklerini sürdürebilmek için İslami
atıflar yaparak bunu yumuşatmışlardı.Orta asya Azerbaycan şii ve alevi Türklere
de bu böyle etki etti kısmen.Ama yine de nevruz orta asya da dini ve milli
özelliklerinden farsi iran a oranla daha yoksun bir biçimde kutlanmıştır.
4- Diğer bir önemli nokta ise
;nevruz olgusunda asla yadsınamayacak olan ‘Ateş’ olgusudur.Bu bile nevruz un
özünün Türkere ait olmadığının, nevruzun Bir Türk geleneği olmadığının başlı
başına bir kanıtıdır.Türklerin tarihte ateşe taptığı ateşe dair bir tür kutlama
eylem yada bayram yaptığı hiç görülmemiştir.Bu nevruz un Türk bayramı olduğunu
iddia edenlerin dayandırdığı Çin kaynaklarında da hiçbir şekilde
geçmemektedir.Nevruz un en dikkat çekici ve ayırt edici özelliği ise fars ve
Perslerin ataları olan Sassanilerin ateşe tapan ateşi yücelten ve bunu doğa ve
bahar ayıyla bütünleştiren Mecusi dinidir;
İran'da Nevruzun tarımsal ve
kozmogonik karakterli bir festival olarak kutlanması da dikkat çekicidir. Bu
çerçevede Mecusilerce genelde tabiatın, özelde ise ateşin yaratılışıyla ilişkili
bir bayram olarak görülen Nevruz, ateşin efendisi Aşa Vahişta'ya
atfedilmektedir (Boyce, 1979). İranlıların Nevruz'a ilişkin yaklaşımlarında
"ölüp yeniden dirilme" motifini görmek mümkündür.
Söz konusu farsi mitolojik olguya göre, ayla özdeşleştirilen ve Mitra'nın yardımcısı olarak görülen
ilahi varlık Rapitvan, uzun kış günlerinde bitkilerin köklerini ve su
kaynaklarını kötü güçlerce yaratıldığına inanılan dondan korumak amacıyla
sonbaharda yer altı dünyasına inmekte, kış bitiminde yeni yılın ilk günü olan
Nevruz'da tekrar yeryüzü alemine çıkmaktadır. Dolayısıyla Nevruz, sonbaharda
yeryüzünden ayrılan bitkilerin ve suların koruyucu tanrısal varlığı Rapitvan'ın
baharda tekrar yeryüzüne dönüşünü kutlamaktadır (Yarshater, 1987). İran
mitolojisindeki Rapitvan'ın yer altı alemine inişi ve baharda tekrar yeryüzüne
yükselişi tasavvuruyla eski Mezopotamya geleneğindeki bitki tanrısı Tamımız
(Temmuz) ya da Dumuzi'nin sonbaharda yer altı alemine inişi ve baharda tekrar
yeryüzüne çıkışı düşüncesi arasındaki yakın paralellik bilimsel anlamda
ortadadır.
Eski İran'da Fravaşiler için
düzenlenen Hamaspathmaedaye kutlamaları Mecusilerce Nevruz'la birleştirilmiş ve
Nevruz eski yılın tüm çirkinlik, uğursuzluk ve kıtlığının bittiğini ve sevinç,
bolluk ve bereket vadeden yeni yılın başladığını gösteren bir bayram olarak
kutlanmıştır (Yarshater, 1987). Yine Mecusilerce gerek Nevruz günü gerekse
Nevruz kutlamalarını içine alan ve aynı zamanda "Nevruz" diye de
adlandırılan yılın ilk ayı Fravaşilere tahsis edilmiştir (Boyce, 1979).
İran tarihinde Nevruz
kutlamaları her dönemde görülmektedir. Erken dönemlerde yalnızca bir günlük bir
festival olduğu tahmin edilen Nevruz'un ilerleyen süreç içerisinde birkaç
günlük hatta bazen birkaç haftalık bir kutlama şekline sokulduğu görülmektedir.
Nevruz kutlamalarının saray duvarlarındaki kabartmalarda resmedildiği
Akamenidler dönemi sonrası Sasanilerce de bu kutlamalar sürdürülmüştür.
Sasaniler döneminde (M.S. 226-652) Nevruz'un kutlanış tarihi ve süresiyle
ilgili bazı değişiklikler göze çarpmaktadır. Örneğin Orta Sasaniler döneminde,
yeni yıl kutlaması Babilliler deki uygulamaya paralel şekilde biri ilkbahardaki
diğeri ise sonbahardaki gündüz gece eşitliği döneminde olmak üzere yılın iki
döneminde kutlanmaya başlanmıştır.
Yine Nevruz'la ilgili olarak dört kutlama
yapılmıştır. Bunlardan "rahipler Nevruz'u" adı verilen kutlamalar
Adar ayının biriyle altısına, "halk Nevruz'u" denilen kutlamalar ise
Ferverdin ayının biriyle altısına denk düşmektedir (Boyce, 1979). Sasaniler
döneminde Ferverdin' in birinde (21 Mart) kutlanmaya başlanan Nevruz altı gün
sürerdi. Altı günlük bu kutlamaların yeni yılın ilk gününe denk düşen birinci
gününe Küçük Nevruz (Navruz-i Kucak) ya da Halk Nevruzu, altıncı gününe ise
Büyük Nevruz (Navruz-i Buzurg) ya da Asil Nevruzu (Navruz-i Has) adı verilirdi
(Taqizadeh, 1938; Gray, 1912). Ferverdin ayının altısındaki Büyük Nevruz,
Mecusîlerce Zerdüşt'ün doğum günü olarak da kutlanırdı (Boyce, 1979)
5- Güya Türk bayramı denilen
nevruzdaki bazı ritüeller bizzat bunun pers fars Mecusi dini ve milli bayramı
olduğunu kanıtlar;
a)ateş yakmak ateşe yönelik
yüceltme ve ritüeller; Sassani pers Mecusilerinde ateşin efendisi Aşa
Vahişta'ya atfedilmiştir aynı zamanda ,kışın bitki köklerini koruyup baharda
bolluğun gelmesine neden olarak görülen tanrısal varlık Rapitvan a adanmıştır.
b)Tarlaya tohum ekme
ritüeli; Mecusilerde Rapitvanı yüceltmek
için 7 tarlaya önceden hazırlanan 7 tohum ekilirdi. Arpa buğday gibi tahıl
tohumlarının çimlendirilmesi. (Bîfûnî -1879. Yarshater- 1987)
c)Nehre yada akarsuya
çeşitli özel nesneler atmak; Özellikle Türklerde Azerbaycan’da nehre mendil
atmak şekilde vuku bulan nevruz ritüeli de eski Mecusiliğe dair sabii kolunun
halen çokça uyguladığı bir ritüeldir. Zira ışık ve hayat unsuru olarak
değerlendirilen akarsu, Sabii inancında kişilerin davranışlarındaki kötülükleri
ve günahı temizlemekte, yeryüzüyle ilahi alem arasında bir köprü vazifesi
görmektedir . Mecusilikten kalma İran geleneğindeki bu uygulamada da akarsulara
atfedilen böylesi bir değerin rolü olabilir. (Gündüz, 1995).
d)Yine bir yıl boyunca
kaplarda bekletilen suyun nevruzda evden dışarı boşaltılmasıyla kötülük ve
uğursuzluklardan arınma ritüeli de eski Mecusi iran pers adedidir.Yine ,öküz
kurban edilmesi ritüeli de İran geleneğinde boğa, hem Mithra'nın özel hayvanı
olması, hem de yaratılışta önemli bir yere sahip olması açısından önemli bir
yer tutmakta ve eski dönemlerde Mecusilerce kurban hayvanı olarak
kullanılmaktaydı (Boyce, 1979).
Boyce (1979:72) ve Eliade
(1978:319- 320) gibi çeşitli araştırmacıları, haklı olarak İran geleneğindeki
Nevruz bayramının kaynağının Babil olduğu ya da İran Nevruz kutlamalarındaki birçok
ritüelin Mezopotamya geleneğinden etkilendiğini de ortaya koyar.Bunun iran fars
pers öncesinde sassanilerden de öncesinde babile dayandığı düşüncesi arkeolojik
bir çok olguda da ortaya çıkar.Buradan da bu inanış yada kutlama her neyse Türklere hiçbir zaman değmemiş alakadar
olmamış olduğu görülür.
Destekleyen kaynaklar;
- E.S. DROWER (1937), The
Mandaeans of Iraq and İran. Their Cults, Customs Magic Legends and Folklore,
Oxford.
- J.A. BLACK (1981), 'The New
Year Ceremonies in Ancient Babylon", Religion, 11.
- M. BOYCE (1979),
Zoroastrians. Their Religious Beliefs and Practices, London.
- M. ELIADE (1978), A History
of Religious Ideas, d, The University of Chicago Press.
- L.H. GRAY (1912),
"Festivals and Feasts (Iranian)", Encyclopaedia of Religions and
Eflıics, ed. J. Hastings, T. & T. Clark, Edinburgh, cilt;5, sayfalar ;872-875.
- S.A. PALLIS(1926), The Babylonian Akîtu Festival, Copenhagen.
- J. HENNINGER (1987), "New Year Festi vals", Encyclopedia of Religions, ed. M. Eliade, MacMillan Publ. Com., New York, cilt;10, sayfalar; 415-420.
- E. YARSHATER (1987),"Nawruz",Encyclopedia of Religions, ed. M. Eliade, MacMillan Publ. Com., New York, cilt;10, sayfalar; 341-342.
- G. WIDENGREN (1968), Les
Religions de Iran, çeviri; L. Jospin, Paris.
- D.W. THOMAS (1958), Documents from Old Testament Times, New York.
Türkiye'de Nevruz Olgusu
Türkiye de nevruz genel manada kutlanmaz,kutlanmaması da çok normal. Kadim Türk tarihinde 2 tip akım
vardır;Birincisi, anayurtta durmayıp özellikle batıya doğu akınlar yapan
saldırgan atak savaşçı fetihçi türkler ve diğeri ;anayurtta kalıp doğa tarım
hayvancılık ovacılık yaylacılık kültürü ile yaşayan sabit oturgan türkler.
Bunun son islam peygamberi
öncesi olayından bakarsak; Türkler aya ve gökyüzüne inanırlardı.Şaman ve
tengrici inancın kökeni de budur.
Bu insanların ateşle ve
doğayla alakaları yoktu .Bunlar savaşçı göçebe talancı bir kültüre sahiplerdi.
Nevruz gibi saçmalıkların öncü Türklerde yeri yoktu.Bu öncü Türkler, islam ın
yayılması noktasında savaş ve ticaret olguları neticesindeki işbirlikleri
sonucunda sunni islama dahil oldular ve islamın en önemli sancaktarı
savaşçıları olmaya devam ettiler.Bu noktada da İslam dışı ve Türklük dışı
nevruz gibi sapkın olgular Bu akıncı talancı göçebe Türk topluluklarında hiç
bir zaman yer bulmadığından geleneklerinde de yer etmemiştir.Türkiye de de bu
nedenlerle kutlanmadı.Türkiye’nin selefleri Osmanlı ve Selçuklularda da kuzeyli
kıpçaklar ve oğuzlarda da bu temel manada kutlanmıyordu,lakin bu etki
neticesinde Bu kutlamalar gayri resmi halk ananeleri biçiminde günümüze dek
kutlanagelmiştir.
Peki nevruzu kutlayan Türkler
kim ve bunu neden kutluyorlar? Geleneklerine nevruz nasıl girdi ve yayıldı?Bu
sorulara ilk bakış açısı itibariyle demin bahsettiğimiz noktadan ele alırsak
eğer;
İşte bu Türkler anayurtta
yerleşik kalan, sabit tarımcı hayvancı ,doğa ile yakın Türk topluluklarıydı diyebiliriz.Bunlar zamanla
farsların ve perslerin öncülleri olan Sassani kültüründen etkilendiler.Son
İslam peygamberi öncesinde en sağlam ve yaygın inançlardan birisi Sassanilerin
sahip olduğu ateşe tapan mecusi inancıydı.
Bu mecusi kültürü orta asya ve türk
yurtlarında etki alanı bularak yayıldı.Baharın gelişi ve doğanın uyanışını
kutlamak ve ateş yakıp eğlenceler düzenlemek ateşe yönelik faaliyetler
yapmak..vb mecusi inancıdır. Bu inanç orta asyaya yayıldı böylece burada sabit
kalan türkler üzerinde etkili olup geleneklerine girdi ve kutlandı.Burada
mecusilikten sonra farsiler üzerinde etkili olan şii akımın bunun üzerinden
de orta asya halklarına ve orada sabit
kalan türklere etki etmesiyle de görmekteyiz.Bu etki, aslında pek bilinmeyen
bir yolla Türklerin şii etki ile iran üzerinden İslamlaşmaya başlamasının da
etkisini kesinlikle göz ardı edemeyiz.
Burada kalan sabit Türklerde, batıya akınlar
yapan göçebe Türklerin aksine ilk kez şii İslamla tanıştılar ve şii oldular. Şiilerde
nevruz inancı yer bulmaya devam etti ,çünkü şia fars kökenli bir
akımdır,farsilerin ataları sassanilerden gelen mecusi adetleri de önceden
değindiğimiz gibi İslamlaşma neticesinde buna uydurularak nevruz geleneği gibi
şiilikte devam etmiştir.İşte bu nedenle nevruz olayı genellikle şii kökenli Türk
ve İslam topluluklarında yer buldu.Ama orta asya coğrafyasında sadece Türkler
yoktu ,gürcü, kürt ve peştunlarda da bu mecusi ateşe tapma doğayı yüceltme
inancı etkisiyle onlar de bunu kutlarlar. Türkiyedeki aleviler de bu inancı
devam ettirdiklerinden kutluyorlar.
Ama dediğimiz gibi akıncı
fetihçi savaşçı Türklerin soyundan gelen böylece Sunni İslamı ilk kez tanışıp
kabul eden Türk boyları ve devletlerinde nevruz olayı İslam ın temel inanç
akaitlerine aykırı olduğundan ve eski sapkın putperest olguları
barındırdığından ve de ayrı bir unsur olarak ta akıncı talancı fetihçi savaşçı
ve bir yerde sabit durmayan Türk toplulukları sabit olmadıklarından hiç bir
yabancı dış kültüründe sabit sürekli etkisinde kalmadılar,Sunni inançla
tanıştılar ve bunu korumayı başardılar bu nedenlerle nevruz bizde hiç yer
bulmadı.
Türkiye de özellikle Kürtçü
ayrılıkçı akımların siyasi çabaları Nevruzu Kürt ve alevi bayramı olarak
perçinlemiştir. Bunun böyle olması nevruz un özünde bir Türk bayramı olmadığını
da gösterir bunu daha önce belirtmiştik.Asırlar boyunca Orta asya da hüküm
sürmüş,bununla yetinmeyerek akınlar yapıp Türk ün hakimiyetini çok uzak
diyarlara dek yaymış olan Türklerde nevruz olgusunun bu kadar sönük ve boş
kalması bunun Türk ün özünde olmadığını gösteriyor sosyolojik olarak zaten.
Böylece bu Kürtler
tarafından kolayca milli bir propaganda aracına dönüştürüldü.Bu yapılırken,Yine
Firdevs inin şehnamesinde geçen ,Fars kralı
Cemşid’i devirip tahta çıkan
Dahhak ın zalimce uygulamalarına karşı ,Dahhak ın politikası ve bazı
uygulamaları sonucu evlatlarını kaybeden Demirci Kave isimli halktan birisi
demirden mızraklar yapıyor ve çocukları da kendisi gibi kurban edilen halkın
çoğunluğunu etrafında toplayıp Dahhak a karşı isyan tertipleyerek liderlik edip
onu öldürüyorlar,Yerine ise Cemşid in oğlu Feridun’u kral ilan ediyorlar.Bu
sefer de Feridun un tahta çıkışını Mihrican bayramı olarak kutlamaya başlıyorlar.Bu
bayramın güneş takviminde denk geldiği zaman ise sonbahar
başlangıcıdır.
Kısaca,Demirci Kave’nin Nevruz’la alakası yoktur. Nevruz’la
müjdelenen Cemşid’tir. Kave’nin olsa olsa Mihrican’la alakası vardır. Üstelik,
yaşayıp yaşamadığı meçhul olan mitolojik karakter Kave’nin etnik kökeniyle
ilgili ne bir bilgi kırıntısı, ne de emare bulunuyor. Aradan yaklaşık bin sene
geçiyor,Nevruz ilk defa 1950’lerde Kuzey Irak’ta milli bayram olarak kutlanmaya
başlanıyor. Demirci Kave, aniden Kürt oluveriyor, ismi değiştiriliyor, demirci
Kawa haline getiriliyor. Nevruz ise güya Kürtçeleştiriliyor, Newroz’a
dönüştürülüyor. Efsanedeki tarih eğiliyor bükülüyor, sonbaharın başlangıcı
Mihrican yerine, baharın müjdecisi olan 21 Mart tercih ediliyor.Efsane, komple
modifiye ediliyor. Türkiye,ırak,iran ve Suriye de saha çalışmaları da yapan
Kürt tarih uzmanı Hollandalı antropolog Profesör Martin van Bruinessen de bu
olgunun sosyo-siyasi yönünü doğrular.Bruinessen in bu araştırmasına karşıt bir
araştırma veya bunu yalanlayan iddia ortaya atan bunu reddeden bir uzman da
çıkmamıştır.
Nevruz da, Türkiye’de ilk defa,
1950’lerde, Kuzey Irak’tan Türkiye’ye okumaya gelen öğrencilerden
öğreniliyor.Bunu Kürt tarihi araştırıcısı Naci Kutlay,tıp fakültesindeyken Ankara’da
bir öğrenci evinde birkaç kişilik öğrenci topluluğu ile 1953 yılının 21
Martında kutlayıp Türk siyasi ve sosyal Literatürüne soktuklarını söylüyor. Bu
iş bu kadar kolay oluyor yani,Kürt araştırıcı Kutlay’ın bu iddiasını yalan boş
yada önemsiz bulabilirsiniz bu noktada ama asıl öne çıkan olgu, bizim üzerinde
durduğumuz şey;yani nevruz un Türklerin özüne ve ruhuna işlememiş dış bir
kültür yada gelenek olduğudur.Zaten bu böyle olmasaydı bir grup yada bir
topluluk çıkıp bunu böyle kolayca sahiplenemezdi.Yok buna sahip çıkmadık
başkası sahiplendi demekte bu noktada çok boş ve komik.Sen hem bunu onca Türk
topluluğunda yada devletinde şunca zamandır var olduğunu söyleyeceksin hem de
buna sahip olunamadığını söyleyeceksin.Hadi biz Türkler nevruza sahip çıkmadık
diyelim,biz bunu yapmadıysak eğer buna bilimin sahip çıkması ve bunun böyle
olduğunu bizzat bilimin söylemesi gerekirdi değil mi?
Ama bilimsel
araştırmalarda nevruzun bir kere en başta Türk bayramı olmadığını ,aksine Türke
etki edip Türk ün farslaştırıldığı bir dış bozucu sapkın gelenek olduğunu
görüyoruz.Burada olay nevruz a sahip çıkmak değil,Nevruz un Türk ün öz bayramı
olup olmadığını sorgulamak gerekiyor,Bunu sorgulayan var mı?nerdeyse hiç yok!
Nevruz un aslında Türkleri Türk olmaktan çıkaran Türk ün farslaşıp
Persleşmesine neden olan bir asimilasyon olabileceğine kimse ihtimal bile
vermiyor.Halbuki gerçek bu.Müslüman olmakla Araplaştık diyenler fars milli
gerici yobaz bayramı nevruza yapışmışlar bırakmıyor.Kimsenin de bu umrunda
değil.Nevruz sadece İslama değil,Türklerin İslam öncesi hiçbir din, inanç
gelenek ve kültürüne de uymuyor.
Diğer bir bakış açısı ise
Zamanla Türkleştirme politikası sonucunda,Farsi yada kürt kökenli toplulukların
Türkleşmesi babında kutladıkları nevruz un da bir Türk bayramı olarak
görülmesidir. Burada en önemli görülen bilinen örnek şah İsmail dir.Şah İsmail
kürt kökenli ve sunni iken ,Türkleşmiş ve Şiileşmiştir.Azerbaycan ın kurucusu
olarak görülen şah İsmail in safevi devletinde nevruz resmi bir bayramdı.
Nevruz gibi baharın gelişi
doğanın uyanışı falan tohumların filizlenmesi,hayvanların yavrulaması,kuşların
ötüşmesi,yumurtadan civciv çıkması,kozadan kelebek çıkması…vb.
Kadim insanlık tarihinde
özellikle dinsel teolojide çoğu pagan putçu kabilelerde farklı şekillerde
heyecan uyandırarak farklı şekillerde kutlanmıştır.Bu noktadan bakarsak eğer
çok kurcalarsanız eğer Amerikan yerlilerinden Avustralyalı aborjhinlere
,Avrupalı paganlardan orta Asyalı Türklere, orta doğulu Perslerden Afrikalı
yamyamlara ,uzak doğulu Korelilere kadar böyle baharın gelişi kışın bitişi
çiçekler böcekler kuşlar,aşk ,üreme, sevişme…vb .heyecanına kapılıp bunu
kutlama ve bayram haline getiren bir çok farklı kavim nevruzunu bulursunuz.
‘’Yok yaw bu bahar bayramı
ilk baştan beri Türklerde vardı bu baharın gelişi çiçek böcek olayını ilk biz
sevgi ve aşk kuşları olan Türkler buldu,bu nedenle nevruz Türk bayramıdır’’
derseniz bunun mantıken tarihen ve bilimsel anlamda hiçbir bağlılığı olmaz
zaten!
Son olarak şu nevruza neden
karşı olduğumuzu yazalım;Çünkü biz bilimsel Araştırmacı ve Türk milliyetperveriyiz,bizim
öncü atalarımız asla ateşe tapınmıyordu ,farsi persi etkisine hiç girmediler ve
belirtilen tarih dönem ve biçimde nevruz gibi bir saçma bayram yapacak bir
yaşam ve inanç kültürleri de hiç olmadı ,hele ki baharın gelişini kutlamak
kuzeyli öncü Türkler için çok saçma! Zaten orta asyanın yerleşik yaylacı Türklerinde
ve o zaman ki Sassani pers farsilerin hakim olduğu bölgeye yakın yada komşu
olmuş Türk topluluklarında yada kökeni oralı olup, zamanla Türkleşmiş lakin
eski köklerini ve geleneklerini sürdürmüş olan topluluklarda nevruz daha etkili
ve coşkulu kutlanıyor ,çünkü bu farsların kültürü ve nevruz Türk değil.Nevruz
persi iranlıların Türkü farslaştırma olgusudur.Türklerin bu fars kültürünü bu
farslaştırma asimilasyonunu bu ateşperest putçuluğu Türklere empoze edip
yamamasını ,Türk uluslarının neredeyse tamamının hele de 21 martta bir de coşkuyla asırladır kutlaması
utanç vericidir.
Orta asyanın gerçek
sahibi,Dünyaya gerçek anlamda hükmedebilmiş ve bunu yine başarabilecek tek halk
Türkler olması gerekirken bugün bu Türkler eski ateşperest putperest fars pers
dini bayramını kutlayıp ateşin üstünden maymunlar gibi atlayıp Bizim şerefli
atalarımızı başbuğlarımıza karşı utanmadan saygısızlık yapıp Türk ün adını ve
şanını rezil ediyorlar.Sonra Türkler neden bir olmuyor?,Türkler neden dünyayı
yönetemiyor?,Türkler neden kendi ana yurdunda misafir durumuna düşüyor? İşte
bundan, bu özenticilik bu kolpalık yüzünden işte! Gerçekten bu çok
trajikomik,yahu bariz özeneceksen ,ısrarla fanatikçe yapışıp devam edeceksen
eğer ,o halde Türk olmayanların Türke faydalı olabilecek şeylerine özenin
bari,asırlar öncesinden kalma,ilkel,sapık,putperest,geri
kalmış,faydasız,boş,eski pers fars adetlerine özenmeyin.Resmen komedi bu nevruz
yobazlığı.
KÜNYE
Tür;Deneme,Makale,Teori
İçerik;Kültür,Tarih,bilim
Kaynak;Araştırmalarım
Dönem;Eylül 2019
Güncelleme; Yok