KEŞİF-İSTANBUL
Benim başımdan böyle çok olay
geçti….çocukluğum hep mezarlık morg kadavralarda geçti resmen…bu yüzden bu
benim kişiliğimide oluşturdu…karanlık beni çekiyor….geceleri hep dışarı
çıkıyorum….ıssız korular,boş tenha yerler,yalnızlık ve karanlıkta kendimi iyi
ve mutlu hissediyorum…bu neden böyle anlayamıyorum….bu durumum çevremden tepki
çekmeye başladı…
Bu olaylardan ilki başıma ilköğretim
yıllarında geldi….13-14 yaşında falandık ve 5 arkadaştık..bizim yerleşim
yerimiz şehirde,caddeye ve yoğun trafiğe yakın…ancak ilginçtir 15 dakikalık
Kısa bi yürüyüşten sonra hemen bir anda yapılar biter ve geniş ıssız bir orman
başlar….bizim zamanımızda yavaş yavaş şehir bu koruluğa doğru genişlemeye
başlamıştı.. şehirden çıkıp ormana girmeye başladığınızda doğal olarak yapılar
azalıyordu…fakat yıkık dökük yanmış ve
terk edilmiş bir ev diğerlerinden bayağı bi sonraydı ve ondan sonra
hemen orman başlardı….bu evle ilgili biz bazı hikayeler
duyardık…..şehirleşmeyle beraber bu ormanlık alan değerlendirildi ve oraya okul
yapıldı zamanla…sonra asfalt yol yanına birkaç site ve market..vb. yavaş yavaş
bitmişti bile…işte bizde bu okula gidiyorduk….ama oturduğumuz yerden okula
gitmek için yapılmış asfalt yol yürüyerek yarım saat çekiyordu….bizde kestirme
olsun diye ormanın kısmen içinden geçen ve okulun bahçesinin altına çıkan bir
yol bulmuştuk çocuklar olarak..öleki koruluğun içinden okula giden bu kestirme
yol zamanla bir patika halini almıştı…bu gittiğimiz yol ünlüde olmuştu…kısa
mesafe olduğu için birçok öğrenci bu yolu kullanırdı….
Gidip geldiğimiz bu patika yol otlarla
çiçeklerle çalılıklarla ve seyrek ve ince gövdeli ağaçlarla kaplı bir yamacın
üzerindeydi....yamacın hemen dibindeyse,ağaçların ve yeşilliklerin içerisindeki
o uğursuz yanmış yıkık ev duruyordu kapkara olmuş ahşap ve korkutucu haliyle…. ev
o kadar korkutucu ve iticiydi ki o patikadan geçen çocuklar hem bu nedenle hemde
eğlence olsun diye sağda solda buldukları taşları eve fırlatırlardı….bu evi dahada eskitip
yıpratırdı….
yapının patikadan görünen kara gövdesindeki
büyük pencerelerin camları özellikle de atılan taşlar nedeniyle parçalanmıştı…ama
yazın öğlen vaktinde bile o büyük boş ve camlarının büyük bir bölümü indirilmiş
pencerelerin içerisini göremezdiniz….evin içine tuhaf bir biçimde hiçbir yerden
ışık girmiyordu galiba…bu durum çevresi yeşil bir ot ve yaprak yığınıyla
sarılmış ve evin arkasında kalan bölümü tamamen ağaçlar tarafından istila
edilmiş eve farklı bir hava katardı…. Eve patikadan bakınca dikkat çeken başka
birşeyde hemen arkasından devam eden bitki ve ağaç örtüsünün evin arka tarafında
bayağı bir yoğun oluşuydu..ve ev bu ağaç yoğunluğuna sırtını yaslamış
gibiydi….bu ağaç yoğunluğu evin arka tarafında biraz daha devam ediyor sonra
orman biraz seyrekleşerek göz alabildiğince uzanıp gidiyordu…bu tuhaflık hep
dikkatimi çekerdi….
Bu ilgi çekici ev ,hergün önünden geçmemizle
birlikte zamanla merakımı arttırdı…yaz gelmişti ve okul sezonunun sonu yaklaşıyordu…dersler
hafiflemiş sınavlar ve ödevler bitmişti…yapacak başka şeyler bulmak gerekiyordu
ve hergün gözgöze geldiğimiz ev beni kendine herdefasında dahada çok
çağırıyordu…bir gün birkaç arkadaşımla okul dönüşü kullandığımız patikadan
ayrılıp aşağıya düşe kalka eve doğru indik…karşımıza otlarla kaplı bir yükselti
çıktı…bu zamanla sarmasıklarla kaplanıp altında kaybolmuş olan bahçe
duvarlarına ait olmalıydı…bu otlarla kaplı 2 metrelik duvar yukarıdaki
patikadan bakıldığında anlaşılmıyordu…daha sonra bu yükselti etrafında dönerek
bahçenin yine yabani otlarla örtülmüş bahçe kapısını bulduk…yaprakları ve
otları üzerinden ayıklayarak paslanmış demir bahçe kapısını kısmen ortaya
çıkardık ve iterek açtık…kapı o kadar zorla ve uğraşla temizlemiş ve açmıştikki
buraya yıllardır kimsenin uğramadığı resmen belli oluyordu…ama ilginç olan o
anda bu değildi…bahçenin içine girdiğimiz anda havada , toprak örtüsünde ve
ağaçlarda böcekler,kuşlar,sürüngenler gibi birçok hayvanın varlığına şahit
olduk…hemen bahçe duvarının dışında bu kadar çok ve dikkat çekici olmayan bu
haşerat ve mahlukat yoğunluğu bahçeden içeri adımınızı attığınız anda kendini heryerde
açıkça hissettiriyordu…
Doğrudan evin kapısına doğru ilerlediğimizde
etraftaki hayvanattan daha fazla kendini hissettiren bir şey daha
vardı…yıkılmış dökülmüş kararmış ev ve evin devasa boyutta ilginç ve paslanmış
kapı tutamağının yanı sıra kapının üzerinde bulunan ürkütücü bir biçimde duran
bronzdan oyulmuş tuhaf bir bebek yüzü maskesi…yanımdaki arkadaşımla birlikte gözlerimi
bebek maskesine dikerek kapının tuhaf oymalarla ve işaretlerle dolu tutamağını
çekiştirdik…ama kapı yerinden bile oynamadı…
O sırada diğer bir arkadaşım bize seslenince
tutamakları bırakıp o yöne ilerledik…ev üç katlıydı ve her katı pencerelerle
doluydu…evin alt katının pencereleri yine ilginç oymalarla işlenmiş
parmaklıklarla korunmuştu…bir üst kattakilerde böyle birşey yoktu…en üst katı ve
çatıyı ise aşağıdan göremiyorduk…yoğun bir sis bulutu 2. kattan yukarısını
görmemizi engelliyordu…bu durum tuhafıma gitti…biraz önce böyle birşey
yoktu…yukarıdaki patikadan bakınca evin çatısı ,üst ve orta katı görünüyordu ve
sis yoktu ama alt kat ve bahçe ağaçlardan görünmüyordu …evin altına
geldiğimizde ise bu kez alt kat ve orta kat görünüyor…bu kez üst kat ve çatı
görünmüyordu..ilginçti…
Neyse evin alt katının korunaklı penceresi
biraz yukarıdaydı…kısa boyumuzla pencereye ulaşıp içeri bakamıyorduk…kapıyı da
açamamıştık..ve evin içinde ne var bilmeliydik…içine bakmak ve görmek
istiyorduk…kapıyı açamadığımıza göre tek şansımız bu pencerelerdi…
İki arkadaş eğildi…ve bir arkadaşta onların
üzerine eğilip emekleme vaziyetinde durdu…bende onların üzerine çıktım..ve
pencereden içeri baktım…tuhaf paslı parmaklıkların arasından simsiyah bir
karanlıktan başka hiçbirşey görünmüyordu…simsiyahtı….sonra pencerenin
camlarının sağlam olduğunu gördüm…üst ve orta kattakilerin pencere camlarını
korumasız olduğu ve yukarıdaki patikadan gördüğümüz için kolayca hedef alıp taşlarla
kırıp dökmüştük…ama alt kattaki pencerelerin camları ulaşılamaz ve korunaklı
olduğundan sağlamdı ve beklide zamanla karardığı için içeriyi göremiyordum…
Aşağı indim , kir ve isten kararmış cam
yüzünden içeriyi göremediğimi söyledim…ve etraftan taş toplayıp o camı kırmayı teklif eden
arkadaşımızı dinleyip camı taşlamaya başladık ama nedense ilginç bir biçimde bir
türlü cama denk getiremiyorduk…ya demir parmaklıklardan dönüyor yada havada ilginç bir kavis alarak bir türlü cama denk
gelmiyordu…yine kulemizi oluşturmaya karar verdik…bu sefer altta emekleme durumunda
duran 2 arkadaşın üzerinde ben dikey durumda emekleme vaziyetinde durdum ve
diğer arkadaş sırtımıza çıktı…tabiî ki elinde taşlar vardı…yakın mesafeden
birkaç atıştan sonra camın kırılma sesini duyduk…
-Ne var içeride ne görüyorsun…
-hiçbirşey göremiyorum..içerisi
kapkaranlık…kuyu gibi simsiyah….
-iyi bak, hiçbirşey yok mu?…
-göremiyorum ki kapkaranlık…
-in… ben bakacağım ineklemekten gözlerin bozuldu
galiba…
Bu sefer arkadaşla yer değiştirdik..o eğildi
ve ben sırtına çıktım…kırılmış pencere camının ve paslı parmaklıkların
arasından içeriye gözlerimi diktim…simsiyahtı ..hiçbirşey
göremiyordum…tuhaftı..dışarısı yaz günüydü ve apaydınlıktı ama içerisi zifiri
karanlıktı…tuhaf bir şekilde içeri gün ışığı giremiyordu….tam inecekken sanki
içeriden bir tıkırtı geldi…gözlerimi yeniden zifiri karanlığa doğru diktim
..yine hiçbişey göremiyordum…bu seferde tıkırtının devamını duyabilmek için
kulağımı yasladım soğuk ve paslı pencere korumalığına doğru…o anda sanki bir
fısıltı duydum…kulağımı geri çektim ve tekrar dayadım emin olmak için…
-ne oldu bişey göremedin mi?…
Tam cevap verecekken parmaklığa dayalı
kulağıma bir fısıltı ve sanki piyanoda çalınan tuhaf bi müzik sesi geldi…bir
anda kulağımı geri çektim…
-ne oldu..ne gördün…
-bişey görmedim sanki içerden bi ses geldi…
-Ne sesi…
Kulağımı tekrar dayadım…uzun bir süre ses
gelmedi…
-artık in aşağıya sırtım ağrıdı…
Evet in …hoşuna gitti galiba …
Aşağıdakiler mızmızlanmaya
başlamıştı…hiçbirşey göremiyor ve duyamıyordum…galiba yanılmıştım…ama karanlık
o simsiyah karanlık tuhaftı…sanki bir örtü gibi camdan ileriyi
göstermiyordu…bende doğal olarak o örtüye elimi uzattım…camın içerisinde
doğru..o zifiri karanlığa doğru elimi uzattığımda parmaklarımın nemli pütür
pütür bir şeye değidiğini hissettim…o anda o dokunduğum herneyse bir anda
hareket edip parmaklarımın ucuna sürterek hareket etti…bende aniden korkup
elimi geriye çekince dengem bozuldu ve kule yıkıldı…
-Off dirseğim kanadı…
-Ne oldu ne gördün…
-Bi...bişey görmedim dengemi kaybettim…
-Boşuna uğraşıyoruz pencereden birşey göremeyeceğiz..içeri
girmemiz lazım…
-Biz ikimiz kapıyı zorladık ama
açamadık…dördümüz beraber deneyelim belki açabiliriz…
Ve dört arkadaş kapıya yaklaştık…ikişer
ikişer devasa kapının tuhaf biçimli tutamaklarına asıldık…bütün gücümüzle
çektik…kapı açılmıyordu…
-Bence itelim beklide içeri doğru açılıyordur…
Busefer dört arkadaş omuzlarımızla
ellerimizle sırtımızla hatta tekmelerimizle kapıyı itmeye çalıştık fakat
yerinden bile oynatamadık…
-Bu kapı kilitli … açamıyoruz…
-Bence de kilitli bu kapı yoksa şimdiye dek
açmıştık…
Tam o sırada yazın ortasında yağmur
çiselemeye başladı…bu bir yaz yağmuru olmalıydı… shadowland ta yaz yağmurları
sık sık rastlanan birşeydir….yağmur damlaları hızlanıp çoğalmaya başladı…
-ben eve gidiyorum….
-bende yoksa eve gidene kadar sırılsıklam
olacağım…
-hemen gidelim ..birazdan her taraf çamur
olacak…patikaya çıkana kadar üstümüz başımız çamur olmadan gidelim…
Böylece bahçe kapısına doğru hızlı adımlarla
ilerledik…sis bulutu evin üzerinden açılıp,genişlemiş tüm bahçenin üzerini ve
hatta yukarıda tırmanarak geri döneceğimiz patikayı görünmez hale getirmişti…
Diğer üç arkadaşım demir kapıdan çıktıktan
sonra bende bahçeden çıkarken bir anda birçok karga ötüşmeye başladılar…birçoğu
da bir ağaçtan diğer ağaca ötüşerek uçuştular…başımı arkaya çevirip önce
ağaçlara çevirdim ve gözümü istem dışı olarak son kez aşağıya indirip evin
tuhaf kapısına bakarken şoka girdim….
Kapı dışarıya doğru aralanmıştı…
Bir süre emin olabilmek için kapıya gözlerimi
dikip öyle bakakaldım…arkadaşımın sesiyle kendime geldim
-hadi gelsene sırılsıklam olucaz…sevdin
galiba oradamı yatacaksın..
Hemen koşarak onlara yetiştim…patikaya çıkan
yamaca yaklaştık.. yağmur şiddeti ve ıslak otların etkisiyle ıslanmıştık…ama
patikaya yaklaşırken yağmur azaldı ve sona erdi..sis bulutu gerilemişti ve
sadece evin çatısının etrafında yoğunlaşmıştı…patikaya ayak bastığımızda o
kasvetli sisli ve yağmurlu havadan eser kalmamıştı…hatta güneşın içinizi ısıtan
sıcaklığı tenimizi yakıyordu bile..öylece eve gidene dek arkadaşlar konuşup
duruyordu…konuşmalarına kulak misafiri oluyordum..ama evden ve keşif gezimizden
bahsetmiyorlardı bense aklımı kapıdan ve pencerenin ardındaki şeyden
alamıyordum….öylece yol boyunca tek kelime konuşmadım..düşünceli bir biçimde
oturduğumuz dairenin zilini çalarken giysilerimin kupkuru olduğunu
hissettim…üzerimde hatta bir ara
sırılsıklam olduğunu hissetiğim çoraplarımda bile bir damla ıslaklık yoktu…
O akşam yaşadıklarımızı düşündüm…o pencerenin
arkasında zifiri karanlığın içerisinde dokunduğum şeyin ne olduğunu düşündüm en
çok…bir varlık mıydı yoksa dokunduğumda devrilip düşen bir eşyamıydı
bilmiyordum….sonra o kadar uğraşmamıza rağmen açamadığımız kapının aralanmış
olduğunu görmem…yoksa hayalmiydi…peki yazın başında bir anda etrafı kaplayan sis
ve yağmur….tuhaftı…ama Shadowland ta böyle hava olayları sık yaşanırdı…
Son birkaç gün daha okula gidip gelirken eve
patikadan baktım…güneşin ve yemyeşil ormanın içinde kuş cıvıltılarının ve böcek
vızıltılarının eşliğinde her zamanki gibi kapkara ve yıkık dökük haliyle
duruyordu….etrafında ne sis bulutu nede yağmur vardı…patika üzerinde birkaç
çocuk yine eve taş attılar…birkaç tanesi denk geldi ve tok bir ses çıkardı….
İlköğretimin son sınıfı da bitmişti…mezuniyet
töreniyle birlikte ilk ve orta öğrenim tamamlanmış benim için lise yıllarının
başlayacağının habercisi olan diploma elimde yine belkide son kez bu
patikadan geri dönüyordum…ve evle tekrar göz göze geldik…içimdeki merak
dinmemişti ama artık oraya yeniden gitmek düşüncesi de eskisi kadar beni cezbetmiyordu….
Ya da ben öyle zannediyorum..
KÜNYE
Tür;Yaşam,düşünce
İçerik;olaylar,hisler
Kaynak; Yaşam Hikayesi
Dönem; Haziran1995
Güncelleme; Yok
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder