Tarih:1990 Tür: Fantastik/Dram Süre: 105 dk. Yönetmen: Tim
Burton
Senaryo: Tim
Burton,Caroline Thompson
Konusu; Edward,şehirden uzak bir şatoda yalnız yaşayan yaşlı bir
mucidin icad ettiği bir robottur.Lakin,Elleri hariç her şeyini tamamlayan yaşlı
mucidin karlı bir noel günü zamansız ölümü ile yarım kalan Edward’a ellerinin yerine makas biçiminde keskin
bıçaklar gelişigüzel monte edilir.
Böylece kasvetli soğuk şatosunda yalnız kalan Edward’ı bulan avon
satıcıları onu daha sonra ancak filmlerde görebileceğiniz türde bir banliyöye
getirirler ; rengarenk evler , yemyeşil çimenler asla kar yağdırmayan sıcacık
güneşli havası olan Suburbia’ya!
Kendi kapalı ve karanlık şatosu ile saf hayalleri dışında,hiç bilmediği bu yeni dünyada acaba içine
kapanık duygusal Edward’ı neler bekliyor?
Bir
mekana, şehre, insanlara, hayat tarzına yabancı olmayı ve farklı olmanın her şeyin
birbirine benzediği bir ortamda çıkardığı zorlukları masalsı bir güzellikle anlatan
bir Tim Burton filmi. Tim Burton her ne kadar surreal hikaye anlatma tarzını bu
filmde de devam ettirse de, Üzerinde durduğu konu gerçek hayatta herkesin özdeşleşebileceği
bir konu. Yine bir yalnızlık öyküsü ,yine Tim Burton, sanırım başka kimse
yalnızlığı bu kadar iyi anlatamayacak..
Çoğumuz Edward gibi, çevremize yabancı olmanın
ne kadar hüzünlü olduğunu, asla cevremizle uyuşamamanın getirdiği stresi
biliriz. Toplumdaki birçok yabancı gibi Edward da karanlık ve soğuk şatosundan,
aşağıya, rengarenk minik evlerin bulunduğu, herkesin aynı saatlerde aynı şeyleri
yaptığı, değişikliğin ,farklılığın kabul edilmediği Suburbia'ya bakarken, onlar
tarafından kabul edilmeyi, sevilmeyi hayal ediyor filmde. Ama ne yazık ki bu
mekanikleşmiş ve robotlaşmış toplum Edward’ı kabullenmiyor ve Edward şatosuna,
ait olduğu yere geri dönüyor. Tim Burton bu sonla belki Edward'ı kendisiyle ve birçoğumuzun
hayatıyla özdeşleştiriyor. Bu baş yapıt,daima kendine has olan ama toplum
tarafından farklı olarak algılanıp sınırlandırılmaya çalışılan insanların her
zaman robotlaşmış ve yozlaşmış toplum tarafından önce dışlanıp sonra da
zorbalıkla geri tepilip, Edward gibi karanlık soğuk şatolarındaki
yalnızlıklarına geri itileceklerini de gösteriyor.
Birkaç
iyi insan dışında, tümüyle yozlaşmış insanların bulunduğu bir kasabada
geçmektedir hikayemiz. Elleri makastan yapılmış olan; iyi kalpli, sevgi dolu,
masum, hiçbir ahlaki bozulmaya uğramamış, saf ve belki filmdeki psikolog
tarafından da söylendiği gibi '' uzun bir süre yalnız başına yaşadığı için
hayalci bir yapıya sahip'' olduğundan elleriyle nesnelere inanılmaz güzellikte
şekiller vermektedir. Fakat bu onun için hem herkesi kendine hayran bıraktıran
bir özellik, hem de makas elleriyle birçok kazaya yol açtığı için üzülmesine ve
dışlanmasına yol açan bir lanettir. Kasaba halkı tarafından dışlanışı aslında
insanlara istemeden de olsa zarar vermesinin dışında, kendileri gibi
yozlaştıramadıkları ve alışıla geldik toplum çizgisinin dışında olduğu içindir.
Filmde Winona
Ryder’in canlandırdığı güzel kız Kim 'in Edward'a kendisine sarılmasını
söylediğinde Edward'ın verdiği '' yapamam'' cevabı insanın içini burkar, çünkü Edward
sevdiği insana zarar vermekten korkar. Kim' in sevgilisi olan gencin Kim'e olan
yapmacık sevgisi, elinde olan güzelliğin farkında olmayışı ve hep daha
fazlasını istemesi, bencilliği karşısında Edward'ın Kim'e karşı duyduğu
masumane sevgiyle kıyaslanamaz.
Bir başka
dikkat çeken olay ise; Edward'ın ahlak ve görgü kurallarını kendisini yapan
mucidin ona okuduğu kitaplardan duyup öğrenmesine rağmen, yani diğer insanlar
gibi toplum ve bilindik aile kurumunun içinde yetişmemiş ve uzun bir süre
yalnız yaşamış olmasına rağmen, birçok insandan daha erdemli ve daha az
yozlaşmış oluşudur. kafamızda ''acaba insanı bu denli dejenere eden toplum
mu?'' sorusunun oluşmasına yol açmıştır.Edward Scissorhands, etten ve
ruhtan oluşan sıcak bedenlere sahip bir arada toplum içinde yaşayan insanların oluşturduğu devasa toplumun duygusuz ,dışlayıcı ,anlayışsız ve mekanikliğine
karşın,kendisi soğuk ve metal bir bedene sahip yalnız bir robot olmasına karşın
onlardan daha erdemli ,kucaklayıcı ,anlayışlı ve duygusal bir saflığa sahip olmanın sembolüdür.
Bas bas
"ben bir Tim Burton filmiyim!" diye bağıran mükemmel sanat eseri. Biraz
güzel ve Çirkin, biraz frankenstein, biraz pinokyo...farklı olmanın, yalnızlığın
ve saflığın karanlık masalı...Masalsı senaryosu ve muhteşem yönetmenliği üzerine,harika görüntü efektleri,duygusal sahneleri
iyice vurucu yapan müzikleri ve usta oyunculuk da bu filmi sinema tarihinde
kült filmler kategorisine taşır..
Arka
planlar,makyajlar, kasaba, şato, ortam dekorları, karakterlerin davranışları,
mimikleri tam anlamıyla karanlık ama renkli ve fantastik bir atmosfer yaratır. Bu
fantastik öğeler olabildiğince gothik bir hava verir ve bu film gothikler için
bir şaheserdir daima.Ayrıca kar yağışı pek güzeldir, yağar da yağar.Keşke her
zaman kar yağsa!
Oyuncular; Johnny Depp, Winona Ryder,Dianne Wiest ,A.Michael Hall, Kathy Baker
Tür;Sanat,Sinema,Kült Film
İçerik;Film tanıtımı,İzlenimler
Kaynak;İzlediğim Filmler,Fan Clup,Tanıtım
Dönem;Şubat 2000
Güncelleme; Yok
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder